Zeynep Cansu @Zeynep_Cansu__324
Zeynep Cansu @Zeynep_Cansu__324

Epik Tiyatro Kavramı Üzerinden Haldun Taner'i Yeniden Okumak

GÜNÜN ADAMI


 Haldun Taner, Günün Adamı oynununu 1946 yılında kendisine tiyatro alınında bir ‘el alışkanlığı’ kazandırmak amacıyla yazmıştır. Bu oyunun sahnelenmesi ise birçok arkadaşının ısrarı doğrultusunda ancak 1953 yılında olacaktır; fakat, şehir tiyatrosunun oyunu kabul etmesine ve rollerin dağıtılmasına rağmen temsili zararlı görülerek repertuardan indirilmiştir. Bu durum zamanın sanat çevresini oldukça etkilemiş, oyunun sahnelenmesini engelleyen zihniyete tepkiler yağmıştır. Bunun sonucunda Haldun Taner, kendisini müdafaa etmek için oyunu kitap olarak bastırmıştır. Kendi eserine mütavazı bir noktadan yaklaşan Haldun Taner’in oyun hakkındaki benzetmesi önemlidir: “Bu piyesi bir bakıma bir tenis topuna benzetmek kabildir. Bıraksalar öbür toplar kadar, hatta belki onlardan az sıçrayacak bir tenis topu. Ne var ki, bunu hızla yere çarptıklarında fazla ses çıkarttı, tavana kadar sıçradı.” Günün Adamı oyunu ancak 1961 yılında Ulvi Uraz Sahnesi tarafından sahnelenmiştir.


A) YAZILDIĞI DÖNEM İÇERİSİNDE GÜNÜN ADAMI

 

 Oyunun temel çatışması, 1950’lerin değişen ekonomik ve sosyal değerleri, üretimin artması ve kentleşme gibi sosyo-ekolojik sorunlar ve iktidar çatışmasıdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra iktidar kendisine destek bulmak amacıyla kentlerde burjuva sınıfını destekler ve zenginleşmesini ister. Anadolu’da ise toprak ağalarını destekleyerek köylü - ağa çatışmasına neden olur. Tek parti iktidarının bir yandan ‘halkı destekliyoruz’ söylemi devam ederken bir yandan da toplumsal çatışmaya sebep olan sınıfsal farkları çizmekte devam ettiğini görürüz. Demokrat Parti 1950 yılında tüm bu çatışmayı bitirmek vadiyle iktidara gelmiştir. DP’nin 1950 yılında, 27 yıllık bir CHP iktidarını yıkması önemli bir gelişmedir. Günün Adamı, zamanının iktidar yozlaşmasını anlatması bakımından önemlidir. Taner, her ne kadar zaman ve mekan açıklaması yapmasa da oyun içerisinde gördüğümüz siyasal ve toplumsal eleştiri zamanın Türkiye gerçeğinden uzak değildir.


B) OYUNUN TEKNİK ÖZELLİKLERİ

 

 Günün adamı 4 Perdelik bir oyundur ve Oyundaki karakterler şunlardır: Profesör, Doçent, Genel Sekreter, Kayınbirader, Prefesörün oğlu, Kayınbirader ( Özel Kalem Müdürü), Uşak (hizmetçi), Bir Adam, 1. Gazeteci, 2. Gazeteci, Foto Muhabiri, 1. İl İdare Kurulu Üyesi, 2. İl İdare Kurulu Üyesi, 1. Umum Müdür, 2. Umum Müdür, Katibe.


  Dekor kullanımına baktığımızda, Günün Adamı oyununun klasik tiyatro anlayışını devam ettiren, sahnedeki her nesnenin bir işlevi olması gerektiğini savunan tiyatro anlayışıyla sahnenin kurulduğunu söyleyebiliriz. Oyunun dört perdesinde de oyunda işlevsel olarak kullanılmayacak veya sahnenin anlatmak istediği ortamla uyumu olmayan bir dekor yoktur. Canlandırılmak istenen sahnelerde dekorların eksiksiz çizildiğini görürüz; bir sahnede profesörün odası; masa, çerçeve, kitaplık, sandalye ile çizilmesi gerekiyorsa tamamen ona uygun yaratılmıştır.


 Metinde oyun içinde kullanılması gereken (eğer gerekiyorsa) müziklere dair bir vurgu yok, bu Haldun Taner’in oyunu metin halinde yazmak zorululuğundan, mizansen planlaması yapılamadığından kaynaklanabilir.


 Oyunun konusunu şöyle özetleyebiliriz; katıldığı bir yemekte siyaset üzerine konuşan ve söylediği sözlerin bir gazeteci tarafından yazayı geçirilip gazetede yayınlanmasından sonra; muhalefet partinin kaçırmak istemediği, vekilliğine kesin gözüyle bakılan ekonomi profesörünün, meclise girdiği anda başına gelecek felaketlerin bütünü ve sonunda tüm bu felaketlerin bir rüya olduğunun farkına varılması.


 Oyundaki temel çatışmayı anlamlandırabilmek için söylemsel düzlemde oyunu incelememiz gerekmektedir. Günün Adamı oyununda karakterlerin var olduğu anlatı düzeni, söylemsel düzlemde farklı uç noktaları temsil etmektedir ve bu yüzden birbirleriyle çatışmaktadırlar. Oyun ilerledikçe anlatı ve söylemsel düzlemin geliştiğini ve çatışan değerlerin yer değiştirdiğini gözlemleriz. Burada karakterlerin kutuplaştığı iki nokta vardır; siyasi sistemin değişimiyle oluşan yeni maddi değerler ve toplumun değişimden önce sahip olduğu manevi değerler. Maddi değerler kutuplaşmasında, prosöförün karısı, kayınpederi, profesörün oğlu, genel sekreter ve kayınbiraderin yer aldığını görürüz. Bu karakterler kendi çıkarlarını düşünen ve bu yüzden profesörü ikna etmeye çalışan karakterlerdir. Manevi değerleri savunan tarafta ise Doçent ve artık sadece bir resim çerçevesinde kalan profesörün hocası yer alır. Birinci sahnenin profesörün muhalefet partisine evet cevabı vermesiyle kapanması ve duvardaki resmin düşmesi, manevi değerlerin yıkılması için kullanılan bir metafordur. Oyunun ikinci perdesinde gördüğümüz temel çatışma hemen hemen değişmemekte, sadece karakterler değişmektedir. İkinci ve üçüncü perdede aynı çatışma üzerinden karakterler idealize edilmiştir, üçüncü sahnede profesör, menfaatçi çıkarcı insanların farkına varmakta, onlarla mücadele etmektedir. Son perdede ise profesörün iktidar sürecine gelmesi ve ondan sonra gelişen sürecin aslında, profesörün, muhalefet partisine cevap vermeden önce düşünmek için istediği yarım saatte gördüğü rüyanın ürünü olduğunu görürüz. Bu sahnede söylem düzleminde kişiler yer değiştirmiş; profesör, geleneksel değerlere bağlı olan, doçent ise maddi çıkara dayalı siyasi değerleri benimseyen taraf olmuştur.


C) OYUNUN ASIL MESELESİ


 Günün Adamı’nın ana çatışması, sistemi yürütenler ve sistemden faydalanmaya çalışanlar ve bu sistemde varolamayan profesörün çatışmasıdır. Haldun Taner’in bu oyunla seyircide uyandırmak istediği nokta, seyircinin profesörün yaşadığı ana çatışmayı yorumlayabilmesi, eleştirebilmesidir. Seyircinin profesör ile yakınlık kurup yaşadığı çatışmayı anlamlandırması beklenmekte ve bu yolla iktidarda oluşan yozlaşmayı eleştirmesi beklenmektedir. Haldun Taner bir yandan seyirci ile oyuncu arasında bir yakınlaşma kurulmasını isterken, bir yandan tüm yaşananların düş olması, gerçeklikten kopuş ile seyirciyi oyuna yabancılaştırır ve seyircinin eleştirel bir gözle oyuna bakmasını sağlar.