Zeynep Cansu @Zeynep_Cansu__324

Epik Tiyatro Kavramı Üzerinden Haldun Taner'i Yeniden Okumak

KEŞANLI ALİ DESTANI


 Haldun Taner, Keşanlı Ali Destanı’nı 1962 yılında kaleme almış, oyun ilk olarak 31 Mart 1964’de Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir. Oyun içerisinde epik unsurları barındırmasının yanı sıra modern ile geleneğin bir arada kullanıldığı bir oyun olması bakımından da önemlidir. Taner, geleneksel ögeler ile epik ögeleri bir arada kullanarak kendine özgü bir tiyatro anlayışı geliştirmiştir. Oyun Karagöz, meddah, gölge oyunu ve orta oyunu gibi “açık biçimli” bir tiyatro tekniğine sahiptir. Açık biçimli tiyatro eserlerinde seyircinin oyunda biçi verici ve oyunu yönlendirici bir etkisi vardır. Haldun Taner ortaya çıkardığı yeni üslubu şu şekilde yorumlar:


 “Keşanlı Ali Destanı'nda ise, bildiğiniz gibi bizim halk gösteri biçimlerimizle modern epik tiyatronun akrabalığından faydalanıp epik bir Türk halk tiyatrosu üslübuna yöneldim. Kendi kişiliği ile çevrenin onda kurduğu kişilik arasında bocalayan Ali'nin iç çatışması renkli bir gecekondu ortamına oturtulmuştu. Bu yabancılaştırma efekti ile büyük kentin gülünç düzeninin parodisi yapılıyordu. Oyunun yapısında meddah, ortaoyunu, tulüat gibi halk gösterilerimizin antiillüzyonistögelerini, dil ve diyalog özelliklerini, söz kalıplarını, tekerlemelerinibol bol kullandım. Çok modern bir özle hiç yeni olmayan bizim, içten, sıcak biçimlerimizinkaynaşması, ortaya yepyeni bir oyun, belki de bir üslüp çıkardı.”


 İlk bölümde tartıştığımız episodik tiyatro anlayışını ele almadan Keşanlı Ali Destanı’nı yorumlamamız zordur çünkü oyun tamamen bu episodik yapı temelinde kurulmuştur. Episodik tiyatronun özelliklerinden olan bilme merakı, oyun kurulurken, profesörün çatışmasının gelişim aşamasını da ilerletmesiyle seyirci tarafından alınır. Oyunun sonunda ise profesör ve doçentin çatışma sahalarında yer değiştirmesi ve bu noktada seyircinin koyduğu eleştirel tavır da epik tiyatronun ana işlevidir. Yine yabancılaştırma etmeni yönünden oyuna bakacak olursak, oyuncunun kendi rolünden sıyrılarak seyirci ile konuştuğunu görürüz. Koro kullanımı da seyircinin oyuna yabancılaştırılmasında yardımcı olan unsurdur. Oyunda koro, seyirciye olayları somutlaştıran bir öge olarak kullanılmıştır. Oyuncunun seyirci ile konuşması ve koro gerçekçi tiyatronun öne sürdüğü dördüncü duvar anlayışını yıkar.


 Keşanlı Ali destanı yalnızca Brecht’in kurucusu olduğu epik tiyatro özelliklerini taşımaz, Taner oyununu kurarken farklı biçimsel tiyatro denemelerinden de yararlanmıştır. Bununla birlikte Brecht’den ayrılan bir diğer özelliği de Taner’in oyununu kurarken milli ve yerli ögeleri de içerisinde barındırmayı seçmesidir.


"[Taner], Brecht 'epik' tiyatrosunu biçimlendirirken Özgün buluşlara yönelmek yerine, tiyatro tarihi boyunca değişik yapılar içinde yer almış çeşitli öğelerden, söz gelimi antik Yunan korolarından, Uzakdoğu tiyatrosunun 'An fatıcı 'sından, Shakespeare oyunlarının çok tablolu (episodik) anlatımından, sessiz sinemanın olayları açıklayıcı yazılarından. Ortacağ tiyatrosunun 'ibret' kotarma yaklaşımından kendi tiyatrosunun amacı doğrultusunda yararlanarak özgün bir bireşim oluşturmuştur. Taner ise Türk 'epik' tiyatro biçemini belirlerken, hem Brechf'in bireşiminden yararlanmış, hem de Türk seyircisinin çok yakından bildiği bir kaynağa, geleneksel tiyatromuzun verilerine yönelmiştir. Açık biçim taşıyan geleneksel 'göstermeci ögelerini Brecht 'in 'epik' tiyatro anlayışıyla kaynaştırarak yeni bir biçimsel deneme gerçekleştirmiştir. "

  

 İlk bölümde anlattığımız noktaların tekrarına düşmemek adına direkt olarak oyunu incelemeye geçmemizde yarar var.


A) OYUNUN TEKNİK ÖZELLİKLERİ


 Keşanlı Ali Destanı, iki perde, on beş tabloluk bir müzikli komedidir.

 Oyunun konusunu kısaca özetleyelim; oyun Sineklidağ adında bir gecekondu mahallesinde geçmektedir. Ali ve Zilha Sineklidağ’da oturan iki gençtir ve birbirlerini sevmektedirler.


Zilha’nın mahallenin belası olan amcasının öldürülmesi ve suçun Ali üzerine atılması üzerine Ali hapse düşer. Bu cinaset sayesinde Ali mahallede herkes tarafından sevilir, hatta adına destan yazılır, Ali bu yüzden bir türlü suçsuzluğunu ispat edemez. Dokuz yıllık cezasının dört yılını dolduran Ali, afla hapishaneden çıkınca mahallede sevinçle karşılanır. Mahallesine gelir gelmez muhtarlığa adaylığını koyan Ali seçimleri kazanır ve muhtar olur. Mahallede kısa sürede her şey değişir; Ali görünüşte haracı kaldırır ve iş paylaşımında hasımlık durumunu yok eder; fakat aslında Ali bu durumu kendi lehine dönüştürerek kullanmaya devam eder. Zilha amcasının ölümünden sonra Ali’ye yüz vermez. Zilha Ali’den intikam almak için zengin bir ailenin evinde yaşamaya başlar. Zamanla Zilha’nın amcasının gerçek katili ortaya çıkar ve Ali’yi öldürmek ister. Bu arada Zilha Ali’nin suçsuz olduğunu öğrenir. Ali ile Zilha evlenmeye karar verirler fakat gerdek gecesi Zilha’nın amcasını öldüren Cafer ortaya çıkar ve Ali’yi öldürmeye çalışır. Cafer Ali’yi bacağından vurur, bunun acısıyla Cafer’in üstüne atılan Ali Cafer’i öldürür ve tekrar hapise düşer.


  Oyunun karakterleri: Hidayet, Şerif Abla, İzmarit Nuri, Hafize, Temel, Derviş Dayı, Beş Vakit Niyazi, Şişman Polis, Zilha, Zayıf Polis, Çakal Rüstem, Teke Kazım, Kürt Sabri, Sipsi Selim, Lütfiye, Resmiye, Raziye, Ali, Gazeteci, İhya Onaran, Sarhoş Rasih, Filiz Onaran, Şöför, Madam Olga, Profesör, Bülent Onaran, Yaşlı Kadın, Politikacı, Suhandan Gülperi, Davut Daltaban, Dürdane Daltaban, Kazım Kaltaban, Kamile Kaltaban, Ahmet Düztaban, Duzişe Düztaban, Şekir Şaklaban, Şahinde Şaklaban, Nevvare, Tarçizade Ahsen, Manyak Cefar, 1. Kondulu, 2. Kondulu, 3. Kondulu, 4. Kondulu, 5. Kondulu, 6. Kondulu, 7. Kondulu.


    Oyun karakterlerinin kalabalık olması Geleneksel Türk Tiyatrosunda gördüğümüz oyun kadrosunu andırmaktadır. Aynı zamanda oyunun çok kadrolu yapısına rağmen oyuncuların az sayıda olması ve bir oyuncunun birden fazla role bürünmesi seyircide uyandırılmak istenen yabancılaştırmaya olanak sağlamıştır (42 kişilik oyunu 29 kişi oynamıştır).

  Kostüm ve dekor kulllanımı; gerçekçi tiyatroda gördüğümüz ihtişamlı dekor anlayışı Keşanlı Ali Destanı’nda görülmemektedir. ‘Az dekor, çok çağrışım’ yöntemiyle epik tiyatroda gördüğümüz işlevsel dekor kullanımı mevcuttur. Örneğin oyunun ilk sahnesinde Şerif Abla’nın tuvaletinin iki kapısı ve ipe sarılı donlar dışında bir dekor kullanılmaz fakat bu dekor seyircide uyandırılmak istenen gecekondu yaşamına uygun ve yeterlidir. Metinde kostüm kullanımına dair bir direktif göremiyoruz.


  Oyunda müzik ve koronun kullanımı, daha önce de sözünü ettiğimiz gibi müzik ve koro işlevsel olarak tüm metne yayılmıştır. Müziğin ve koronun ana işlevi olayları seyirciye anlatmak ve açıklamaktır.


   Metinde dil kullanımı; metinde tiplere özgü dil özellikleri kullanılmıştır. Örneğin gecekondu mahallesindeki halk argo ve küfür kullanarak konuşurken, zengin ve burjuva sınıfını temsil eden kesim idealize edilmiş, yabancı dillerle harmanlanmış bir dil kullanmaktadır. Dil kullanımı da seyircide yaratılmak istenen yabancılaştırma etkenine olanak sağlar. Seyirci hiçbir sınıfsal grupla kendisini bahdaştıramaz çünkü iki grup da dil üzerinden aşırıya kaçan idealize bir anlatımla ortaya konulur.



B) OYUNUN ASIL MESELESİ


 Metnin ana meselesi sınıf çatışmasıdır; fakat metin sınıf çatışmasını ortaya koyarken seyircinin toplumsal olarak alt kademede olan, fakir sınıfla ya da burjuva sınıfıyla bizim bağdaşlık kurmamızı istemez. İki sınıf da kendi içlerindeki çelişkilerle verilmiştir ve burjuva sınıfının parodisi yapılmıştır. Aynı zamanda metnin sonunda Keşanlı Ali Destanı’nı varedebilecek toplumsal koşulun örgütlenme olduğunu görüyoruz. Keşanlı Ali katil olmuş fakat hangi toplumsal koşullar yüzünden katil olmuştur, seyircinin değerlendirmesi isteniyor. Vermek istenilen mesaj son kısımda koro ile verilir. Koro: “Arayın bulursunuz / Kazıyın görürsünüz / Yanlış mı öyle değel mi / Neden sus pus oldunuz ... Yoksa sen de bizcilen / Saf mısın ey ehali / Bizim kadar kolayca / Kanar mısın ehali” şarkısı ile seyirciye, “saf olma gözünü aç ve gerçekleri gör” mesajı verilir.