Mücahit Muhammet Karakuş @Mucahit_Muhammet_Karakus
Mücahit Muhammet Karakuş @Mucahit_Muhammet_Karakus

Hüzün ve Tesadüf

Günler kısalıyor ve havalar soğuyor. Artık eskisi gibi vakit bulamıyorum birçok şeye. Mustafa Kutlu’nun bu kitabı rafta hüzünlü bir şekilde dururken dikkatimi çekti ve hiç içindekilere bile bakmadan aldım. Sonra adımın geçtiği ikinci hikâyeyi görünce bu tesadüf olamaz diye geçirdim içimden. Önce 90 sayfalık bu kitabın içindekilerden sırayla bütün hikâyeleri yazmak istiyorum çünkü okuyalı uzun zaman olduğu için çoğunun adını hatırlamıyorum:

Seyfettin’i Severdik, Mahzun Mücahit, Bir Şey Yap, Su Sesi, Uysallığın Lüzumu Yok İsyanın Sırası Değil, Masal ve Rüya, Tâciser’in Şiiri, Hikâye, Bahar Dalı, Yürüyen Hüküm, Aheste Beste, Kambur Hafız ve Minare, Hüzün ve Tesadüf, Karakoncolos, Dürbünlü Çiçek, Mevzu Derin ve Uç Selahattin Uç

Yazarın tarzını artık biliyorum zannediyordum ama okurken yine beni şaşırtacak şeyler çıkıyor karşıma. Özellikle Kambur Hafız ve Minare hikâyesi, bence çok zekice kurgulanmış. Acaba yazarın başına da böyle bir olay gelmiş midir diye düşündüm bitirince ama hakkında bir bilgi bulamadım internette. Belki bu yazıdan sonra kitabı okuyacaklar olur diye özellikle bahsetmiyorum konusundan ama yazma derdi olanların özellikle okuması gerektiğini düşünüyorum o hikâyeyi.

Diğer favorim, Bir Şey Yap, tekrar tekrar okunabilecek, canım hiçbir şey yapmak istemiyor, dediğimizde belki de bize bir yol gösterecek güzel bir diyalogdan oluşuyor. Kitapta hüzün kadar, mutluluk da var aslında. Gülümsediğiniz bölümler olduğu gibi korktuğunuz yerler de var. Ama korkuyu ben seviyorum aslında. Korku filmlerini sevmediğimi söylerdim eskiden ama fark ettim ki ben kötü korku filmlerini sevmiyormuşum. Yoksa o türün de çok iyi örnekleri varmış. Kim bilir daha böyle ne kadar çok şey var önyargıyla sevmiyorum deyip kestirip attığım. Emin olun sizin de vardır, o yüzden yazdım bunları zaten.

“Korku da bir önsezidir. Fakat vukudan kilometrelerce uzak değil, hemen hemen bir adım geridedir.”

Korkmak güzel bir şey aslında, size hayatta olduğunuzu hissettiriyor. Kaybedecek şeyleriniz olduğunu yüzünüze vuruyor. Yani sahip olduğunuz onca şeyin de farkına varıyorsunuz böylece. Ayrıca her yenilik, yeni bir korku değil midir?

Masallarda da olur hep korkunç olaylar, korkutucu karakterler. Yine de bunları kalkıp çocuklara anlatıyoruz. Ben yetişkin birine bile daha önce okumadığım, konusunu bilmediğim bir kitap hediye etmemeye özen gösteriyorum. Şimdi burada ana babaları eleştirmek istemiyorum, belki de benim yaptığım yanlıştır. Bu kadar ince düşünmemek gerekir. 

“Çocukluğumuzda bizi masallarla uyuttular. Sonra, gün geldi bizatihi masalın saçma-sapan bir şey olduğu, başta çocuklar olmak üzere kimselerin masallarla uyutulmaması gerektiği üzerine vurgu yapılmaya başlandı. Bir şarkıcı böyle bir şarkı okudu, epeyce meşhur oldu. Masallara düşman oldular, folklor ölmüştü, şifalı bitkiler ‘kocakarı ilacı’ diye alay konusu edildi. Sözün özü eski dünya, eski günler pılını pırtısını toplayıp hayatımızdan çekip gitti. Geriye dönüp bakmak günahtı sanki, sanki biri gayriihtiyarî geriye dönüp baksa taş kesilecek, donacaktı.”

Diyaloğa dayalı kitapları ve filmleri zaten çok seven biri olarak, kim olduklarını hiç bilmediğimiz iki kişinin karşılıklı konuşmasından oluşan Bir Şey Yap hikâyesini neden bu kadar sevdim, onu da anlatayım. Belki hepimizin gün içinde duyduğu ya da söylediği sözlerden ve sorduğu sorulardan oluşuyor. Alabildiğine klişe yani aslında. Hatta sonunda muhatabımız dayanamıyor ve isyan ediyor:

“ — Abi senin anlattıkların notlu izahlı atasözleri sözlüğünden seçmeler. Bu sözlüğün pek çok nüshası var ama, kullanımı ilkokuldan öteye geçmiyor. Sen bize nasihat vereceğine, biraz harçlık versen daha iyi..”

Cem Yılmaz’ın bir filmde söylediği “Beni methetme kardeşim bana para ver!” repliğini hatırladım burayı okuyunca. Şimdi yazınca da hayatın anlamını bulduktan 3 dakika sonra, “Bi’ çay koyayım bari..” diyen karikatür geldi aklıma. Yaşamak bir bakımdan da böyle değil mi aslında? Deli gibi aradığımız soruların cevaplarını belki de her gün görüyor, okuyor ya da duyuyoruz ama onları susturup alakasız şeyler soruyoruz. Demek ki cevaplar o kadar da umurumuzda değil.

Bir de zaman mefhumu var hep düşündüğüm. Elimizden kum tanelerinin süzülüşü gibi akıp gidiyor sürekli. Saat takmayı pek sevmeyen, saatin tiktaklarını duymaya dayanamayan biri olarak daha önce hiç saatle ilgili şöyle bir şey okumamıştım:

“Akrep bir böcektir, yelkovan bir kuş. Bu böcek ve o kuş da cemaata katılıyor. Neyin ne olduğu böylece apaçık anlaşılıyor. Görüldüğü gibi bir yanda sulh, öte yanda sükûnet…”

Bazı insanlar üzgünken başkalarının mutlu olmasına da katlanamaz. İster ki herkes mutsuz olsun onun gibi. “Sen niye bu kadar mutlusun?” diye çıkışır ya da gülen birini görünce “Ne gülüyorsun!” diye sorar mı paylar mı belli olmaz. Benim de başıma gelirdi eskiden böyle şeyler. Yaşınız ilerledikçe artık böyle durumlara düşmüyorsunuz. Ama en azından ben karşı tarafa geçmedim henüz. Böyle avutuyorum kendimi. Kimseye mutlu diye kızmıyorum, aksine mutlu birini görünce ben de mutlu oluyorum. Siz ne durumdasınız bu konuda merak ediyorum.

“Masallara boş verdiğimiz günden bu yana rüya göremez olduk. İp koptu, zaman uçtu, hayat köşe bucak bir yerlere saklandı. Uykularımız kâbuslarla donatıldı. Aydınlık bir yüz gördüğümüzde ilk aklımıza gelen cümle ‘Sırıtma lan’ oluyor.”

Artık hiç rüya göremediğini söyleyenleri görüyorum bazen. Yıllardır hayal kurmayanlara denk geliyorum. Masallardan zaten çocukların bile bihaber. Ben onlara bir şey söyleyecek olsam “Biraz gülümsemeye ne dersin?” derdim. Bunu Sagopa Kajmer bir albümünde ara geçiş olarak kullanmıştı. Kendisini pesimist olarak tanımlardı o zamanlar ve dinleyenlerine böyle bir şey söylüyordu albümün orta yerinde. Bunun ne anlama geldiğini de sizlere bırakıyorum.



Kısa Bir Reklam
ELZ Kozmetikte cilt bakım ürünleri de satılıyor, ayrıntılarını buradan inceleyebilirsiniz.



Eğer bu platforma hâlâ üye değilseniz buradan ücretsiz üye olabilir, 
her gün yazılan yazılardan notlar alabilir ve beğendiğiniz yazıları listeleyebilirsiniz. Hatta isterseniz siz de yazmaya başlayabilirsiniz…