BOOKTİNİK @booktinik_

Hercai dizi incelemesi

Hercai, Wattpad adlı internet platformunda yazılan kitaptan uyarlanmış bir dizidir. Öncelikle Wattpad adlı uygulamanın nasıl bir platform olduğu hakkında az çok fikir sahibi olursak bu dizininde kurgusu hakkında fikir sahibi olabiliriz.

Wattpad 2006 yılında insanların hizmetine sunulmuş bir uygulamadır. İnsanların kurgularını ve hikayelerini rahatça yayınlayabildikleri bu uygulamada yaş ve konu sınırlaması yoktur. İlk başlarda pek fazla kitlesi bulunmamasına rağmen ilerleyen yıllarda çok fazla talep görmeye başlamıştır. İnsanların ücretsiz biçimde erişebildikleri amatörce yazılan kitaplar bir süre sonra büyük fan kitlelerine erişmiş ve yayınevlerinin fazla fan kitlesi tespit ettiği kitapları basmasına kadar süren bir yol izlemiştir.

Erişim sınırı olmayan ve her çeşit insanın yazdıklarını yayınlayabildiği bu uygulamada ilk başlarda pek rastlanmasa bile daha sonraki süreçlerde çokça  kötü çocuk, iyi ve masum kız, mafya klişelerine sıkça rastlanmaya başladı. Erkekler genellikle oldukça zengin, lüks içinde yüzen ama kız karakterler genelde orta halli veya fakir ailelerde yaşamakta. Genelde 15-20 yaş arası bireylerin hikayeler yazdığı bu uygulamada tecavüz,  ensest ilişkiler, kadına şiddet, silah kullanımı, cinayet normal bir durummuş gibi bu kurguların içine katıldı ve kitap haline getirildi.

Hercai, bu saydığımız şeylerin çoğuna yer veren bir kitap. Öncelikle kitap olarak basılan ve milyonlarca insanın erişip okuduğu ve çok fazla fan kitlesine sahip bu kitap, basılmasından bir süre sonra Mia Yapım aracılığı ile dizi şeklinde çekilmiştir ve her hafta milyonlarca bireyin izleyebileceği popüler bir televizyon kanalında sunulmaktadır.

Dizide, Doğu kesimlerinden bir şehirde 2 ailenin birbirlerine duyduğu intikam hırsı uğruna yaptıkları izleyiciye aktarılmakta. Ve dizinin ana konusu namus. Olay aslında Dilşah ve Hazar’ın birbirine duyduğu aşk, Hazar’ın askere gitmesiyle Dilşah’ın başka bir erkekle evlendirilmesi ve bunun üzerine askerden dönen Hazar’ın Dilşah’ın gelin gittiği evde eziyet çektiğini öğrenmesi üzerine kadını o durumdan kurtarmak için kaçırması ile başlıyor. Bunun üzerine olay Dilşah’ın evli olduğu erkeğin cinayete kurban gitmesiyle olay kan ve namus davasına dönüşüyor. Dizi aslında vermek istediği en büyük mesajın bekaretin namusla alakalandırılması gereken bir olgu olduğunu ve namusun karşı aileden alınacak bekaretle temizleneceği yönünde olduğunu düşündürüyor. Bekaretin toplumda da tabulaştırılmış olması bu mesajın çoğu bireyce benimsenmesine de olanak sağlıyor olarak gözükmekte. Aksi takdirde dizinin bu kadar fazla insanca benimsenmiş olması ve reyting rekorları kırması akıllara başka bir açıklama getirmemekte. Aşağıdaki tabloda ise dizinin en fazla reyting almış olduğu bölümlerin bir kısmı görünmekte. Bu da aslında insanları bu tarz şeylerin etkilediğini, devam bölümde acaba neler olacak merakıyla diziye devam ettiğini göstermekte.

 

 

  Bölüm  REYTİNG YÜZDESİ

 5.BÖLÜM 13,97

4.BÖLÜM  13,90

 3.BÖLÜM  13,33

 6.BÖLÜM 12,82

 8.BÖLÜM     12,36

 11.BÖLÜM  11,36

 

 Dizi genel itibari ile namus ve bekaret ’in önemli olduğu, kadının baskılandığı, erkek egemenliğinin olduğu, kadının söz dinlemesi ve söz dinlemediği takdirde hırpalanıp şiddet göreceği bir kurguya sahip. Konuların bu kadar absürt olmasına karşı dizinin bu kadar yoğun bir izleyici kitlesine sahip olması aslında bu tarz konuların toplumda ne denli kabul gördüğünün ve normal bir durummuş gibi benimsendiğinin en büyük kanıtı olarak görülebilir. Ve namus kavramının kadın bekareti üzerinden gösterilmesi toplumda oluşmuş bekaret tabusunun kadına yüklendiğinin diziye yansıtılmış hali olarak düşünülebilir.

Geleneksel olarak bakirelik cinsel deneyimi olmamayı ifade eder. Bu tanım her iki cins için ortak bir tanımı ifade ediyor olsa da, toplum bekareti sadece kadın bedeni üzerinden kutsallaştırıyor ve tabu haline getiriyor. Toplumun bekaret algısı, erkekleri ergenlikten itibaren cinselliği deneyimlemeleri için teşvik ederken, toplum kadınları ise cinsel birliktelik olarak baskılamakta ve evliliğe kadar bunu yaşamaması gerektiğini ve evlenene kadar koruması gereken bir durum olduğunu savunmaktadır. Erkeklerin bekaretini kaybetmesi toplumda erkekliğe adım atmak olarak kabul ediliyor olsa da, kadının bekareti evlenince kocasına sunması gereken bir hediye olarak kabul ediliyor.

Geleneksel yapının bakirelik hakkındaki bu kesin yargısına nazaran popüler kültür, özellikle medya aracılığı ile kadının cinsel yönden aktif olduğu yönünde tavır sergileyerek odakları üzerine çekiyor durumda. Şarkı sözleri, basında yansıtılan fotoğraflar ve popüler isimlerin medya aracılığı ile yansıtılma şekli kadın karakterlerin bu bağlamda fazlaca öne çıkmasına neden olmakta. Bu nedenle cinselliğin bu kadar rahat bir biçimde kadın üzerinden medya aracılığı ile yansıtılıyor olması toplum tarafından hoş karşılanmıyor ve ekran arkasındaki bireyler üzerine daha fazla baskı oluşmasına sebep oluyor. Türkiye ve gelişmekte olan veya hala gelişmemiş olan ülkelerde bekaret nedeniyle işlenmekte olan cinayetlerin sayısı azımsanamayacak ölçüde ve bu sayı gün geçtikçe azalması gerektiği halde artış göstermekte. Yüksek ölçüde Doğu kesimde varlığını gösteren namus temizleme adı altında bakire olmayan kızı öldürmek için işlenen bu cinayetler töreler tarafından kabul görmekte ve kendilerinde bunu hak görmeleri nedeniyle üstü örtbas ediliyor durumda. Ortadoğu’da hala çok yaygın olan bu algının tek amacı kadını kontrol altında tutmaktır diyebiliriz. Erkeğin, kadın davranışı üzerinde hakimiyet ve denetim kurma isteği sürekli karşımıza çıkan bir durum. Erkeğin, kadın davranışı üzerinde kurduğu hakimiyet ve denetimini kaybettiği düşüncesi erkekte utanç duyulacak bir durummuş gibi gözüktüğü ve toplumun bu yönde olan baskısı doğrultusu sonucunda ise şiddet başvurulması gerek bir durummuş gibi gözüküyor ve gözükmekle kalmayıp erkeğin şiddete başvurmasına neden oluyor.

Hercai adlı dizinin 3.bölümünde intikam uğruna düşmanı olarak gördüğü ailenin kızını aşık muamelesi ile kandırdığı ve sahte nikah kıyarak toplumda gerdek olarak adlandırılan gecenin sabahında terk edildiği ve babaanne tarafından ’kız bakire değildi’ mantığı ile yaşadıkları yerin meydanlık alanına atılmasıyla aslında bekaret tabusunun kadın için ne kadar can yakıcı bir durum olduğunu gözler önüne seriyor. Daha sonra çaresiz bir şekilde sokak ortasında kalan ve gelinliği üzerinde baba evine dönen Reyyan isimli karakter toplumun bir diğer iğrenç algısını daha gözler önüne serecek süreçlerden geçmektedir. Döndüğü evde yaşanılanlardan haberi olan aile kıza şiddet uygulamaya ve namusumuzu kimle, nasıl, nerede kirlettin ? tarzı sorular sormaya başlar. Aslında kızın hemen savunma haline geçerek böyle bir durumun gerçekleşmemiş olduğu gerçeğini defalarca sayıklıyor olması toplumda kadının  bu baskılar sonucunda içten içe korktuğunu da yansıtan bir durumdur. Genelde toplumda bu tarz olaylar yaşandığında kadın ya zorla başka bir erkekle evlendirilmeye çalışılır yada öldürülerek namus temizleme düşüncesi devreye girer.

Dünya genelinde yaygınlaşan ve tüm topluluklar üzerinde büyük bir etki yaratan kadına şiddet, özellikle son yıllarda ülkemizde çokça yaşanmakta olan ve medya yoluyla varlığını daha büyük ölçüde duyurabilen bir durum haline gelmiş bulunmakta. Fakat günümüzde şiddet haberlerinin eskiye nazaran daha fazla duyuluyor olması ne yazık ki bunun önüne geçmemize neden olamıyor çünkü görmezden gelme söz konusu. Duyulan şiddet haberlerinin yayınlanması çözüm odaklı değil, daha çok reyting kaygısı nedeniyle haberleştiriliyor.

Şiddete maruz kalan kadınların çoğu şiddeti hak ettiğini, erkeği şiddete teşvik ettiğini düşünür ve bu durumu içselleştirmeye başlar. Bir gün her şeyin düzeleceğini ,katlanması durumunda bu durumu yok edebileceğini düşünür ve bunun umudu ile yaşadığı çoğu şeye boyun eğer. Durum daha ciddi boyutlarda yaşanıyor ise yakınları ve varsa çocuklarını koruyabilmek adına şiddeti yok sayar ve kendini katlanmak zorunda hisseder .Şiddete uğrayan kadınların çoğu zaman en baskın hissettiği korkudur ve bunu hayatının her alanında hisseder.

Türkiye toplumunda genel olarak şiddet sadece fiziksel şiddet olarak algılanmakta ve psikolojik şiddet göz ardı edilmekte .Kadının aşağılanması ,hakarete uğraması ,küçük görülmesi ve küfüre maruz kalması ,ki en çok cinsiyetçi küfürlere maruz kalıyor olması ,iş hayatına atılmak için evlendikleri kişinin ya da çevresinde, ailesinde bulunan insanların iznine ihtiyacı olduğu durumuna getirilmesi, kılık-kıyafet konusunda istediğini giymesine müdahale etmek, ekonomik anlamda kadın çalışıyor ise çalıştığı paraya el koymak veya çalışmıyorsa bile kısıtlı ekonomik özgürlük vermek, kadını cinsel bir objeymiş gibi görmek, cinselliği kadını cezalandıracak bir durummuş gibi yansıtmak ve öyle olmasına neden olmak, duygusal baskı kullanarak cinsel ilişkiye zorlanmak gibi durumlara maruz bırakılıyor. *Örneğin, Aile Araştırma Kurumu’nun 1997 yılında yapmış olduğu bir araştırma, kadına yönelik fiziksel şiddet sıklığının %16,5; sözel şiddet sıklığının ise %12,3 olduğunu ortaya koymuştur.

*Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünyada her yıl 5.000 kadın “namus” adına işlenen cinayetlere kurban gitmektedir.Ülkemizde, “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet” ile ilgili 2008 ve 2014 yılları arasında yapılan araştırma sonuçları ise şu şekildedir:

*2014 araştırmasında ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranı %36’dır. Bu oran 2008 araştırmasında %39’dur.

*Yaşamının herhangi bir döneminde duygusal şiddet yaşayan kadınların oranı %44’tür. Bu oranın 2014 ve 2008 araştırmalarında değişmediği gözlemlenmektedir.

*2014 araştırmasında yaşamının herhangi bir döneminde cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranının %12 olduğu tespit edilmiştir. Bu oran 2008 araştırmasında %15’tir.

*2014 araştırmasında yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddetin birlikte yaşanma oranı %38’dir. Bu oran 2008 araştırmasında %42’dir.

*2014 araştırmasında kentte fiziksel şiddet oranı %35 iken kırda %37,5’tir. Bu oran 2008 araştırmasında kentte %38, kırda %43’tür.

*2014 araştırmasında yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınların oranı %26’dır. Bu oran 2008 araştırmasında %25’tir.

*2014 araştırmasında en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmış kadınlardan eğitimi olmayanların oranı %43, lisans ve lisansüstü üzeri düzeyde eğitimli olanların oranı %21’dir. 2008 araştırmasında bu oran eğitimi olmayan kadınlar için %55,7’dir.

*2014 araştırmasına göre kadınların yaşı arttıkça ve eğitim düzeyleri düştükçe cinsel şiddete uğrama riskleri artmaktadır. Ayrıca boşanmış/ayrı yaşayan kadınların cinsel şiddete maruz kalma oranları bu grup dışındakilere göre daha fazladır.[8]

 

Dizinin çoğu bölümünde ise kadına şiddet göz önünde. Ataerkilliğin çok fazla olduğu bu dizide kadınlara çoğu zaman fiziksel olmasa da psikolojik şiddet çok yoğun olarak uygulanmakta. Erkek karakterler çoğu zaman kadın karakterleri aşağılamakta ve en iyisini kendi biliyormuş gibi davranmakta. Aslında bu durum gözleri daha çok  diziye değilde kitabın yazarına çeviriyor. Toplum ataerkil olduğu süre boyunca daha çok ilgi gören konuların elbette ataerkillik üzerinden olması normal fakat bunu değiştirmek yerine bunlara daha çok katkı sağlayacak kitaplar yazmak, dizi veya filmler çekmek haliyle ataerkilliğin gereksiz olduğunu düşünen insanlara absürt gelmekte .Çünkü kaynağını günlük toplum hayatından alan diziler ,algıları değiştirmek yerine zaten toplumun sorunu olan şeyleri pekiştirmek adına adımlar atmakta. Geleneksel cinsiyet kalıpları zaten ülkelerde bulunan en net sorunken, günümüz cinsiyetlerini daha yozlaşmış olarak göstermekte ve bunu kendilerini normal bulduğu için topluma da daha fazla normalmiş gibi gösterme çabasında. Dizide kullanılan toplumun geleneksel değerlerini sıkça kullanmak bunları sorgulamıyor olmamızın önündeki en büyük engellerden biri. Dizinin reyting durumları göstermekte ki ataerkil düzen toplumumuz tarafından benimsenmiş bir durum.

İnsanlar kendilerini rahatsız eden şeyleri izlemez ,rahatsız olduğu şeyden kaçınır ve uzak durur. Fakat insanların bu diziye sempati duymaları, dizide geçen aşkın romantizmini kıskanmaları, instagram , twitter gibi sosyal mecralarda dizi adına fan sayfaları açmaları ve paylaşılan gönderilere olumlu dönüşler veriyor olmaları dizinin toplumda ne kadar kabul gördüğünün en büyük kanıtı olabilir.

Ataerkillik, erkeğin çoğu alanda otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme şeklidir. Temelinde erkeğin üstün olduğu fikri vardır ve soy erkekler tarafından belirlenen bir durumdur. Bu fikir hakimiyeti erkeğin elinde görür ve buna bağlı olarak kadını toplumdaki söz hakkından soyutlamaya çalışır. Bunun sonucunda toplumda erkeklere daha fazla saygı duyulur ve bireyin topluma yararından çok cinsiyetinin saygı değer olduğunun göstergesidir.

Dizide yaygın olarak gösterilen diğer şey ise ateşli silah kullanımı. Dizide silah çok fazla kullanılmakta ki sanki hayatın olağan akışı içerisinde normal olan ve herkesin elinin altında bulunabilen bir şey durumuna getirilmiştir. Bunun sonucunda diziyi izleyen kişilerin, dizilerin yaptığı silah güzellemelerinin sonucunda, silahın şiddeti özendirdiği ve silah kullanımını meşrulaştırdığı sonuçlarını gösteriyor.

Dizide kadınlar genelde kötüdür. Eşlerinin veya yakın çevresindeki erkeklerin arkasından iş çevirir. Genelde kadın karakterler duygusuz, amaçsız, özgür ama mutsuz tipler olarak sununlur. Yani çoğu Türk dizisinde olduğu gibi Hercai adlı dizide de kadın kötüdür. Neredeyse bütün kötü olaylara kadın sebep olur ve bu yüzden muhakkak bir erkek karakterin onu durdurması veya yola getirmek fikri ile hükmetmesine gerek görülmektedir. Bu hükmetme olayı sadece erkeğin yaptığı bir durum değil, aynı zamanda dizideki kadın karakterlerin diğer kadın karakterler üzerinde de bir hakimiyet kurma çabası olarak görülüyor. Dizi genel olarak yaşı büyük olanın lafı geçmeli algısı üzerine kurulmuş olsa da, ne olursa olsun kadının yaşı erkekten büyük olsa bile onun sözünün geçmesi gerektiği durumunu savunmakta. Evin tek erkeği benim adı altında yapılan kadın karakterlerin kısıtlanma çabası dizinin neredeyse her bölümünde kendini göstermekte. İş hayatına atılmaya çalışan kadınlar sen bu işi yapamazsın şeklinde aşağlanıyor ve sürekli bu baskı altında sanki evin erkeğinin baskısı altında yaşamak zorunda olan ve varlığını o erkek karakterle devam ettiremezse tek başına var olamazmış mesajını vermekte.

Bu senaryonun genç bir kız tarafından yazılmış olması aslında toplumsal cinsiyet algısının biz istemiyor olsak bile düşüncelerimize ne şekilde etki ediyor olduğunun bir yansıması gibi. Daha çok reyting için toplumun algısına göre bir şeyler yapıyor olduğumuz bir gerçek. Toplum kendi fikirlerinin aksini eden şeylere ilgi duymaz, kötü yargılar. Toplumlar yeniliklere her konuda açık değiller ve kendi fikirlerini değişmeyecek bir tabu olarak görürler. Bunun sonucunda toplumun algılarını reddeden diziler izlenmez ve bu da yapımcılar açısından mesleklerini kötü etkileyen bir durum gibi görülür. Bunun sonucu olarak her zaman televizyonlarda toplumun algısını destekleyen dizilerle karşı karşıya geliriz. Hercai adlı dizi de toplumun algılarını çoğu alanda onaylayan bir dizi olduğu için sürekli reytinglerin en üst sıralarında durmaya devam etmekte. Çoğu dizi gibi bu dizinin genç kız izleme kitlesinin çok fazla olması, ve kadınlara hor davranan erkeklere ‘gerçekten seven, aşık erkek gözüyle bakmaları, erkek dediğin sert olmalı, sevdiği ve kıskandığı için kısıtlamalı, nazik olmamalı çünkü nazik olursa kılıbık erkek modeli çizer ,sözünü geçirmeli ve istediğini yaptırmalı, kadın üzerinde hakimiyet kurmalı, hırpalamalı çünkü hırpaladığı değer verdiği anlamına gelir algısını benimseyen kitlenin bu kadar fazla olması bir dizinin, gelecek nesillerin bu algıları bu kadar fazla benimsemesi ve içselleştirmesinin çok kötü sonuçlar doğurabileceğinin bir resmi gibi gözükmekte.

Sonuç olarak aslında karşısında durmamız gereken toplumsal sorunlara, reyting ve para kazanma hırsı yüzünden hayatımızda sıkça yer veriyoruz, ve bunu sevgi adı altında göstermeye çalışıyoruz. Karşısında durmamız gereken durumların yanında durarak bu durumlara teşviği arttırıyor ve çözüm odaklı hiçbir işe adım atmıyoruz.Dizilere kadın bedeni üzerinden izleyici sağlıyoruz fakat bunu yapmıyormuşuz gibi durumu güzelleştirerek yansıtıyoruz. Ve toplumun bu yönde sorunları varken ,genç insanların bu düşünceleri doğruymuş gibi bir de yazdıkları şeyleri üzerine daha da normalleştirme ekleyerek dizi haline getiriyor olmamız ,sorunu daha da derinleştiriyor fakat diğer şeylere karşı olduğu gibi bu durumu da görmezden geliyor ve susarak izliyoruz.


Elz Kozmetik'in Peptix Dökülme Karşıtı şampuanı, içeriğindeki 5 farklı peptit kompleksi ile saç dökülmesini engellemeye, saçın sağlıklı olarak uzamasına ve yeni saç oluşumuna yardımcı olur. Şu linkten detaylı inceleyebilirsiniz. 


Link: https://elzkozmetik.com/


4

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli