Medyada Kadının Temsili
MEDYA’NIN KADIN CİNAYETLERİNE BAKIŞI: MÜNEVVER KARABULUT, ÖZGECAN ASLAN VE ŞEFİKA ETİK ÖRNEĞİ
ÖZ
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin medyada nasıl ele alındığı ve hangi söylem biçimleri kullanılarak yansıtıldığı açıklamaya çalışılmıştır. Kamuoyunda uzun süre etkisini korumuş ve gündemde kalmış Özge Can Aslan(2015), Münevver Karabulut (2009) ve Şefika Etik(2012) cinayetlerine medyanın nasıl baktığının söylem analizi yapılmıştır. Bu haberlerin ortak noktası kadınların aşırı boyutta şiddete maruz kalması ve olayın kamuoyunda büyük tepkilere maruz kalmasıdır.
MEDYA’DA KADIN TEMSİLİ- GİRİŞ
Günümüzde kadına dair cinsiyetçi söylemler bütün medya mecralarında kullanılmaktadır. Bu söylemler kadının belli kalıp yargılar içine sıkışmasına neden olur ve söylemler kitle iletişim araçları sayesinde meşrulaşır. Ülkemizde kadının televizyon programları, haberler, diziler, filmler, reklamlar gibi çeşitli medya alanlarında cinsel obje olarak kullanılması, yayınlarda nesne mi özne mi kullanıldığı büyük bir tartışma konusudur. Bunun yanında medyada ne olursa olsun kadın her zaman eril ve ataerkil bakış açısı altında ele alınmaktadır. Medya içerikleri erkek egemen söylem doğrultusunda oluşturulmaktadır. Bunun sonucunda eril bakış açısı meşru duruma gelir ve devamlılık kazanır.
Medya içerik üretimlerinde kadın 3.sayfa (tecavüz, suçlu, mağdur, kurban, cinsel obje vs.) ve son sayfa (seksi, cazibeli, arzu uyandırıcı, cazibeli, çekici vs.) arasında konumlandırılır. Medya söylemlerinde erkekler kadınlardan üstündür, erkek kimliğine olumlu anlamlar yüklenir, kadın ise pasif ve erkeğe bağımlı bir nesne olarak temsil edilir. Medya erkekleri aktif maceraperest, güçlü, cinsel olarak aktif ve özgür, girişken her şey hakkında fikir sahibi, insan ilişkilerinde ve sosyal hayatta daha atılgan olarak temsil eder. Kadınlar ise pasif, bağımlı, sadık, kibar, ince, hassas, kırılgan, cinsel ve sosyal olarak atılgan olmaması gerekiyormuş gibi temsil eder.
Toplumsal cinsiyet kavramı bireylerin doğuştan kazandığı bir nitelik değildir. Bireye yaşadığı çevrede toplum tarafından davranış biçimleri empoze edilir, uyacağı kurallar öğretilir. Türkiye’de çocuk doğar doğmaz ailede cinsiyet ayrımına uğramaya başlar. Aile’ de başlayan ve daha sonra toplumun her alanında rastladığımız bu ayrım kadına ve erkeğe farklı roller biçer. Kadına biçilen roller kadının kendini her alanda baskı altında hissedecek rollerdir. Kadın bu rollerin dışına çıkmak istediğinde ve çıktığında, erkeklerin fiziksel veya psikolojik olarak kadına şiddet uygulaması diğer toplumlarda olduğu gibi içinde bulunduğumuz toplumda da oldukça yaygındır.
Kitle iletişim araçları teknolojinin hızla gelişmesi sayesinde artık günlük yaşantımızın her alanına dahil olmuş durumdadır. Kitle iletişim araçlarının sahip olduğu kamusal nitelik onu toplumsal yapıyı kültürel ve siyasal olarak biçimlendiren en önemli mecralardan biri haline getirmektedir. Medya toplumu bilgilendirmekte, eğitmekte, geçmiş kuşaklardan gelecek kuşaklara toplumsal değer ve kuralları aktarır ve kuralları aktararak kültürel devamlılığı sağlar. Kitle iletişim araçları, belli konularda iletişimi mümkün kılarak herkesi ilgilendiren mevzularda kamuoyunu bilgilendirir ve biçimlenmesine katkı sağlar. Bunun sonucunda medya, haberlerden televizyon programlarına, dizilerden filmlere kadar çeşitli türler ile ataerkil toplumsal cinsiyet norm ve modellerini yaygınlaştırır ve doğallaşmalarına etki eder. Kitle iletişim araçlarının çok kolay erişilebilir olması toplumda oluşabilecek birçok soruna kapı aralamıştır. Medya, cinsiyet eşitsizliğine dayalı ataerkil kuralların ve değerlerin yeniden üretildiği, kadınların aleyhinde olan toplumsal cinsiyet rollerinin bir dizi kalıp yargılar ve rol modeller aracılığıyla normalleştirilerek yaygınlaştırdığı bir kitle iletişim aracıdır. Kitle İletişim Araçları cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık, nefret söylemi ve şiddet öğelerini meşrulaştırmaması için büyük bir sorumluluk altındadır. Cinsiyet esaslı ayrımcılığın oluşmasında medya söylemleri ve kalıplar önemli bir rol oynar. Kitle iletişim araçları ayrımcılığın tekrar tekrar üretilmesi, topluma iletilmesi ve sürdürülmesinde büyük bir role sahiptir. Günümüzde insanların en çok kullandığı araçların kitle iletişim araçları olduğu göz önünde bulunduğunda kitle iletişim araçlarının kullandığı söylemin halkı ne kadar etkileyebileceğinin farkındalığında olamayız. Medya sadece ilettiği mesajlar nedeniyle değil aynı zamanda büyük bir sektör olması nedeniyle de toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önem taşır. Yani kitle iletişim araçları ürettiği söylemler ve kalıplar sayesinde şiddeti yeniden üretebilir, farkında olmadan bunu kitlelere entegre edebilir ve şiddetin meşrulaştırılmasına olanak sağlar. Aynı zamanda medya sunduğu olanaklar sayesinde kadınlara seslerini duyurabileceği, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile baş edebilecekleri bir alandır.
Medyanın toplumsal cinsiyet rollerini, ilişkilerini ve değerlerini biçimlendirme gücü sadece Türkiye’de değil bütün dünya genelinde ortaktır. Toplumsal cinsiyet tartışması kadın hareketlerinin varlığı sonucunda ortaya çıkmıştır. Kadın hareketleri sonucunda cinsiyet rolleri ile ilgili önyargıların doğal ve verili olmadığı büyük kitlelerce kabul görmüş ve tepki toplamıştır. Bu hareketlerin ortaya çıkardığı bir diğer sonuç medyanın da ataerkil sisteme yaslanan cinsiyet rollerinin nasıl geliştiği, kitlelerce pekiştirildiği ve sürdürüldüğü sorulardan payını almasıdır. Ortaya çıkan kadın hareketlerinin sonucunda Türkiye’de medyanın 2 açıdan sorunlu olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sorunlardan ilki kadınların sosyal medyaya yansıtılışlarında kullanılan cinsiyetçilik, diğeri ise iletişim alanında çalışan kadınların erkek çalışanlara oranla daha az kariyer yapma, maaş alma ve aynı koşullardaki çalışma şartlarına sahip olmalarıdır.
Türkiye medyasında cinsiyete dayalı ayrımcı yayınlar, dünyada bulunan diğer örnekleri ile benzerlik gösterirler. İkisinde de kadınlar geleneksel roller içerisinde yansıtılır. Geleneksel rollere karşı olan ve bu rolleri yıkan kadınlar cinsel obje olarak sunulur. Kadınlar sanki şiddet nesnesiymiş gibi kategorize edilir. Kadınlar medyada ‘’müsait-serbest kadın’’ ya da ‘’ iyi eş, fedakar anne’’ olarak sunulur. Kadınların medyada temsil edilişinin kategorilere ayrıldığına dair yapılmış bir sürü akademik çalışma bulunmaktadır. Kadınların maruz kaldığı baskı türleri etnik kimlik, dini inanç, sınıf gibi farklılıklar sonucunda değişmektedir.
Michaud, şiddeti ‘ Bir kişiye güç ya da baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak ya da yaptırmak; duyguların kabaca ifade edilmesine karşı doğal eğilim’ olarak tanımlar. Günümüzde kadınların şiddet görmesi ve bu şiddetin eril olması yaşadığımız toplumlardaki cinsiyet eşitsizliğinin en büyük kanıtıdır. Sancar eril şiddeti, yaş, sınıf, cinsiyet ve etnisiteye dayalı hiyeraşilerde yapılanmaya uğramış ve en güçlünün daima kazanacağı biçimde örgütlenmiş davranışlar bütünü olarak tanımlar. Eril şiddetin düzen, disiplin, terbiye, namus, şeref gibi kavramları merkezine alan, en temel tekniği her türden şiddet olan toplumsal ve siyasal ilişkiler biçimi olduğunu savunur.
Kitle iletişim araçları kadına şiddeti ve şiddet çeşitlerini en sık gördüğümüz bir mecra olarak karşımızdadır. Haberlerde, gazetelerde ve internet ağlarında en sık haber yapılan konularından biri de bu şiddet çeşitleridir. Özellikle kocasından, eski sevgilisinden, sevgilisinden, babasından, yani aslında baktığımızda kendisine en yakın diyebileceğimiz kişiler tarafından şiddete uğrayan binlerce kadın görebiliriz. Medyanın bu konuları haberleştirmesinin yanı sıra en önemli konu bu haberleri ne şekilde gösterdiği ve sunduğu büyük önem taşımaktadır. Medyanın kadına şiddet haberlerini topluma nasıl yansıttığı hakkında fikir sahibi olmak istiyorsak haberlerde kullanılan başlıkların nasıl olduğuna, nasıl fotoğraflar kullanıldığına ve haberi sunumunda hangi kelimelerin kullanıldığına dikkat etmemiz gerekmektedir. Medya kamuoyu için halkın sesini duyuran bir araç işlevi görmesi gereken bir mecradır. Fakat günümüz toplumlarının düzenine baktığımızda kapitalist çıkar ilişkilerinin ağır basması nedeniyle medya gücü ve parayı elinde bulunduran egemen sınıfın tarafını tutmakta ve bu egemen sınıfın sözcülüğünü yapmaktadır. Bunun sonucunda medya kuruluşları yaptıkları haberden kendilerine pay çıkarmak için haberleri olduğu gibi sunmak yerine tirajlarını arttıracak şekilde haberleri asıl bağlamında uzaklaştırarak sunmaktadırlar.
Genellikle gazeteler şiddetin sadece fiziksel yönünü vurgulayan haberler sunarlar. Fakat kadınların uğradığı şiddetin çeşitli şekilleri mevcuttur. Kadına yönelik şiddet fiziksel duygusal, ekonomik, cinsel ve aile içi şiddet olarak farklı şekillerde tanımlanır. Fiziksel şiddet kadını bedensel olarak tehdit eden hareketler içeren tokat atmak, yaralamak, dövmek gibi güçlü olan kişinin karşısındaki bireye kendi istediğini yaptırma veya yaptırmama gibi davranışlar sonucu gerçekleşir. Ekonomik şiddet, gücü elinde bulunduran bireyin karşısındaki kişiyi zorla çalıştırması, parasına el koyması, karşısındakini ekonomik olarak kısıtlaması gibi davranışlar sonucu gerçekleşen şiddettir. Psikolojik şiddet ise bireyin karşısındaki kişiyi küçük düşürmesi, onu duygusal anlamda kötü etkilemesi, aşağılaması gibi davranışlar sonucu gerçekleşir. Cinsel şiddet kadına isteği dışında cinsel aktiviteler yapmaya zorlamak, kadını küçük yaşta zorla evlendirmek, fuhuşa zorlamak gibi davranışlar içerir. Eril şiddeti ortaya çıkaran çok sayıda unsur vardır. Bu unsurlara geleneksel düşünceler, hukuki alanda kadına yapılan ayrımcı davranışlar, devletin politikaları ve içinde yaşanılan kültürün bireye sunduğu ortam sayılabilir.
Medya, sunduğu modeller ve bu modellere atfettiği önem, değer ve statü sayesinde toplum tarafından kabul edilmesi mümkün olan davranış biçimlerini tanımlar ve yaygınlaştırır. Kalıp yargıların doğallaştırılmasında ve yaygınlaştırılmasında sahip olduğu büyük güç nedeniyle sosyalizasyonu sağlar ve toplumsal dönüşümlerin gerçekleşmesinde güçlü bir araç olarak kabul edilir. Medyanın sahip olduğu bu güç, medyayı toplumsal cinsiyet rejimlerini oluşturmasında, sürdürmesinde ve bu rejimlerin dönüştürülmesinde önemli bir araç haline getirir. Medya’nın insanların düşünce, fikir ve davranışlarını biçimlendirmede önemli bir yere sahip olması, cinsiyetçiliğin yeniden üretilmesinde elinde bulundurduğu gücün ne kadar büyük olduğunun daha da iyi anlaşılmasını sağlar.
Haberlerde kadın temsili daha fazla cinsiyetçi söyleme maruz kalmaktadır. Ana akım medya haberlerinde kadın cinayetlerinin sunumu, kadın cinayetlerini gündelik bir hale getirir ve marjinalleşmiş ataerkil söylemler kadın cinayetlerini pekiştiren bir dilin üretilmesine olanak sağlamıştır. Gazeteciler kadın cinayetleri ve şiddet haberlerini sunarken sorunun toplumsal yönüne dikkat çekmek yerine olayları sansasyonel bir şekilde sunar ve haberi adli bir vaka olarak sunar. Gazetelerin şiddet haberlerini adli bir vakaymış gibi sunmasının nedeni izlenme oranlarını arttırmak ve haberlerin tirajlarını olabildiğince yüksek tutmaktır. Gazetede yazılan haberi oluştururken olay ayrıntıları ile anlatılır, bazı kelimeler özenle seçilir ve vurgulanarak kullanılır ve olayla ilgili çarpıcı bir başlık kullanılarak habere magazin değeri kazandırılır. Bunun sonucunda zaten şiddet gördüğü için mağdur durumda olan kadın medya tarafından bir kere daha mağdur edilmiş olur. Kadına yönelik şiddet haberlerinin gazetelerde verilme biçimi ataerkil ideolojinin devamlı olarak üretilmesine olanak sağlar. Haberlerde kullanılan ayrımcı dil ataerki gibi egemen kültür ve ideolojilerin topluma yerleşmesine neden olur. Yani egemen değerlerin taşınmasını güvence altına alır ve gelecek nesillere cinsiyetçi toplumsal mirası aktarır. Kadın deneyimlerini bastırır ve çarpıtır. Bunun sonucunda ataerkiye hizmet eder. Kadınlar ve kadınlık hakkındaki kalıp yargıları, hegemonik ve ataerkil değerleri aktarmada aracı rolü üstlenir. Haberi sunarken kullanılan ‘’yine cinayet’’ , ‘’yine kadın’’ gibi kalıplar aslında olaya dikkat çekmek için kullanılır. Fakat kullanılan bu kalıpların cinayet olgusunu meşrulaştırdığı, insanlara kötü örnek olduğunu ileri süren çok sayıda varsayım mevcuttur. Örneğin haberlerde şiddetin faili adına bahane üreten bir dil kullanıldığına sık sık rastlarız. Gazete haberleri hazırlanırken güçlüden, yani erkekten yana tavır sergilenir. Bu durumda ne yazık ki toplumda ikincil durumda olan kişiler, yani kadınlar zarar görmektedir. Haberi yapan kişilerin kullandığı dil genelde şiddet mağdurunun şiddeti hak ettiğini gösterir şekildedir. Kullanılan dil kadını aşağılayacak şekildedir. Kadın şiddeti haberlerinde erkek faillerin suçları gerekçelendirilir, romantikleştirilir, magazinleştirilir, psikolojik ve bireysel tasvirler doğrultusunda sunulur. Kadın cinayetleri, aşk adı altında işleniyormuş gibi gösterilir ve erkeğe kadına şiddet uygulamakta hak veriyormuş gibi sunulur. Örneğin haber başlıkları ‘’Sevgili Dehşeti’’ şeklinde kullanılır. Cinayet sebebinin failin kıskançlığı olduğunu görürüz. Fail kadını mini etek giydiği, farklı erkeklerle arkadaşlık yaptığı, gece yarısı dışarda olduğu gerekçesiyle kıskanırmış gibi gözükür. Dolayısıyla insan hayatını kısıtlayan ve bireyin hayatına müdahale alanı yaratan kıskançlık, bir sevgi göstergesi olarak sunulmaktadır. Özellikle Türkiye’de eşinden boşanmak istediği için ve birlikte olduğu kişi tarafından kıskanıldığı için öldürülen kadınların sayısı azımsanamayacak kadar fazladır. Haberlerde kadının resmi ve ismi kullanılır, cinayet sonrası olay yerinde kadının cesedine ait fotoğraflar bile bazen sansürsüz şekilde yayınlanır, şiddete uğrayan kadınların fotoğrafları çarpıcı şekilde kullanılarak etik değerler hiçe sayılır. Buna rağmen katilin veya şiddet uygulayan erkeğin fotoğrafı kullanılmaz, videolarda yüzü sansürlenir ve isminin sadece baş harflerine yer verilir.
KURAM
Van Djik çözümlemeleri sınıfsal, etnik, ırka dayalı, cins temelli gibi bütün toplumsal farkların söylem içinde nasıl kurulduğunu, toplumda yer edinmiş sosyal eşitsizlikleri ortaya çıkarmayı hedefler. Haber çözümlemelerini tematik ve şematik yapı üzerinden kurar. Medya metinlerindeki örtük anlamların ortaya çıkarılması, verilmek istenilen mesajın anlaşılması, haberlerin yarattığı etkileri incelemek için söylem çözümlemesi kullanır. Djik’e göre medya söylemi her kesimden insan için çok önemlidir. Özellikle bağlam ve metinlerin arasında bulunan bağlantıyı ele almıştır. Bağlamsal boyutlar, bilişsel süreçler, sosyo-kültürel faktörler söylem analizinde çok önemli bir yere sahiptir. Haberde kullanılan bağlam, o haberin hangi ideolojiler tarafından biçimlendirildiğinin en önemli kısmıdır. İdeolojileri, ekonomik, siyasi, kültürel iktidarın nasıl işlediğini görmek için haberde kullanılan başlıklar çok önemlidir. Söylemi kontrol etmek, aynı zamanda bağlamı da kontrol etme zorunluluğunu beraberinde getirir. Kullanılan başlıkların belirlenmesi ve manipüle edilmesi söylemin ne olduğunu anlatan ve söylemin hangi iktidar ilişkilerinin kontrolünden geçerek oluşturulduğunu anlamak için önem taşımaktadır. Medya hükümet ve iktidardaki kişiler ile yakınlık kurar. Yakınlık kurduğu bu kişilerin ideolojileri haberim söylemine yansır. Bunun sonucunda medya ekonomik gelirlerini arttırır, siyasi kişiler de bulundukları konumu korurlar. Toplumda çok fazla siyasi görüş ve ekonomik gücü elinde bulunduran kişiler olması nedeniyle ortaya çok sayıda ideolojiyi temsil eden gazeteler çıkar ve her gazete aynı haberin farklı olarak şekillenmesine neden olur. Tematik çözümlemede en önemli unsur olan hiyeraşik yapılar ön plandadır. Üst başlık, başlık, alt başlık, spot, haber girişleri, haberler, başlıkların birbirleri ile olan bağlantılarına bakar. Şematik çözümlemede daha çok durumsallık ve yorumlar ön plandadır. Olay örgüsü ve yapısı değerlendirilir. Haberin işlenişi, bilgiler, haberin gerçekleştiği tarih ele alınır ve değerlendirilir.
ÇÖZÜMLEME
MUTLU KAYA ÖRNEĞİ (Van Djik)
Mutlu Kaya Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde, Sibel Can’ın elemelerini yaptığı Sesi Çok Güzel isimli yarışma programına başvurmuştur. Elemelerde Sibel Can tarafından çok beğenilmiştir. Kaya, İstanbul'da katılacağı televizyon programı öncesi evinde prova yaparken 18 Mayıs Pazartesi gecesi V.E. tarafından başından silahla vurularak ağır yaralanmıştır. Mutlu Kaya bu ağır yaralama olayında yüzde 92 engelli kalmıştır. Uzun süren hayat mücadelesi vererek hayata tutunmuştur.
Mutlu Kaya başından vurulduğunda güzel sesi ile haber olmuştur. Gazeteye ‘’Güzel sesi vurdular’’ başlığı atılmıştır. Bu başlık Mutlu Kaya’nın sesi ile ünlü olmak istemesi sonucunda böyle bir şiddete uğradığı imasında bulunulmuştur. Haber başlıklarına Sibel Can’ın adı da eklenerek habere magazin değeri katmaya çalışılmıştır. Fotoğraflarla verilen haberde “Uyuyordu Elini Tuttum” şeklinde dramatik bir içerik geliştirme çabası görülmektedir. Haber başlığı Sibel Can’ın dilinden yazılarak magazinleştirilmiştir. Sibel Can ile olan ilişkisi olayı magazinsel içeriğin oluşumuna zemin hazırlamıştır Aynı haberin spotunda ise; “Dünya basını onu yazıyor, sosyal medya onu konuşuyor, kadın örgütlerinden destek yağıyor. Ergani’de başından vurulan 19 yaşındaki Mutlu Kaya ise her şeyden habersiz ölümle savaşıyor” denilerek ana olayın sunumu ve haber içeriğinin özeti verilmektedir. Haberde iki tane alt başlık bulunmaktadır. Birincisi: “Saldırıya tepki büyüyor”, diğeri: “Cumhurbaşkanı aradı”. Bu başlıklar olayın aynı zamanda politika ile de bir bağlantısı olduğu, Ülke yönetiminde ki kişinin de bu olayı yakınen takipte olduğu algısı yaratılarak habere politik bir değer kazandırılmıştır.
Bir haberde ‘’Sesi çok güzel yarışmacı Mutlu Kaya başından vuruldu!’’, ‘’Eski erkek arkadaş ihtimali’’ başlıkları kullanılmış ve cinsiyetçilik ön plana çıkarılarak egemen ataerkil söylem pekiştirilmiştir. Yapılan bütün haberlerde şarkı yarışmasına atıfta bulunularak sansasyon yaratma hedeflenmiş ve erkek arkadaş ihtimali başlığı kullanılarak erkek şiddeti haklılaştırılmaya çalışılmıştır. Bir haberde ise ‘’Aşiret kızı Mutlu, şarkı yarışmasına katılınca başından vuruldu’’ başlığı kullanılmıştır. Bu başlık aşiret kızı tanımlaması ile töre ve namus kavramlarına işarette bulunmuş, geleneksel öğeler kullanılarak şiddete meşru bir zemin hazırlanmaya çalışılmıştır.
Yapılan başka bir haberde ‘’ Ölümle pençeleşen Mutlu, güzelliği ile dikkat çekti’’ cümlesi başlık olarak kullanılmış, Mutlu Kaya’nın bir fotoğrafına yer verilmiş, şiddet sonrası yüzde 92 engelli kalmasına neden olan böyle bir durumda Mutlu’nun dış görünüşünden söz ederek cinsiyetçi ve kadını nesneleştirici bir söylemde bulunulmuştur. Aynı zamanda yapılan haberlerin çoğunda Mutlu Kaya’nın yarışma sırasında çekilmiş fotoğrafları kullanılmış, Sibel Can’ın fotoğraflarına da sık sık yer verilmiştir.
Mutlu Kaya şiddeti haberlerinde kullanılan fotoğrafların çoğu Mutlu Kaya, ailesi ve Sibel Can’a aittir. Şiddet uygulayan failin fotoğrafına ise nadiren yer verilmiştir. Mağdurun fotoğrafına mağdur edenin fotoğrafından çok yer verilmesi de haberlerdeki söylemin ne kadar eril doğrultuda olduğunun bir göstergesi sayılmaktadır.
ŞEFİKA ETİK ÖRNEĞİ (VAN DJİK)
7 Ekim 2011 tarihinde Habertürk gazetesi tarafından kamuya sunulan Şefika Etik cinayeti ‘’günün olayı’’ manşeti ile kamuya sunulmuştur. Haber başlığı atılırken yazıların sarı renkle ve kalın puntolar ile yazılması habere çekicilik katmak ve halkın ilgisini arttırma amacını taşır. Kullanıln başlık şiddeti eleştirerek kadına şiddeti kınamaya çalışılmıştır. Haber başlığının cinayet silahına yakın kullanılmış olması habere bakan kişinin direkt olarak cinayet silahına ilgisini yöneltmesi içindir. Cinayet silahının bu kadar açık şekilde gösterilme nedeni şiddetin ulaştığı boyutu haberi okuyan kişiye net bir şekilde açıklamaktır. Haberde cinayetin bütün ayrıntılarına yer verilmesi şiddeti yeniden üretiyor ve meşrulaşmasına olanak sağlıyor. Aynı zamanda haberde yazanlar failin ifadesine dayanıyor. Bu da toplumda algı yaratılmasına neden oluyor. Okuyucu işlenen cinayetin niteliğini umursamayı bırakıyor ve mağdurun bu şiddeti ne kadar hak edip ne kadar hak etmediğine önem vermeye başlıyor. Haberin bu tarz sunulması, kadına yönelik şiddete karşı olan duyarlılığı arttırmıyor, aksine bu duyarlılığın azalmasına neden oluyor ve kamuoyunun psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine neden olarak bu haberlere karşı bağışıklığı arttırıcı bir etkiye neden oluyor.
Haberde kullanılan fotoğraf toplumda bulunan şiddet eşiğinin yükselmesine neden olabilecek ve bu eşiğin normalleşmesini sağlayabilecek cinstendir. Kullanılan fotoğrafa sansür uygulanmamış ve olduğu gibi izleyiciye sunulmuştur. Haber fotoğrafında ilenen şiddetin boyutu bütün çıplaklığı ile gözler önündedir. Kullanılan fotoğraf kadın istismarının ne kadar çirkin boyutlara ulaştığının göstergesidir. Kullanılan fotoğrafın sansürsüz şekilde rahatça yayınlanması cinayetin pornografikleşmesine neden oluyor. Şiddete karşı duyarlılık kazandırmak ve farkındalık yaratmak haberde kullanılan pornografik bir dille ve pornografik bir dille mümkün değildir. Haberlerde pornografileştirmenin bu kadar sık kullanılması toplumdaki ataerkil yapının ve medyanın cinsiyetçi yaklaşımının sonucudur. Pornografinin ve medyatik şiddetin göstergesi olan bu haber, medyanın kadın bedenini metalaştırdığının, şiddeti tekrar tekrar nasıl ürettiğinin ve kadın cinayetlerine normallik kazandıklarının göstergesidir.
MÜNEVVER KARABULUT CİNAYETİ (VAN DJİK)
Münevver Karabulut cinayeti gazete haberinde sunulurken, Münevver’in faili Cem ile fotoğrafının kullanıldığını görürüz. Kullanılan bu fotoğraflar Münevver’in yaşını ve özel hayatını ortaya çıkardığını görmekteyiz. Münevver Karabulut!un kullanılan fotoğrafları ‘’seksi’’ kıyafetler giyerek çekindiği fotoğraflardır. Münevver’in haberlerde cinsel bir obje gibi gösterilmeye çalışıldığı söylenebilir. Haberlerde kullanılan başlıklar ‘’kıskançlık cinayeti’’ , ‘’Başka bir erkekle mesajlaştı’’, ‘’Aldattı’’ şeklindedir. Bu vurgularla birlikte olay namus cinayeti gibi gösterilmeye çalışılmış ve öldürülmeyi hak eden bir söylem ile cinayet normalleştirilmeye çalışılmıştır. Cinayet haberleştirilirken bazı gazetelerde Münevver’in babası için kızına sahip çıkmak ifadesi kullanılmıştır. Babasının Münevver’e sahip çıkmadığı gerekçe gösterilerek, kızın başına gelen şiddet haklılaştırılmaya çalışılmıştır. Medya yaptığı haberlerde sürekli katilin sürekli Münevver’le aynı evde olmasını vurgulamış, bunun uygunsuz olduğu dile getirilmiş, bu duruma müsaade eden ailenin de ahlaki olarak uygunsuzluğu ima edilmeye çalışıldığı görülür. Aynı zamanda fail burjuvazi sınıfının üst düzey ailelerinden birinin çocuğudur. Haber sunulurken medyanın mağdurun yanındaymış gibi gözüktüğü ama aslında haberin satır aralarında üst sınıfı koruyan bir söylem kullanıldığını görmek mümkündür. Failin ve ailesinin konumunu koruyan bir dil kullanılmakta ve aile kayırılmaya çalışılmaktadır. Olayın yaşandığı gün mağdurun bütün bilgileri ve fotoğrafları gazetelerde yayınlanmaya başlamıştır. Buna rağmen failin adı ve fotoğrafı kullanılmamış, kullanıldığında ise failin olumlu özellikleri ( 7 dil bilmesi, yurtdışında okumuş olması gibi) kamuya yansıtılmıştır. Bu da sınıfsal konumları yüzünden failin ve ailesinin korunduğunu ve faile karşı bir sempati yaratılmaya çalışıldığını düşündürmüştür. Aynı zamanda devlet ideolojisinin de güçlüden yana bir söylem geliştirdiğini söyleyebiliriz. Cinayetin işlendiği dönemde Emniyet Genel Müdürü Celalettin Cerrah, ‘’Kızlarına sahip çıksalardı’’ söyleminde bulunmuştur. Erkek egemen söylemin ifade edildiği bu söylem, mağdur ailenin olaydaki suçlu gibi görünmesine neden olmuştur.
YÖNTEM
Türkiye’de kadın haberleri sürekli benzer ifadeler ile sunulur. Genelde benzer başlıklar kullanılır. Sanki kadın cinayetlerinin hepsi aynı elden çıkmış, yani aynı kişi tarafından yazılmış gibidir. Bu durum toplumun ataerkil söylemi içselleştirdiği ve reyting için vazgeçilmez bir unsur olarak kullandığının bir göstergesidir. Medyada sunulan haberlerin asla cinsiyet eşitliğine uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Haber söylemlerinde sürekli ataerkil dil kullanılıyor. Toplumun medyayı değil, medyanın toplumu yönlendirdiği apaçık bir gerçektir. Medya ataerkil söylemleri kullanmayı bırakır ve kadın-erkek eşitliğini gözeten bir şekilde haberleri sunarsa, toplumun algısında pozitif bir değişiklik yaşanmasına yol açabilir.
Kitle iletişim araçları kadına yönelik haberlerini sunarken çok fazla hassas noktaya dikkat etmeleri gerekir. Haberlerde kullanılan sözcüklere ve söylemler dikkatlice seçilmelidir. Haberde verilmek istenilen mesajın topluma en doğru şekilde iletilebilmesi için anlam ve bağlam seçimine dikkat etmelidir. Kadına şiddet haberleri faille empati kuracak bir dille yazılmamalı. Şiddet haberleri sunulurken olay magazinleştirme, romantikleştirme, pornografikleştirme gibi öğelerden uzak durulmalı ve haber tüm çıplaklığı ile sunulmalıdır. Haber metinlerinde toplumdaki cinsiyet söylemlerini destekleyecek cinsiyetçi söylemlerden uzak durulmalıdır. Şiddet mağdurunun ifşa edilmesi yerine şiddetin failinin ifşa edilmesi gerekmektedir. Genellikle şiddet haberlerinde kullanılan dil ataerkinin erkeğe verdiği şiddet tekelini meşrulaştıran söylemler içermektedir. Bunun önüne geçmek için olayın cinnetlik, barbarca, canice işlendiğini belirtme ve şiddetin anlık bir kontrol kaybıyla yaşandığı gibi imalardan uzak durulması gerekmektedir.
Türkiye’de kadın haberleri sürekli benzer ifadeler ile sunulur. Genelde benzer başlıklar kullanılır. Sanki kadın cinayetlerinin hepsi aynı elden çıkmış, yani aynı kişi tarafından yazılmış gibidir. Bu durum toplumun ataerkil söylemi içselleştirdiği ve reyting için vazgeçilmez bir unsur olarak kullandığının bir göstergesidir.
SONUÇ
Haberlerin söylem şekillerinde toplumun egemen ideolojik biçimi olan ataerkil söylemin kullanıldığı görülmektedir. Kullanılan bu egemen söylem, kadına yönelik şiddet haberlerini gündelik yaşamın çok normal bir parçası gibi gösterdiği ve şiddetin çok doğal bir durum olduğu yönünde bir algı yaratmaktadır. Yarattığı algılar sonucunda yargı kararlarını etkileme ve politika yapan kişilerin tutumlarını değiştirme yönünde çok güçlü bir etkiye sahiptir. Medya bu gücü elinde sürekli bulundurur ve kullanır. Geçmişten günümüze bu ataerkil söylemleri kullanarak, kısır döngü içinde bu ideolojinin yayılmasını ve meşrulaşmasını sağlar. Namuslu, namussuz kadın ayrımı yaparak öldürülmeyi hak eden ve hak etmeyen kadın söylemi ile toplumda kadına şiddeti meşrulaştırır. Cinayet suçlarında uygulanan ‘’Tahrik İndirimi’’ ataerkil ideolojiyi sadece medyada değil, hegemonik ideolojinin unsurlarını aynı zamanda hukuk alanında da görürüz. Haberlerde kadın ve erkek gücünün hem fiziki hem de ekonomik olarak farkına değinilir ve erkeğin kadın üzerindeki etkisi ataerkil söylemler kullanılarak yeniden üretilir. Cinayetler aşk, kıskançlık, aldatılma ve cinnet gibi kavramlar kullanılarak meşru hale getirilir. Cinayetler gerekçelere dayandırılır. Haberi oluştururken olayın tamamen ayrıntıları ile ele alınışının kadınlara yönelik bir korku politikası oluşturduğu ve şiddeti normalleştirerek şiddet potansiyeli gösteren bireylere rol model olabilmektedir. Medya her zaman güçlünün yanında olduğu bir tutum sergiler. Kadına karşı erkeğin, fakire karşı zenginin yanındadır. Kadın cinayetlerinin haber değeri taşıması için zenginlik, vahşice öldürülme, ün gibi özellikler taşıması reyting getirme olanağı daha fazla olduğu için önem taşımaktadır. Medya sınıfsal farkların en çok yansıtıldığı mecralardan biridir. Üst sınıfta bulunan kişiler ne kadar ağır suç işlemiş olursa olsun, kabul edilemez suçlar bile sempatik bir dil ile halka sunulmaktadır.
2
Henüz hiç yorum yapılmamış.