Metin Mamati @Metin_Mamati_163

Gökte Ararken Yerde Bulmak

Gün geçtikte uzayda kolonileşme çabaları hız kazanıyor. İnsanlığın her gün geliştirdiği teknoloji, bilgi ve bilim sayesinde bunun bir gün olacağından hiç şüphemiz yok. İşte bizi bu büyük hedefe ulaştıracak küçük adımlar nisan ayının ilk haftasında atıldı.


Antarktika, dünyanın en kurak yeri olmasıyla bilinir. Yeryüzünün en soğuk ve en fırtınalı iklimine sahip olmasıyla beraber kıtanın bazı yerlerine 2 milyon sene boyunca hiç yağmur yağmamıştır. Sıcaklığın -93 °C ‘ ye kadar düştüğü bu ortamda canlı bir varlığın yaşamına devam etmesi oldukça zor gözüküyor. Zira Antarktika, sürüngenlerin yaşayamadığı tek yer olarak da kayıtlara geçiyor. Kuzey Kutbu’nda 400’e yakın çiçek açan bitki türü sayılabilirken, burada yani Antarktika’da çiçek açan tek bir bitki türü bile yok. Fakat tüm bu bilgilere rağmen burada sebzelerin yetiştirildiğini ve ilk hasadın geçen hafta yapıldığını söylesem, herhalde beni deli olarak adlandırırsınız.


Nisan ayının ilk haftasıyla Antartika’daki Alman bilim insanları, toprak ve ışık olmadan büyüttükleri ilk sebzelerin hasadını yaptılar. Almanya’nın Neumayer III İstasyonunda görevli olan araştırmacılar, 3 kilo 600 gram yeşillik, 18 salatalık ve 70 adet turp topladı. Sebzeler, eksi 20 dereceyi bulan soğukta, güneşin neredeyse görünmediği ortamda oluşturulan deneysel bir serada yetiştirildi. Projeyi yöneten merkez ise sonraki dönemlerde hasat miktarının haftada 4-5 kiloya çıkacağını umduklarını açıkladı.


Özellikle başka bir gezegende insan yaşamını sürdürebilme konusu üzerinde araştırma yapan bilim insanlarının, mekan olarak sıkça Antarktika’yı seçtiklerini görüyoruz. Hiçbir ülkenin egemen olmadığı ve “dünya toprağı” olarak kabul edilen bu toprakların kapılarını bilime açması, insanlığın geleceği açısından ne kadar yararlı olduğunu gözler önüne seriyor. Ayrıca günümüzde kıtada, 29 ülkenin 101 araştırma istasyonu bulunuyor. Antarktika, bilime ve barışa adanmış doğal bir rezerv olarak tanımlanıyor. Ülkelerin bu tanıma sadık kalmasını ve sadece insanlık adına olumlu gelişmeler sağlayacak araştırılmaların yapılmasını ayrıca temenni ediyorum.


Peki yazının başına dönmemiz gerekirse, Antarktika’da yapılan bu araştırmanın olumlu sonuç doğurması ile insanlığın uzayda kolonileşmesinin mümkün hale gelebilmesi arasında nasıl bir bağlantı var? Belirttiğim gibi Antarktika, dünyada insan yaşamının en zor ve neredeyse imkansız olduğu bölgelerden birisi. Bu tür zorlu bölgelerde canlı faaliyetini mümkün kılmak, canlı yaşamının aşırı zorlu olduğu bir başka gezegende de bunu gerçekleştirebilmek adına insanlığa bir umut aşılıyor.


Son zamanlarda Mars’a koloni kurma fikri çokça gündeme geliyor. Mars’da koloni kurabilmek adına çalışan araştırmacılar, bilimsel araştırmaları için mekan olarak çoğunlukla Antarktikayı seçiyorlar. Bunun nedeni ise Antarktika’nın, Mars’ın iklimine, doğal afetlerine ve fizyolojik etkenlerine oldukça büyük bir benzerlik göstermesidir. Mars’ta kurulması planlanan en son teknoloji araştırma istasyonlarının tümü öncelikle Antarktika’da test ediliyor. Bu bakımdan Mars yüzeyi ve Antarktika arasındaki benzerlikler göz önüne alınarak bölgede yapılan araştırmalar, bizi başka gezegenlerde insan yaşamı kurma noktasında bir adım daha ileriye taşıyor.


Yazımı farklı bir bakış açışıyla bitirmek istiyorum.


İnsanoğlu, Antarktika’da bir ilki gerçekleştirdi. Fakat bugün hala, büyük bir çoğunluğu görülemeyen okyanus derinlikleri ve az da olsa yeryüzünde bulunan ücra noktalar keşfedilmeyi bekliyor. İnsanoğlu, Dünya’yı tamamen öğrenmiş ve keşfetmiş değil. Bu açıdan baktığımızda yeryüzünde keşfedilmeyi bekleyen pek çok bilgi, insanlığın Dünya ötesine taşınmasında çok büyük bir pay sahibi olacağını düşünüyorum.


Kim bilir? Belki de gökte aradığımız şey yerdedir…


Sağlıcakla kalın…