Karıncayiyen
Fakat nereye gidiyordum? Kendime bu soruyu sorduktan sonra kolumdaki saate baktım. Kendimi sokağa atmamdan bu yana tam iki saat geçmişti. Yani kendime “Nereye gidiyordum? Şimdi ne yapacağım?” gibi mantıklı sorular sorabilmem, kendime gelebilmem için tam iki saat geçmesi gerekmişti. Bu olayın beni bu kadar sarsacağını hiç tahmin etmemiştim. Oysa bu fikir aklıma ilk geldiğinde nasıl da soğukkanlıydım. Hatta itiraf etmesi zor ama bu düşünceden zevk bile almıştım. Sahi nereden aklıma gelmişti bu düşünce? Kendi içimde nasıl sancılar çekmiştim bu kararı alana kadar? Ya da kararı aldıktan sonra içimde duyduğum mutluluk ve aldığım kararı hemen yerine getirmek için duyduğum şiddetli arzu neydi?
Aslında küçüklüğümü hatırlıyorum da pek uysal bir çocuktum. Kimseye bir zararım dokunmazdı. Hatta o kadar ki karıncalar aç kalmasınlar, akşam ailelerine bir lokma yemek götürebilsinler diye geçtikleri yollara kırıntılar serper, bu işlemi yaparken de onlarla sohbet ederdim. Arada bir annem ve babamın durumumdan endişelenip “ Ne olacak bu çocuğun hali? Hiç arkadaşı yok. Otu, böceği arkadaş ediniyor. Hem erkek dediğin bu kadar narin de olmamalı.” Diye kendi aralarında sohbet ettiklerini de duyardım. Aslında şimdi baktığımda görüyorum ki otla böcekle konuştuğuma göre insanlarla aram daha o zamandan beri pek iyi değilmiş. Hiçbir zaman da düzelmedi bu durum. Durumu düzeltmek için ne ben bir çaba sarf ettim ne de insanlar bana bir adım attı. Annemle babam bile bana bir adım atmak yerine sadece kendi aralarında endişelenmekle yetindiler. Maddi ihtiyaçlarımı her zaman karşıladılar fakat ruhumu aç bıraktılar.
Bu yıl tam 30 yaşıma girdim. Zannediyorum ki bu kararı almamdaki en büyük neden ruhumdaki açlıktı. Bu yaşıma kadar hiç durmadan büyüyen o açlık hissi beni durmadan yedi bitirdi. Beni ben olmaktan çıkardı. Karıncaların yollarına kırıntılar serpen beni kocaman bir karıncayiyene çevirdi. İçimdeki o açlık hissini durdurmak için gördüğüm her şeye saldırdım durdum. İnsanlara, eşyalara, kendime…. Ne zaman ki ruhumu doyuramayacağımı anladım işte o zaman bu kararı aldım.
Şimdi iki saat yürümüş olmanın verdiği bitkinlik ve kafamdaki hafif bulanıklıkla bu satırları yazıyorum. Birazdan iki saat önce yarım bıraktığım işi tamamlayacağım. Bu satırları neden yazdım, kendimi kime açıkladım bilmiyorum. Ama 30 yıllık hayatımın özetidir bu yazdıklarım. Ne eksik ne de fazla. Hoşça kalın karıncalar…