Miras (Kısa Hikaye)
Siz bu can alıcı soruları düşünedurun, ben hikayemi anlatayım. Bana bir miras kaldı ve tüm hayatım değişti.
Hayatımı değiştiren kalan miras değildi aslında, giden babamdı. İnsanın babası öldüğünde dünyadan sadece bir kişi eksilmiyor. En azından benim için öyle oldu. En iyi arkadaşımı, en yakın dostumu, en büyük akıl hocamı da kaybetmiştim aynı zamanda.
26 sene boyunca hiç kaybetmemiştim birini. Uzun vadeli bakarsak eğer hayatta da hep kazanmıştım sanki şifre yazmışım gibi. Arada tökezleyip düştüğümde babama sorardım "Ne yapmam lazım?" diye. O da hep söylerdi mutlaka bir şeyler. Çıkmaz sandığım sokaklardan onun rehberliği sayesinde kalabalık ve aydınlık caddelere çıkmıştım.
Babama inanmadığım fikirlerimi bile anlatsam, bana hak verirdi. Beni bütün o saçmalıklara inandırırdı ve haklı çıktığında bütün övgüyü bana bırakırdı. Bunun ne kadar büyük bir şey olduğunu kelimelerle anlatamam ama yine de denemek istiyorum: Her insan hata yapar, yanılır, yanlışa düşer ama içten içe de kendini kandırır sürekli. "Bunu böyle yaptım ama bir sorun neden?" demek ister. Çünkü bir sebebi vardır. İşte kendinize bile inandıramadığınız o sebebin haklı olduğuna tüm kalbiyle inanan biri olduğunu düşünün. Sevgi böyle bir şey mi acaba diye düşünüyorum bazen. Her koşulda, her şartta karşındakine güvenmek, inanmak, daha da önemlisi bunu hissettirebilmek.
İşte böyle bir sınırsız güç kaynağınız var hayatta yani o güne kadar sınırsız olduğunu sanıyorsunuz ve bir gün bütün dünya karşınıza dikilip onu kaybettiğinizi söylüyor. Nasıl olur böyle bir şey? Akıl almıyor ama her şey bir anda oluveriyor işte bu dünyada.
Doktorlar "Hasta eks oldu." diyor ruhsuzca. Sizinle de konuşmuyorlar bile zaten, yanlarındaki diğer önlüklülere diyorlar bunu soğuk bir tavırla. Ölüm bazı mesleklerin istenmeyen bir sonucu sadece. Bir rakamdan ibaretsiniz onlar için.
Arkadaşlar "Başın sağ olsun." diyor üzgünce. Sizinle konuşuyorlar ama anlamıyorsunuz ne söylediklerini. Zaten hep aynı şeyleri söylüyorlar sanki ölüm hakkında çok bir şey biliyormuş gibi. Bir yetimsiniz onlar için.
İmam "Ruhuna el Fatiha." diyor sakince. Size dua etmek kalıyor. Uzun bir süre dua ediyorsunuz sadece. Bir fanisiniz artık. Bunu yeni yeni anlıyorsunuz.
Hayatın renkleri siliniyor yavaş yavaş. Her şey siyah beyaz oluyor. Öyle filmlerdeki gibi karşınıza çıkmıyor bir daha ölüp giden. Hayaliyle konuşamıyorsunuz asla. Hatta rüyalarınıza bile girmiyor kolay kolay. Yemeden, içmeden sonra uykuya da küsüyorsunuz.
Hiçbir şeyin tadı kalmıyor hayatta. Acı bile hissetmiyorsunuz bir süre sonra. Hayatı alaya alıyorsunuz. Kaybedecek hiçbir şey kalmamış gibi hissediyorsunuz. Yavaş yavaş bitiyor bazı şeyler içinizde. Kalanlar da yarım kalıyor öylece. Hiç dokunmuyorsunuz. Yeni şeyler olmuyor hiç, başlamak zor geliyor. Başlangıçlar korkutucu geliyor. Yeniden korkuyorsunuz çünkü yeni demek bilinmez demek. Sevmekten, sevilmekten korkuyorsunuz ama bir yandan da ilerlemek zorunda hissediyorsunuz. Kalanlara güç vermek, moral vermek istiyorsunuz. İnsan kendisinde olmayan şeyi başkasına verebilir mi? Verebiliyor. Bunu da öğreniyorsunuz yaşayarak. Artık bir şeyi öğrenmek için yaşamak zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Çünkü size öğretecek biri yok artık.
Ben de hiç düşünmezdim böyle şeyleri ama düşünmek lazım sanırım.