Hayallerden Markalara: Bir Tasarımcının Dijital Dünyaya Yolculuğu
Çok hayal kuran, bununla kalmayıp o hayallerde yaşayan bir çocuktum. Sınıfta, kâğıttaki çizgileri taşırmadan boyayan, gelen övgüleri ise şımarıklık yapmadan üstlenen bir çocuk. İlerleyen yaşlarda boyama kalemlerimle arama mesafeler girdi tabii. Lise sürecimde hayatıma iki farklı yabancı dil girdi, sosyal bilimlerde kendimi geliştirdim. Ailem de okulum da beni adeta bir bürokrat gibi yetiştiriyordu... ta ki üniversite seçimine kadar.

Radikal bir karar alarak Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Görsel İletişim Tasarımı bölümünü, pek kimseye söylemeden seçtim. Çünkü hayalleriyle yaşayan çocuğu hâlâ içimde bir yerlerde saklıyordum. Tasarlamayı, çizmeyi, yani hayallerimi araç fark etmeksizin yansıtmayı istiyordum. Ne kadar özgüvenli bir hareket yapmış olsam da iyi bir başlangıç yapmamıştım üniversiteye. Sınıfımdakiler, benim hayallerimde tuttuğum şeyleri rutin hayatlarında yapan ve kendilerini bu alanda geliştirmiş insanlardı. Benim başarılı olduğum disiplinler onlardan farklıydı. İlk seneler yelkensiz bir gemi gibi salınıyordum okyanusta. Gelecek kaygısı yetmezmiş gibi, bulunduğum yere ait hissetmemeye de başlamıştım. Zinciri kırmam gerekiyordu ama nasıl?
Bilgisayar kullanmaya erken yaşlarda başlamış şanslı çocuklardandım. Kötü bir bilgisayarım olması, hem donanım hem de yazılım bakımından kendimi geliştirmeme sebep oldu. Çok iyi oyun oynardım; hatta YouTube’da para kazanma olayı henüz yokken, arkadaşımla birlikte YouTube’a içerik üretmiştim. Toplamda 25 tane oyun videosu yüklemiştik. Şimdilerde açıp yalnızca gülüyorum. Tabii bu durum, kanalım için logo, video kapağı ve kapak fotoğrafları gibi çeşitli grafik tasarımlar yapmamı gerektirmişti. Bu sayede Photoshop’la tanıştım. İçerik üretmeyi bıraksam da Photoshop alanında kendimi hep besledim. Ortaokulda ve lisede, okulun maaşsız grafikeriydim adeta. Üniversitenin ikinci senesinde derslerimde daha fazla dijital tasarımlar yapmaya başlamıştık. Bu sayede yarışa tekrar dahil olmuştum. Zincir burada kırılmaya başlamıştı.
Hayal gücümü dijital dünyaya aktarmam gerekiyordu ve bundan keyif almaya başlamıştım. İllüstrasyon, Photoshop manipülasyonları, video kurguları derken boyama kalemlerime artık kavuşmuştum. Geleceğe dair sis perdesi, yirmili yaşların başındaki bir genç olarak benim için henüz kalkmamış da olsa, bulunduğum yere artık ait hissedebiliyordum. Kaygılarımı geride bırakarak dijital işler yapmaya başladım ve bu sadece bana değil, başkalarına da faydalı olmaya başlamıştı. Peki, kimdi o?
Ticaretle geçimini sağlayan bir ailenin tek erkek çocuğu olarak, babamın yanında büyüyen biri oldum tabii. Babam hangi mesleği yapıyorsa, ben de o mesleğin çırağı oluyordum. Okul hayatım bir yandan, ticaret hayatım bir yandan paralel giderdi hep. 18 yaşıma girdiğimde babam da emlakçılığa başlamıştı. E tabii, ben de artık bir emlakçı olmuştum.
Şirketin dijital platformlarda reklamını yapıyor, emlak ilanlarını hazırlıyordum. Dijitale iş yapmak için eğitilen bir öğrenci olarak bu durum işimize geliyordu. Google’da, sosyal medya platformlarında ve ilan sitelerinde şirket için kurumsal bir imaj çizmeye gayret ettim ve girişim başarılı oldu. Şu anda İstanbul Tuzla ilçesinde tanınan, güvenilir bir emlak ofisi olduk. Bu sayede öğrendiğim disiplinleri sahada uygulama fırsatı bulmuş oldum. Kendimi markalar için kurumsal kimlik oluşturmada geliştirerek alanımda uzmanlaştım. Şimdilerde çeşitli markalara kurumsal kimlik oluşturmada ve reklam verme konusunda destek veriyorum. Bu arada, eğer siz de bir marka kurma sürecindeyseniz ya da var olan markanızı/şirketinizi dijital dünyada tanıtmak ve geliştirmek istiyorsanız, sayfamı ziyaret ederek benimle iletişime geçebilirsiniz.

Üniversitenin sonlarına doğru tanıştığım bir hocam sayesinde, tasarladığım ve çizdiğim eserleri sergileme fırsatı buldum. Yurt içi ve yurt dışında çeşitli sergilere ve workshoplara katıldım. Dijital işlerimin yanında, kendi çapımda kâğıda yaptığım resimleri ve tuval çalışmalarımı da sergiledim. Şimdilerde içimden geldiğince sulu boya ve guaj boya ile çalışmalar yapıyorum. Bu, benim için hem bir terapi hem de geçmişte eksik kalan şeyleri doldurmaya vesile oluyor.

Hayat, akan bir nehir misali; senin kurguna, planına uymuyor. Durup bir köşede dinlenip karar vermene fırsatlar vermiyor bazen. Akıntının tersine gitmeye çabalamayı bırakıp, hayatın bana getirilerini lehime kullanma kararına vardım. Çünkü hayallerimiz, gelecekteki müphem mekânlarda ve zamanlarda saklı olabilir.
Henüz hiç yorum yapılmamış.