OKAN METİN @OKAN_METIN_139

TOPRAK ANA SAVAŞ(MA) BABA

KİŞİLER:

 

İNTİHAR BOMBACISI

BAŞMUHAFIZ

MUHAFIZ I

MUHAFIZ II

MUHAFIZ III 

MUHAFIZ IV

MUHAFIZ V

MUHAFIZ VI

OYUNCU

BARIŞ

DEDE

ANNE / KADIN

PABLO

MİKAEL

LEYLAK

AMCA

YÜZBAŞI

HAVVA

YASER

AMİNA

JHONNY

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I.               PERDE

 

 

 

Fuaye kapısında üniformalı, yüzleri maskeli iki silahlı muhafız beklemektedir. İçeriye girecek olan seyircilerin üzerlerini ararlar. Fuaye soğuk ve bomboştur, oturacak hiçbir yer yoktur. Bir kenarda ellerinden ve ayaklarından çarmıha gerilmiş, vücudunda işkence izleri olan bir adam baygın bir halde durmaktadır… Fuaye dolduktan sonra iki muhafız içeriye girer, adamın zincirlerini çözerler ve sürükleyerek götürürler… Ardından fuayede bir ses yükselir:

 

 

İNTİHAR BOMBACISI:                       Herkes bir gün herkes gibi ölür... Ama ölüler bir daha düş göremez! Düşlerin sonu, ölüm vakti! Şimdi herkes öbür dünyada, varsa şayet öyle bir dünya! Ben de gidiyorum artık sevdiklerimin yanına… Yanımda, onları benden alanlarla!

 

 

Gömleğini açar... Bomba düzeneği gözükür! O esnada kapıdaki silahlı insanlar bombacının üzerine yürürler... Muhafızların ateş etmesiyle birlikte, bombacı fünyeyi çeker... Fuayede sırasıyla önce tüfek sesi, peşi sıra çok yüksek bir bomba sesi yükselir! Işıklar kararır. Karanlıkta kapıdaki muhafızlar fuayede bekleyen insanların üzerine uçucu kırmızı boya sıkarlar... 35–40 saniye sonra ışıklar yanar. Işıklar yandığında, yerde iç organları çıkmış bir ceset yatmakta, insanların üzerinde ise kırmızı boyalar bulunmaktadır. İki muhafız içeriye girer ve çok sakin bir şekilde, yerdeki cesedi ayaklarından sürükleyerek çıkartır.

 

O esnada kapılar açılır ve seyirciler içeriye girmeye başlarlar. İçerde muhafızlar vardır. Muhafızlar seyircilere oturacakları yerleri gösterirlerken psikolojik baskı uygularlar…

 

 

MUHAFIZLAR :                          Herkes yerine otursun! Oturun yerlerinize…   Çabuk çabuk!

MUHAFIZ I:                                  Evet! Artik kimse yerinden kalkmayacak! Kimse konuşmayacak!

MUHAFIZ II:                                 Şu andan itibaren hepiniz birer savaş esirisiniz! Hangi savaşın diye sormayın! Bugüne kadar yapılan tüm savaşların esirisiniz!

MUHAFIZ III:                                 Ve su andan itibaren ikinci bir emire kadar, bu eski tiyatro salonunda, göz hapsinde yaşayacaksınız!

MUHAFIZ IV:                                Evet! Herkes cep telefonlarını kapatsın!   Kimse birini aramaya teşebbüs etmesin!

MUHAFIZ V:                                  Sakın ani bir hareket yapmaya kalkmayın!

BARIŞ:                                            Lütfen! Lütfen söylediklerimizi yapın Lütfen...

 

 

Herkes oturduğu sırada salonun giriş kapıları kapanır. Kapılar demir parmaklıklıdır. Ve seyircilerin duyacağı şekilde asma kilit ile kilitlenir! Sahnenin arkasında beyaz bir bez gerilmiştir… Bezin hemen önünde bir gitar… Bezin arkasında ise bir ip sallanmaktadır... İpin hemen altında bir tabure vardır… Bu esnada seyirciler arasına oturmuş olan oyunculardan biri ayağa kalkar ve bağırmaya baslar...

 

 

OYUNCU:                                               Bu ne yahu! Buraya oyun izlemeye geldik! Ne esirliği ya! Neden bahsediyorsunuz siz! Bırakın beni ben gideceğim! Saçma sapan işler yapıyorsunuz!

 

Adam kapıya doğru ilerlerken, üç dört muhafız yaka paça adamı sahneye atarlar ve sahne üzerinde döverler. Birden muhafızlardan biri silahını çıkartır ve

 

 

BARIŞ:                                          Hayır... Hayır yapma! Öldürme onu...

 

 

Muhafız adamı vurur! Barış kalakalır olduğu yerde... Muhafizlar adamın cesedini seyircilerin içinden sürükleyerek dışarı çıkartırlar. Psikolojik baskı devam eder!

 

 

MUHAFIZ I :                                         Herkes yerine otursun! Yaşamak istiyorsanız, buranın kurallarına uyacaksınız!

MUHAFIZ II :                              Bir! Kimse yerinden kalkmayacak!

MUHAFIZ III :                            İki! Kimse konuşmayacak!

MUHAFIZ IV :                            Üç! Telefonlar kapalı tutulacak!

MUHAFIZ V :                              Dört! Emirlere uyulacak!

MUHAFIZ I :                               Sakin ani bir hareket yapmaya kalkmayın!

 

 

 

Keskin bir düdük sesi gelir. Düdük sesi ile birlikte tüm muhafızlar hızla sıraya girerler. Barış olduğu yerden kalkar ve yavaşça sıradaki yerini alır. İçeriye Başmuhafız girer...

 

 

 

BAŞMUHAFIZ :                          Dirsek temas aralığı hizaya gel! İleri bak!

 

 

Başmuhafız tek tek muhafızların önünde dolaşmaktadır. Dokunduğu muhafız tekmil verir.

 

 

 

MUHAFIZ I :                              Ulrike Totmann, Hannover!

BAŞMUHAFIZ :                                   Ulrike sen neden mavi gözlü değilsin? Yoksa senin baban Alman degil mi?

MUHAFIZ I:                               Babam Alman efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                   Öyleyse sen neden siyah gözlüsün?

MUHAFIZ I :                              Bilmiyorum efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                    Ben söyleyeyim! Çünkü senin baban sandığın adam, muhtemelen senin baban değil. Gerçek babanı gittiğinde annene sor tamam mı aptal muhafız?

MUHAFIZ I :                              Emredersiniz efendim!

 

 

Başmuhafız diğer muhafızın önünde durur ve ona dokunur…

 

 

MUHAFIZ II:                              Margret Jakson, Manchester

BAŞMUHAFIZ:                                   Margret niçin buradasın?

MUHAFIZ II:                              Barış için efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                   Barış ne demek Margret?

MUHAFIZ II :                             Barış savaşın bittiği andır efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                    Öyleyse burada savaş vardı değil mi Margret?

MUHAFIZ II :                             Evet efendim.

BAŞMUHAFIZ:                           Peki biz ne için savaşıyoruz Margret?

MUHAFIZ II :                             Barış için savaşıyoruz.

BAŞMUHAFIZ :                                   Yani savaşı bitirmek için savaşıyoruz değil mi?

MUHAFIZ II :                             Evet efendim!

BAŞMUHAFIZ :                                   Savaşı bitirmek için yapılan savaş da bir savaş değil midir Margret?

MUHAFIZ II:                              Bilmiyorum efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                   Zaten bilseydin burada olmazdın beyinsiz!

 

 

Başmuhafız diğer muhafızın önünde durur ve ona dokunur…

 

 

MUHAFIZ III :                             Ho Jung Lee, Kore

BAŞMUHAFIZ:                           Hangi Kore Lee? Kuzey mi güney mi?

MUHAFIZ III:                              Kuzey Kore efendim!

BAŞMUHAFIZ:                           Nereye göre kuzey? Nereye göre güney?

MUHAFIZ III:                                 Güneye göre kuzey, kuzeye göre güney efendim.

BAŞMUHAFIZ:                                      Peki ne kadar kuzey Kore? Çok kuzey Kore mi? Yoksa biraz kuzey Kore mi?

MUHAFIZ III:                              Soruyu anlayamadım efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                      Soruyu açıklıyorum Ho Jung Lee! Sen ne kadar aptalsın, çok mu yoksa çok fazla mı?

MUHAFIZ III:                              Bilmiyorum efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                      Bilseydin güney ile kuzeyin göreceli olduğunu da bilirdin!

 

Başmuhafız diğer muhafızın önünde durur ve ona dokunur…

 

 

 

MUHAFIZ IV :                             Mateja Hasovic, Yugoslavya!

BAŞMUHAFIZ:                           Yugoslavya! Hangi Yugoslavya?

MUHAFIZ IV :                             Büyük Yugoslavya...

BAŞMUHAFIZ:                                      Nerede büyük? Kime göre büyük? Ne kadar büyük?

MUHAFIZ IV :                                       Avrupa’da büyük efendim! Avrupa’ya göre büyük efendim! Gitgide büyüyen bir büyük efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                      Nasıl büyüyen? Bölündükçe büyüyen mi? Büyüdükçe bölünen mi?

MUHAFIZ IV :                                       Büyüdükçe bölünen, bölündükçe gitgide büyüyen! Büyümeye başlayınca yeniden bölünen! Bölündükçe büyümeye çalışan!

BAŞMUHAFIZ:                                      Yani büyük ve bölük Yugoslavya! Yanlış mıyım Mateja Hasovic?

MUHAFIZ IV :                             Hayır efendim!

BAŞMUHAFIZ:                           Ben yanlış değilsem, kim yanlış Hasovic?

MUHAFIZ IV :                             Bilmiyorum efendim!

BAŞMUHAFIZ:                           Bu iste bir yanlışlık yok mu Mateja?

MUHAFIZ IV:                              Var efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                      Öyleyse o sersem kafanı dağıtmadan söyle! Yanlış kimin yanlışı?

MUHAFIZ IV :                             Bilmiyorum efendim!

BAŞMUHAFIZ:                                      Bilseydin bu kadar küçük kalmazdın Mateja Hasovic!

 

 

Başmuhafız diğer muhafızın önünde durur ve ona dokunur…

 

 

MUHAFIZ V :                              Yaser Sharon , Kudüs..

BAŞMUHAFIZ :                            Sen niye buradasın Sharon?

MUHAFIZ V :                              Kutsal toprakları korumak için!

BAŞMUHAFIZ:                           Kime göre kutsal o topraklar?

MUHAFIZ V :                              Bize göre kutsal efendim!

BAŞMUHAFIZ:                           Siz kimsiziniz Sharon ?

MUHAFIZ V :                              Biz inananlarız.

BAŞMUHAFIZ:                           Kime inanırsınız?

MUHAFIZ V:                               Tanrı’ya efendim!

BAŞMUHAFIZ:                           Onlar da Tanrı’ya inanmıyorlar mı?

MUHAFIZ V:                               İnanıyorlar efendim! Ama onlarınki başka!

BAŞMUHAFIZ:                                      Nasıl yani? Onlar başka Tanrı’ya mı inanıyorlar?

MUHAFIZ V :                                        Hayır efendim! Ayni Tanrı’ya ama başka türlü!

BAŞMUHAFIZ:                                      Farkı nedir peki Yaser Sharon? Anlat bize de bilelim!

MUHAFIZ V:                               Farkını bilmiyorum efendim!

BASMUHAFIZ:                              Ben söyleyeyim öyleyse beyinsiz! Farkı insanlar yaratır Yaser! Farkı iktidar yaratır Sharon! Güç yaratır! Güç farkı en büyük farktır! Ve farkı açmak her insan için vazgeçilmeyecek bir hazdır!

 

 

Başmuhafız diğer muhafızın önünde durur ve ona dokunur…

 

 

MUHAFIZ VI :                             George W. Hopkins, Texas

BASMUHAFIZ:                                      George W. ? Ne isin var burada? Texas’ta bizonlarla uğraşmak varken burada savaşmak nerden aklına geldi ha?

MUHAFIZ VI :                                       İnancım gereği buradayım efendim! Evangalizm için! Büyük savaş Armageddon için!

BASMUHAFIZ:                           Neymiş o büyük savaş?

MUHAFIZ VI :                               Dünyanın sonunu getirecek savaş. Ve bizler kıyamet savaşçılarıyız efendim!

BASMUHAFIZ:                           Kıyameti sen mi kopartacaksın George W.?

MUHAFIZ VI :                                       Biz kıyametin hazırlıkçılarıyız... Büyük savaş Armeggeddon çıktığında Deccal dünyaya hükmedecek ve Mesih dünyaya gelip onun hükmüne son vererek insanları Tanrı yolunda birleştirecek! Sonra da dünyanin sonu gelecek!

BASMUHAFIZ:                                       E sonra ne olacak? Güzel hikâye doğrusu? Bunu film yapsana sen…

MUHAFIZ VI:                                        Bunun filmi çok yapıldı efendim! Sinema bunun için vardır efendim!

BASMUHAFIZ:                                      Peki dünyanin sonu gelince siz ne yapacaksınız?

MUHAFIZ VI:                                        Araştırmalarımız devam ediyor efendim! Dünyadan başka gezegenleri araştırıyoruz! Yoksa siz o kadar pahalı uzay araştırmalarını hobi mi sanıyordunuz efendim?

BASMUHAFIZ:                                      ( Tokat atar. ) Sence hobi mi sanıyormuşum George ? Şimdi anladın mı ne sandığımı ha? Sersem! Sen kendini ne sanıyorsun? Evangalizmmis! Kıyametmiş! Yoksa bu beyinsiz Sharon ile birlikte mi çalışıyorsunuz siz?

MUHAFIZ VI:                              Bize inanan bizle çalışır efendim!

BASMUHAFIZ:                                      Siz Tanrı’dan daha mı büyüksünüz ki size inansınlar? Siz Tanrı’dan daha mı yücesiniz ki O’nun kurduğunu siz yok edeceksiniz? Siz O’ndan daha mı güçlüsünüz ki kıyameti kopartacak ve kendinizi o kıyametten ayrı tutacaksınız? Beyinsiz! Aptal! Sersem!

 

 

Başmuhafız diğer muhafız Barış’ın önünde durur ve ona dokunur…