Hayat40tansonra @Hayat40tansonra_321

Rasimin Kaya

Her ne kadar gideceğim yer hakkında en ufak bir fikre sahip olmasamda, düşüncesi bile anlamsız ve istemsiz bir şekilde heyecanlanmama sebep oluyordu. Belki de buraları çok iyi bilen Ahmet'in bana burayı önermesinin boş yere olmayacağı ve aslında anahtar cümle olan "Rasimin Kaya DEDİĞİMİZ yer var, oraya da uğrayın" mesajı sebep oluyordu bu duyguya...


Çünkü bu cümlenin altında, daha çok bu bölgede yaşayanların bildiği, henüz çok bilinmeyen bir doğa harikası olduğu yatıyordu. Birde birazdan kim olduğundan bahsedeceğim Veysel Dayı'nın can alıcı cümleleri; "Buraların EN HEYBETLİ, EN GÜZEL YERİ... Nereden baksan 500-600 metre var, bir düşsen...."


Son yaptığım Yuvacık Gezimde uğramayı planladığım yerlerden olan Beşkayalar Tabiat Parkının, sadece piknik, kamp alanı ve yürüyüş parkurlarından ibaret bir yer olduğu düşüncesi ile buraya giriş yapmamış ama bu tabiat parkının içerisinde gizlenmiş Rasimin Kaya'ya doğru yola koyulmuştuk.


Gideceğimiz yerin tarifini alabilmek için ilk durağımız Veysel Dayı'nın işletmesi oldu. Ahmet bana buranın ismini söylediğinde, işletme ile ilgili ufak bir araştırma yaptım. Nede olsa özel bir mülke giriş yapacak, arabamızı oraya bırakacaktık. İşletme ve Veysel Dayı hakkında gerçekten olumlu/olumsuz bir çok yorum vardı. Üşenmedim ve hemen hepsini okudum:-) 


Bölgede ki turizmin öncülerinden ve ilk işletme sahiplerinden olduğu, genç girişimcilere bu alanda ön ayak olduğu söylenen Veysel Dayı için, birçok yorumda asık suratlı ve asabi olduğu belirtiliyordu... Gerçekten de yüzünde bu potansiyeli taşıyan tipik bir Karadenizli olsada bizi gayet normal karşıladı. Normal karşıladı diyorum ama Ahmet Kardeşimin ismi ve selamını iletinceye kadar da yüzünde, "ne işiniz var burada, neden geldiniz buraya" ifadesi çok açıktı:-)) Tabi bunda benim karşılaştığımızda mekanı için Ramiz Dayı'nın Yeri dememin de etkisi olmuştur herhalde. Nereden ağzıma takıldıysa, Ömer'e de yol boyu Ramiz diye bahsettim..


Ahmet'in ismi ve selamı sonrası, her şey normale döndü ve kendisine Rasimin Kaya isimli yeri sorduğumuzda, detaylı bir şekilde anlatıp, bölgenin en heybetli kayalığı olduğu ve kesinlikle görülmesi gereken bir yer olduğunu anlattı. Bu arada işletme de hummalı bir inşaat çalışması var, sanırım yaza hazırlıklı girmek adına bu çalışmalar. Neyse arabamızı izin alarak mekana bıraktık ve başladık tarif edilen yolu aramaya... 


Veysel Dayı bize, ileride bulunan binanın hemen arkasından sağ tarafa ayrılan patika yolu izleyin demesine rağmen ben mükemmel yön bilgimle, Ömer'i kandırarak, solda ki patikaya vurdum kendimi:-)) Çünkü ilk bakışta sağda gerçekten bir yol veya yol emaresi görünmüyordu... Sanırım 15 dk. kadar patikadan kaya kaya aşağı doğru indik. Bu arada yerler belki 6-7 cm yüksekliğinde yaprak kaplı ve ıslak olduğu için iniş gerçekten zordu. Yürüyüş sporu ile uğraşanların neden değnek taşıdıklarını da bu sayede anlamış oldum. Mantıken kayalık denilince yukarı doğru çıkılması gerekir. Biz yürüdükçe artan su sesi (Kirazdere), inişin daha da dikleşmesi ile artık durmamız gerektiği ve daha fazla inmememiz gerektiğini biraz yorucu olsada anladık. Aslında inmek yine de kolaymış... Bunu da indiğimiz yolu gerisin geri tekrar tırmanmaya başlayınca anladık. Tabi bende süper yön bilgim nedeni ile de oluşan ayrı bir mahcubiyet ile.



Yaklaşık yarım saatlik zaman kaybı sonrası başladığımız noktaya döndük ve ilginç bir şekilde daha önce göremediğimiz ama şimdi karşımızda olan patika yola saparak yeniden başladık yürümeye. Bu sefer yol daha güzel görünüyordu ve Veysel Dayı'nın tarifinde ki ilk kayalığa geldik, buradan da sağdan devam ederek ne kadar süre daha yürüyeceğimizi bilmeden Ramis'in Kaya'ya varacaktık. İlk kayalıkta biraz soluklanıp, çokta iç açıcı olmayan manzarada biraz soluklandık. Burası da bir kayalıktı ama açıkçası önü çok açık değildi ve üzerine geçebilmek, orada ilerlemek biraz akrobasi yeteneği gerektiriyordu. Şansımızı fazla zorlamadan tekrar yola koyulduk.



İkinci etap ilk başta rahat gibi görünsede bir süre sonra patika darlaşmaya başladı. iki, üç kişinin yan yana yürüyebildiği genişlikte ki patika neredeyse yarım kişilik bir hal almaya başladı. Yan yürümenin daha rahat olduğu ama tutunacak bir korkuluk yada yapının olmadığı, yapraklarla kaplı, ıslak zemin... 



Bir tarafımız sağlam olsada, diğer tarafımızın yaklaşık 200-300 mt.lik uçurum olması, ayrıca bu duruma eklenen telefonlarımızın çekmemesi, baştaki keyifli heyecan yerine stresli ve tedirginlik veren bir heyecan yaşatmaya başladı. Buraya ilk gelişimiz olmasının yanı sıra, trekking tecrübemizin olmaması, yolun ne kadarlık kısmını geldiğimizi ve daha ne kadar gideceğimizi kestirememek, ilerleyen yolda daha neler ile karşılaşacağımızı bilmemek gibi bir sürü negatif düşünce bir süre sonra duraklamamıza ve ilerlemeye devam etme fikrimizi tekrar gözden geçirmemize sebep oldu:-)) Peki bu kadar olumsuz düşünce sonrası neye karar verdik dersiniz? Geri dönmeye ve daha fazla riske girmemeye...


Aslına bakarsanız buraya yaz mevsiminde gelirseniz kar ve yağmur yağmıyorsa, üzerinizde ki kıyafetler uygunsa ve yanınızda arkadaşlarınız varsa, bizim yaşadığımız duyguların hiçbirini yaşamayacaksınız.  


Biraz hayal kırıklığı ama doğru karar verdiğimize inanıp, geri dönüşe geçmek üzereyken, çevreden başka insanların sesini duyduk. Bende ki ilk düşünce bizden başka hangi deliler bu mevsimde buraya gelir ki oldu. Sesler iyice yaklaştı ve iki genç arkadaşın bize doğru geldiğini fark ettik. Zaten başka da bir yol olmadığı için anlamamız çok geç olmadı. 


Selamlaşma ardından ayak üstü muhabbetimizde, buraları bildiklerini ve daha önce de defalarca geldiklerini, aslında kayalığa mesafenin çok az kaldığı ve tehlikeli bir durum olmadığını söylemeleri ile kafamızda acaba soruları yeniden canlanmaya başladı ve bir cesaret yine yollara koyulduk. Tabi bu genç arkadaşları takip ederek. Gerçekten de yaklaşık 10 dk. içinde heybetli kayalık göründü. Ömer arada kısa bir süre dinlenmek için emniyetli bir alanda beklemeye geçse de bir süre sonra oda bana katıldı ve bu ilginç maceraya kaldığımız yerden birlikte devam ettik. 


Patika yol artık genişledi ve düzlük bir alana çıktık, bir tarafı geldiğimiz yol ile bağlı ama diğer üç yanını kestiremediğimiz Ramis'in Kayası artık karşımızdaydı. Önümüzde sadece yüksekliği 20 metreden biraz daha fazla olan kayaya tırmanmak kalmıştı. Daha önce kaya tırmanışı ile ilgili bir tecrübemiz yoktu ama zaten doğal bir merdiven oluşumu, sizi dikkatli olmanız durumunda kayalığın tepesine ulaştırıyor.


Ve kaya tırmanışı sonrasında artık zirvedeyiz. Kayalığın üzeri çok tehlikeli değil çünkü üst yeri bir çatı katı tadında ve yaklaşık 10 metre genişliğe sahip. Kayalık üzerindeki taşlar büyük olduğundan ayakta durmak yada bir uçtan diğerine yürümekte zorlanmıyorsunuz. Sadece uç kısımları biraz tehlikeli ve sivri kayalar var. 


Özellikle baş dönmesi ve yükseklik korkusu olanlar için yaklaşılacak türden değil. Birde rüzgar faktörünü unutmamak lazım. Vadideki yüksek kuvvetli rüzgarın sesi, ağaçlardan gelen ses gerçekten ürkütücü desem abartmamış olurum. Bazen insanı yerinden oynatacak kuvvete çıkabiliyor. Açıkçası rüzgarın etkisi, hafif yorgunluk ve yükseklik benim başımı döndürdüğü için istediğim fotoğraf kareleri ve videolar çekmek çok mümkün olmadı...



Kayalığın diğer üç tarafı da artık önümüzde, ayaklarımızın altındaydı. Güney tarafı Beşkayalar vadisinin eşsiz güzelliği, batı taraf sık orman ve aynı seviyede yükseklikler, kuzey kısmında ise İzmit. Ancak en güzel tarafı ise üç tarafta da inanılmaz derin ve keskin bir uçurum. İnanın anlatmak gerçekten zor, görmeniz lazım. Bazen sosyal medya fotoğraflarında karşıma çıkar. Kadın yada adam uçurumun kenarından ayaklarını sarkıtırlar, karşılarında inanılmaz bir manzara, doğa, yeşillik vardır. Bunlardan hiç aşağı kalmayacağı gibi bence fazlası olan bir yer... 



Burası eminim herkeste farklı duygular uyandıracaktır. Mutlu iseniz mutluluğunuzu artıracak, hüzünlü iseniz sizi üzüntülerinizden kısa da olsa uzaklaştırıp, mutlu edecek... Çok benim tarzım bir yazı olmamakla beraber, yaşadığım hisleri de tam olarak aktarmak pek kolay olmuyor:-) 


Unutmadan dönüş yolunda Ömer'in keşfettiği, giriş kısmı dar ama içerisi geniş ve nereye kadar uzandığı belli olmayan mağarada gerçekten ilgi çekiciydi.



Burada geçirdiğimiz yarım saat benim için en güzel gezilerimden biri olarak hafızamda yerini aldı. Zaman zaman ümitsizliğe, tedirginliğe kapılsakta elimiz boş dönmedik. Bana bu yolculukta eşlik eden Ömer ve bu eşsiz yeri keşfetmemi sağlayan Ahmet Kardeşlerime teşekkür ederim. 


Yeni bir yazıda, macerada görüşmek üzere...


Daha fazla gezi yazısına ulaşabileceğiniz adres : hayat40tansonra