Bir Kitap - Hayvan Çiftliği
Aslında distopik romanlardan hoşlanmam. Hemen hemen hepsi birbirine benzer. Hatta üzerinden belli bir süre geçtikten sonra kitapların konularını birbirine karıştırırsınız ve ileride karşınıza o karışımlardan oluşan yeni kitaplar, filmler çıkar. Bu böyle sürüp gider. İyice içiniz kararır. Ancak bu kitabı kolay kolay başka kitaplarla karıştırabileceğinizi düşünmüyorum.
"Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir."
Öncelikle İngilizlerin distopya konusunda ne kadar başarılı olduklarına dikkat çekmek istiyorum: Yine George Orwell’in yazdığı 1984, Aldous Huxley‘in Cesur Yeni Dünya kitabı, her bölümü ayrı bir kitap olabilecek İngiliz dizisi Black Mirror ilk aklıma gelenler. Bu eserlerin hepsi bu tür için başarılı örnekler. Bu arada yazarımız George Orwell'in Aldous Huxley'in öğrencisi olduğunu biliyor muydunuz? Cesur Yeni Dünya'yı da okumuştum çok önceden ama üzerine bir şeyler yazacak kadar çok hatırlamıyorum. Zaten çok yoğun olduğum bu hafta da bu kitaptan bahsetme sebebim, bir çırpıda tekrar okuyabilme şansımın olması. Yakında Huxley'i de tekrar okuyup bir hafta da onun hakkında yazmayı planlıyorum. Boynuz kulağı geçmiş mi onu da merak ediyorum açıkçası.
"Görmediklerinizi değil, gördüklerinizi anlamaya çalışın."
İnsanların bilmedikleri şeyler hakkında kendilerinden emin bir şekilde bilinçsizce konuşmaları, konuşabilmeleri beni hep şaşırtmıştır. Hani insan bilmediğinden korkardı? Bu korkusuzca ve fütursuzca her konu hakkında uzmanmışçasına ahkam kesme hastalığı dünyaya koronadan hızlı bulaşıyor maalesef. E peki sadece bildiğimiz, gördüğümüz, anladığımız ve okuduğumuz şeylerden mi konuşalım yani? Evet, daha iyi olmaz mı o zaman sizce de? O zaman konuşabileceğimiz pek bir şey kalmaz ama değil mi? Sessizlik, bizi bilmediklerimizden daha çok korkutuyor demek ki. Konuşalım da ne olursa olsun felsefesini benimsiyoruz çoğu kez.
Kitabımıza gelince, orijinal adı “Animal Farm: A Fairy Story” olarak geçiyor ama ben size rahatlıkla bir peri masalı olmadığını hatta fabl tarzı bir kitap olsa bile masal olamayacak kadar gerçek olduğunu söyleyebilirim. Girişteki sunuşu da kitabı bitirdikten sonra okumanızı öneriyorum.
1940’lı yıllarda yazılmış olan bu eserin nasıl o günden bugüne gelirken hiç eskimediğini görmek beni dehşete düşürdü. Hatta şahsen kitabın yazılış amacını bile aşıp zaman zaman tüm dünya karşısında sahnelenen bir piyese dönüştüğünü düşünüyorum. Hayvan Çiftliği kadar hakkında yazılmış yazıları da okudum ve bazılarının basitçe kestirip attığı gibi sosyalizme karşı yazılmış bir kitap olarak görmüyorum ben. Kesinlikle her okurun farklı şeylere dikkat çekebileceği, kendisini bir o hayvanda, bir ötekinde görebileceği bir kitap. Yani herhangi bir ideolojiden ziyade insanların zaaflarının ustaca yerildiği bir kitap okudum ben. Bu zaaflarımızın nasıl kullanıldığını, ne kadar saf ve unutkan olduğumuzu, bazen gözün görse(!) bile gönlün nasıl katlandığını göreceğinizi umuyorum sizlerin de…
Oldum olası sloganları sevemedim. Kitapta da bir çok slogan var aslında paylaşmak istediğim ama onları da yazarsam çok fazla alıntı yapmış olacağım ve kitabın tadını kaçırmak da istemiyorum. Çiftlikte de hayvan türü çok fazla zaten, neredeyse her çeşit hayvanımız var çiftlikte ve ne kadar çok hayvanları seven bir insan olsam da, kitaptaki 2 türü özellikle sevemedim bir türlü. Hiç düşünmeden en ufak bir itiraz edene saldıran köpekler ve hiçbir şeye itiraz etmeyen dalkavuk koyunlar. Diğer bütün hayvanları yine anlıyorum bir şekilde ama bu ikisini kabullenemiyorum ve bence en büyük zarar da bunlardan geliyor. Son bir alıntı daha yapmak istiyorum:
"İyi yazamıyorsan, iyi düşünmezsin; iyi düşünemiyorsan başkaları senin yerine düşünür."
Bu cümle de çok etkileyici bence. Düşünmek için yazmak gerekir mi gerçekten? Yazmak için okumak gerekir ama değil mi? Ondan da emin değilim aslında. Ancak siz düşünmezseniz sizin yerinize düşünüyorlar, işte onu biliyorum. Sorun şu ki, sizi düşünmüyorlar hiçbir zaman.
İşin içine güç girince, yanına başka şeyleri de getirir hep. En basitinden çıkar savaşları çıkar. Dolayısıyla kitaptaki etkileyici sonun sizleri şaşırtmamasını diliyorum. Bizler günümüzde yüzleri ayırt etmekte ne kadar başarılıyız ki sanki?
Henüz hiç yorum yapılmamış.