Mücahit Muhammet Karakuş @Mucahit_Muhammet_Karakus

Elon Musk-Tesla SpaceX ve Muhteşem Geleceğin Peşinde, Ya Sen?

Hiç bir biyografi yazmayı denediniz mi? Bence herkesin hayatında en az bir kere tanıdığını zannettiği birisinin biyografisini yazması gerekiyor. İşte o zaman bu edebi türün ne kadar önemli ve yazmasının da ne kadar zor olduğunu anlayacaksınız. Aynı zamanda en çok sevdiğiniz insanları bile ne kadar az tanıdığınızı fark edeceksiniz. Sadece bu bile hayata bakış açınızı değiştirebilir. Bu kitaplar o zaman size içi hazine dolu sandıklar gibi görünecektir.

Yazarımız Ashlee Vance’ın asıl mesleği gazetecilik. Kendisi bir köşe yazarı. Tıpkı Elon Musk gibi oldukça inatçı bir karakteri var. Zaten bu sayede bu kitabı 2015 yılında yazabilmeyi başarmış. Kitabın ilk bölümünde bundan bahsederken, Elon’ın kitabın basılmadan önce son halini görmek istediğinden bahsediyor. Tabii isteği bununla sınırlı kalmamış, içine sinmeyen bölümler olursa dipnotlarda açıklama yapma talebinde bulunmuş. Yazarımızsa bunu kesinlikle kabul edemeyeceğini net bir şekilde belirtmiş. Bu kararlı duruşu Elon’ı etkilemiş. Uzun süren görüşmeler, yenilen yemekler ve alınan notlar sonucu şimdiden yaşayan bir efsaneye dönüşen Elon Musk hakkındaki bu kitap ortaya çıkmış.

Hiç düşündünüz mü neden bütün yenilikler(!) birbirine benziyor? Yenilik adı altında çıkan teknolojik gelişmeler ardı ardına anlaşmışlar gibi piyasaya sürülüyor. Hepsi de birbirinin aynısı. Bir üst denilen modelin eskisinden çok fazla bir farkı yok. Bir döngüde sıkışmış gibiyiz. Bu durumun nedenini Musk şöyle özetlemiş:

“Sanırım internette olanları, ekonomiyi ve kanunları takip eden çok fazla zeki insan var. Çok fazla yenilikle karşılaşmamamızın nedeninin bir bölümü de işte bu yüzden.”

Bu kitap biyografi niteliğinde olduğu için yazardan çok Elon Musk’tan bahsedeceğim. Ancak Elon mı demeliyim, Musk mı emin olamadım bir türlü. Kitap 11 bölüm ve 4 ekten oluşan 400 küsur sayfalık büyük bir eser olduğu için yazı da haliyle uzun olacak. İkiye bölmeli miyim yazıyı diye de düşündüm ama bence bunlara takılmaktan ziyade anlatılanlara odaklanmak gerekiyor. Benim amacım zaten daha çok tıklanmak ya da görüntülenmek değil. Böyle olması gerekiyor diye yazmıyorum bunu. Bu kötü bir şey diye de demiyorum. Sadece anlık okunmalardan çok yıllar sonra bile okunmaya değer bir şeyler bırakabilmeye çalışıyorum. Sonuçta 7 yıl önce yazılmış bu kitabı ben büyük bir ilgiyle okudum. Üstelik Musk’la ilgili onlarca yazı okumuş olmama rağmen. 

Kısaca kitap günümüzün dünyaya yön veren insanlarının düşünme şeklini görme fırsatı veriyor bize. Buna bazen seviniyor, bazen de üzülüyorsunuz:

“Eski bir Facebook çalışanı ve tasarımcısı olan Jeff Hammerbacher bana ‘Kuşağımın en zeki kişileri, insanların reklamlara nasıl daha fazla tıklayacağı üzerine kafa yoruyor. Bu çok kötü.’ demişti. Silikon Vadisi, berbat bir biçimde Hollywood’a benzemeye başlamıştı.”

Elon her şeyden önce muhteşem bir okur. En sevdiği kitapları mutlaka duymuşsunuzdur. Yine de onun nasıl bir okuyucu olduğunu da gösteren şu satırları paylaşmak istiyorum:

“Favori kitapları arasında The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy (Otostopçunun Galaksi Rehberi) ile birlikte The Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi), Isaac Asimov’un Foundation (Vakıf) serisi ve Robert Heinlein’ın The Moon Is a Harsh Mistress’i gösterdi. ‘Bir keresinde okulun ve komşu okulun kütüphanelerindeki kitapların hepsini bitirmiştim. Bu sanırım üç ya da dördüncü sınıftaydı. Kütüphaneciyi benim için kitap sipariş etmesi konusunda ikna etmeye çalıştım. Böylece Britannica Ansiklopedisi’ni okumaya başladım. Bu oldukça faydalı olmuştu. Neyi bilmediğiniz hakkında bir fikriniz yok. Her şeyin orada olduğunun farkına varıyorsunuz.’”

Bu kadar çok okuduğunu öğrenince, kendisinin zamanla ilgili çeşitli arayışlarda olduğunu tahmin edebiliyorsunuz. Çünkü o tam bir işkolik.

“Eğer yemek yememenin bir yolu olsaydı daha fazla çalışabilmek adına yemezdim.”

Zamanın Kıymeti kitabında buna benzer cümleleri sık sık okumuştum. Ben de uykuya bir dönem kafayı takmış ve olabildiğince az uyumaya çalışmıştım ve şimdi o günlere baktığımda hata yaptığımı görüyorum. Geçen aya kadar hayatımdan kahvaltıyı çıkartmış ve 4 aya yakın hiç kahvaltı yapmamıştım ve sabahlarım inanamayacağım kadar verimli geçmeye başlamıştı. Günümüz insanının en büyük sorunlarından biri kesinlikle sağlıksız ve zamansız yemek yemek. Böyle bir alışkanlığınız varsa bunu bir an evvel değiştirmeye çalışın çünkü sadece bu bile sizin bütün hedef ve heveslerinizi baltalayacaktır. 

Elon’a dönecek olursak, ilk ciddi girişimi olan zip2 için, kelimenin tam anlamıyla ofiste yaşayıp günde 4 kere iş yerinin yanındaki 24 saat açık olan fast food da yemek yediği, duş alabilmek için hafta sonu yardım kuruluşlarına gittiği ama yine de günde 20 saate yakın çalıştığı karanlık bir dönemi olmuş. Bu bilgileri hiçbir yerde okumamıştım Şimdi okurken insan anlayamıyor ama siz mesela böyle bir patronunuz olsun ister miydiniz? Bir çalışanına kızdıktan sonra şu cümleleri kurmuş:

“Başın ağrıyıncaya kadar ileriyi düşünmeni istiyorum. Her gece yatağa başın ağrıyarak gitmeni istiyorum.” 

Bir işi onun istediği sürede yetiştiremeyeceğinizi söylediniz diyelim. Böyle bir durumda olacaklar şöyle anlatılmış kitapta: 

“Elon size ‘Tamam. Seni projeden aldım ve şimdi projenin CEO’su benim. Hem senin işini alacağım, hem de aynı anda iki şirketin CEO’su olacağım. Bunu yetiştireceğim.’ diyecektir. Çılgınca olan şeyse Elon’un bunu gerçekten yapmasıdır.”

Evet, çılgınca ve böyle okuyunca olağanüstü geliyor insana ama bunu yapanın kendi patronunuz olduğunu düşündüğünüzde kesinlikle sinir bozucu bir durum bence. Kimse istemez sanırım böyle bir patronu olsun. İsteyen varsa aramızda o zaman şunları da bilmenizde fayda var:

“Musk’ın size şu bilmeceyi soracağından emin olabilirsiniz: ‘Dünya üzerinde bir yerdesiniz. Bir mil güneye, bir mil batıya ve bir mil kuzeye yürüyorsunuz ve bir bakıyorsunuz ki yine başladığınız noktadasınız. Bu nokta neresidir?’ bu sorunun tek cevabı Kuzey Kutbudur ve mühendislerin birçoğu bunu hemen bilmektedir. İşte bu anda Musk şu soruyu sorar: ‘Başka neresi olabilir?’ Diğer cevap, eğer bir mil güneye giderseniz dünyanın çevresinin bir mile denk geldiği, güney kutbuna çok yakın bir noktadır. Bu cevabı daha az sayıda mühendis bilmektedir ve Musk da onlarla seve seve bu ve bunun gibi bilmeceler üzerine konuşur ve açıklamaları esnasında da alakalı her türlü denklemden bahseder. Karşısındakinin doğru cevabı bilmesinden daha çok sorunu nasıl tanımladığı ve onu çözmedeki yaklaşıma dikkat eder.

Elon’ın sadece çalışanlarına karşı tutumu böyle sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Eşiyle şöyle bir diyaloğa girdikleri olmuş mesela:

— Ben senin karınım, çalışanın değil!
 — Eğer çalışanım olsaydın, seni kovardım!

Elon’la hiç anlaşamayan, onu empatiden yoksul bulan insanlar olduğu kadar, onu son derece ikna edici bulanlar da var. Okurken inanamadığınız çok şey çıkıyor karşınıza. Bunların çoğu hakkında teknik bilgiye sahip olmadığım için ben anlayamadım muhtemelen. Ondan da olabilir ama şöyle bir olaya şahit olsanız, ne düşünürdünüz? Bir insan nasıl bu kadar ikna edici olabilir?

“Musk bir roketin tüm bilgisayar sisteminin 10.000 dolardan daha fazlaya mal olmamasını istiyordu. Bu, bir roketin aviyonik maliyetinin tipik olarak 10 milyon dolardan daha fazla olduğu havacılık ve uzay endüstrisi standartlarına göre çılgınca bir rakamdı. Watson ‘Geleneksel havacılık ve uzay endüstrisinde aviyoniklerin maliyetlerini tartışmak için yapılan toplantıların yiyecek maliyeti bile 10.000 dolardan fazla tutar.’ demişti. Watson iş görüşmesi esnasında Musk’a imkânsız olanı yapacağına ve 10.000 dolarlık aviyonik sistemini kendisine teslim edeceğine söz vermişti.”

Sivri dilli, karşısındakinin duygularını önemsemeyen ve kindar diyebileceğimiz kadar kendisine yapılanları unutmayan bir insan Elon. Ya da hafızası çok kuvvetli diyelim en iyisi. Henüz ortada hiç SpaceX yokken bile arkadaşlarıyla Marsa fare gönderme planları üzerine ciddi ciddi konuşabilen bir insan. Yani o dönem için anlattıkları insanlar için deli saçmasından başka bir şey değil. Bu yüzden bir arkadaşı o yemekte kendisine tekerlek şeklinde bir kalıp peynir hediye ediliyor. Fareler yerler diye aklınca espri yapıyor. Kitabın başlarında okuduğum bu satırlar nedense aklımda yer etmişti ama sayfasını falan not almamıştım. 

Çoğu yönden travmatik bir olay bile olabilirdi aslında bu deneyim başka birisi için. Elon için ise böyle bir şeyin söz konusu bile olmadığını çoktan anlamıştım. Sadece merak ediyordum, bununla nasıl başa çıkabiliyor diye. Çünkü bu gibi durumlar öyle kolayca unutulabilecek şeyler değil bence. Kafanıza takmıyor gibi görünebilirsiniz ama o bir şekilde içinize işler.

Kitabın sonlarına doğru ise şu cümleleri okuyunca yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Çünkü Elon uzaya çıkma hayallerini gerçekleştirmekle kalmamış o günleri unutmadığını da göstermişti:

“Bu uçuşta SpaceX gizli bir şekilde Dragon kapsülüne bir peynir tekerleği saklamıştı. Bu tekerlek Fareler Mars’a günlerinde Jeff Skoll’un Musk’a verdiğinin aynıydı.”

Bunları yazmaktaki bir amacım da sizi depresyona bile sürükleyebilecek şeyleri aslında başarıya giden bir tetikleyici olarak kullanabileceğinizi göstermek. Daha önce İsmail Hakkı Aydın’ın da hayatı boyunca hiç tatile ihtiyaç duymadığını paylaşmıştım şimdi hangi kitabındaydı hatırlamıyorum. Diyeceğim o ki dünyaya ilham vermek için gelmiş böyle insanların tatillerle ilgili gerçekten garip deneyimleri oluyor. Musk’ın tabiri caizse ölümden döndüğü bir dönemde, bakın çıkardığı ders ne olmuş:

“Musk ‘Çok fazla sıtma vakası görmüş bir kişi şans eseri bir başka hastaneden ziyaret için gelmişti.’ dedi. Musk’ın kan tahlilini laboratuvarda yaptı ve bir antibiyotik olan doksisilinden yüklü dozda verdi. Doktor Musk’a, eğer bir gün daha geç gelseydi, tıbbın muhtemelen yapacak pek bir şeyi olmayacağını söyledi. Musk yoğun bakımda acı dolu on gün geçirdi. Yaşananlar şok etmişti: ‘Musk bir tank gibidir. Oldukça dayanıklı ve başka hiç kimsede görmediğim şekilde yüksek stres seviyeleriyle başa çıkabilir. Onu o şekilde yatarken görmek, alternatif bir evrene yapılan bir ziyaret gibiydi.’ Musk’ın iyileşmesi altı ay sürdü. Hastalık süresince yaklaşık yirmi kilo verdi ve dolabındaki hiçbir kıyafet ona olmadı. Musk ‘Ölüme çok yaklaşmıştım. Bu benim tatilden aldığım bir dersti: Tatiller sizi öldürür.’ demişti.”

Kitabın Tesla ile ilgili bölümlerini okurken, sanki bir gerilim filmi seyrediyormuş gibi hissettim sürekli. Hani İngilizcede bir deyim var ya roket bilimi değil diye, kelimenin tam anlamıyla bununla da uğraşan Elon, Tesla’yı neredeyse Google’a satacakmış bir ara. Çünkü hiç göründüğü gibi kolay değilmiş bu sektörde tutunmak.

“ABD’de bir otomobil şirketi kurmaya çalışan birine, endüstrideki son başarılı şirketin 1925 yılında kurulan Chrysler olduğu derhâl hatırlatılır. Bir otomobili sıfırdan tasarlamak ve üretmek beraberinde bir sürü güçlük getirmektedir ve yeni bir şirketin idamesi konusundaki çabaları nihayetlendirecek şey; aslında birçok otomobil üretecek parayı ve bu işin bilgisini (know-how) elde etmektir.”

Göründüğü gibi derken otomotiv sektöründen demek istemiştim az önce. Yani uzaya çıkmaya kıyasla bunun çok daha kolay olması gerekmiyor mu sizce de? Buna zaten kitapta da değinilmiş. Zor olan belki de yıllardan beri böylesine az gelişim gösteren bir alanda, önyargıları kırmak:

“Otomobiller ve kamyonlar için o kadar fazla televizyon reklamı vardır ki onlara bağışıklık kazanmak ve reklamlarda nelerin olduğuna dikkat etmemek çok kolaydır. Bu sorun değil. Çünkü kayda değer çok da fazla şey olmamaktadır. Reklamlarına birazcık daha ilgi çekici unsur katmanın yolunu arayan otomobil üreticileri onlarca yıldır aynı şeylerin peşindedirler: Biraz daha geniş bir araç, litre başına fazladan birkaç kilometre, daha iyi yol tutuşu ya da fazladan bir bardak tutacağı. Otomobillerini övmek için hiçbir ilginç şey bulamayanlar, araçlarının diğerlerinden daha iyi olduğuna dair insanları ikna etmek için bu sefer yarı çıplak kadınlara, İngiliz aksanlı erkeklere ve gerektiğinde de smokinler içinde dans eden farelere başvurmaktadırlar.”

Tesla macerasında öyle şeyler yaşamış ki Elon! Bir anlığına kendimizi onun yerine koymayı deneyelim mi hep beraber: Uzun süredir uğraştığınız ve hedeflediğiniz sürenin neredeyse iki katı kadar süren ilk modeli başarılı bir şekilde bitirdiğinizi zannettiğiniz an, öğreniyorsunuz ki bu şekliyle seri üretime geçerseniz şirketiniz oluşan yüksek maliyetten dolayı iflas edecek. Sonuç olarak pes etmeyip her şeye en baştan başlıyorsunuz. Daha da inanılmazı bunu yapmaya hem bütün çalışanlarınızı hem de müşterilerinizi ikna etmek zorunda kalıyorsunuz. Normal bir insanın dayanamayacağı stres seviyelerinde sürekli olarak yüksek performans göstermek zorunda olduğunuzu okurken bile hissediyor ve ne olacak diye merak ediyorsunuz. 

Benim aklımda kalan şeylerden biri de Elon’ın insanların henüz dokunmatik ekranlara şüpheyle baktığı bir dönemde, Tesla’ya 17 inç boyutunda dokunmatik bir ekran yerleştirmek konusundaki kararlılığı olmuştu. Tabii ki bunu uzun uğraşlar sonucu başarıyor. Artık buna şaşırmıyoruz elbette. Beni etkileyen şey onun bunu başardığı zaman, dünya henüz o boyutta bir tablet bile üretmeyi başaramamış. Kitapta da bazı bölümlerde kendisi Steve Jobs ve Bill Gates’le kıyaslanıyor ama bence Elon Musk sadece sahip olduğu vizyonla bile onlarla kıyas kabul etmez. 

Ashlee Vance bu kitabı iki senede yazmış. Yaşadığı onca zorluklara rağmen (bence en zor olanı Elon’ı bu kitabı yazabilmek için ikna edebilmesi olmuştur) girdiği listeleri sonuna kadar hak eden ilham verici bir kitap ortaya çıkarmış. Ali Atav da Türkçemize çevirmiş. Anlayacağınız bize sadece okumak kalıyor. Teknolojiye, uzaya ya da iş dünyasına ilginiz varsa büyük bir keyifle okuyacağınız bu kitaptan her halükarda çok şey öğreneceksiniz.



Kısa Bir Reklam
ELZ Kozmetik Saat 12:00'ye kadar verilen siparişleri aynı gün kargoya veriyor, ayrıntılarını buradan inceleyebilirsiniz.
1

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli