Metin Mamati @Metin_Mamati_163
Metin Mamati @Metin_Mamati_163

Dip

“Çoğu zaman vazgeçmenin çok acı vereceğini düşündüğümüzden içine sıkışıp kaldığımız bir durum karşısında vazgeçmek yerine orada öylece dururuz, çünkü bu, vazgeçmekten daha kolaydır. Oysa ilerleme kaydetmeyen bir durum içinde çakılıp kalmayı kabul etmek, büyük bir kayıptır…” kitabın son sayfalarında yazılmış bir paragraf olarak karşımıza çıkıyor.


Bugün sizlere Seth Godin’in 2007 yılında yayınladığı, ülkemizde 9. baskısının yapıldığı “Dip” adlı kitabından bahsetmek istiyorum.


Hayatımızda bazen öyle anlar yaşarız ki, “Buraya kadar. Yolun sonu.” gibi pek de iç açıcı olmayan, bir ya da iki kelimeden oluşan, adeta içinde bulunduğumuz çıkmazın ve dip noktasının dışavurumunu yansıtan cümleler kurarız. Genellikle söylenen bu sözlerden sonra başladığımız bir işi yarıda bırakır, o işle ilgili sonsuza kadar bir daha göz atmayacağımız hayal ve umutlarımızı bir kutuya kilitleriz.


Bazen de, çevremizin etkisiyle, “Asla pes etme! Vazgeçme!” gibi telkinlerle karşı karşıya kalırız. Sevmediğimiz bir işi, uğraşı, sırf bizlere dayatılan birtakım kalıplar yüzünden, uzunca bir süre yapmak zorunda kalırız. Bu geçen süre bizim için bir işkenceden farksız olduğu gibi artık vazgeçmekten de korkarız. Çünkü mevcut düzene alışmış, vazgeçtikten sonra karşılaşacağımız farklılıklardan korkar hale gelmişizdir. Cesaret edemiyoruzdur…


Seth Godin, “…bırakmanın zıttı kendini yeniden adamaktır. Bırakmanın zıttı sorunu parçalara ayırmak için tasarlanmış dipdiri, yeni bir stratejidir.” diyerek, “Vazgeçmek” ve “Bırakmak” gibi olumsuz algı yaratan kelimelere farklı açılardan bakmayı, bizlere olumlu bir bakış açışı kazandırmayı öğretiyor bu kitabında. Zaman kaybetmeden vazgeçmek ve neden vazgeçmek gerektiğini, sonraki süreçte insanların bizden beklentilerini, durağan ve alışılagelmiş işlerin insanlığın en büyük düşmanı olduğunu bu kitaptan öğreniyoruz.


“Vazgeçmek, başarmanın yarısıdır.” diyor Seth Godin. Farkı yaratanlar, her zaman yerinde vazgeçmeyi bilenlerdir. Fark yaratamazsanız, özgür ve özgün olamazsınız. Tüm hayatınızı bir “Cul-de-Sac Eğrisi”nde geçirir, durursunuz. “Çok sıkıldım, bunaldım.” diyorsunuz ya, işte tam da bu. Ne daha iyiye gidersiniz, ne de daha kötüye. Her şey olduğu gibidir.


Başarının en kolay yolu, en zor gözüken yoldur. Dikkat edin, kestirme yollar, her zaman dikenli patikalar ya da dik yokuşlardır. Çoğu insan da bu yoldan gitmekten vazgeçer. Sırf kısa süreli acılar çekmekten korkanlar, hayat boyu uzun acılar çekmeye razı olurlar. Hâlbuki bu, çokta akıl kârı bir iş değildir. Sabırlı olun ve tünelin, ucundaki başarının parıltılarını görmeye çalışın. Ortada parıltıdan eser yoksa da vazgeçebilecek kadar cesur olun.


Sırf sayfa sayısı çok fazla diye kitabı okumaktan vazgeçme alışkanlığımızdan vazgeçmeliyiz mesela. İşte sırf bu yüzden kitap sadece 80 sayfa. Vazgeçmeyi öğretmek, 80 sayfaya nasıl sığar? Zor olan da bu değil mi? Kısa cümlelerle çok şey anlatabilmek…


Google’ın kurucularından biri olan Sergey Brin, şöyle söylüyor: “Google’ın üzerinde çalıştıkça, her gün biraz daha iyiye gideceğini biliyorduk ve eninde sonunda herkesin onu deneyeceğini de. Bu yüzden ne kadar geç denerlerse o kadar iyi olacağını düşünüyorduk, çünkü daha iyi bir teknolojiye ulaşmış olarak daha iyi bir ilk izlenim bırakmış olacaktık. Dolayısıyla bunu hemen kullansınlar gibi bir acelemiz hiç olmadı.”


İşte, bizlere olumsuz gibi gözüken bazı hadiselerden, olumlu dersler çıkarmak, karşılaştığımız ufak tefek zorluklar yüzünden vazgeçmemeyi öğrenmek ya da bir işe hiç başlamadan vaktinde vazgeçebilme becerisini göstermek bu kadar önemli hayatımızda.


Aldığımız tüm kararlar ve yaptığımız tüm seçimleri bizleri ya en “dip”e çekecek ya da en tepeye götürecek. Sıradan biri olup kısır bir döngüde yaşamak da bizim elimizde, üreten, özgür, sıradışı, mutlu bir hayat yaşamak da…


Seçim sizin.