OKAN METİN @OKAN_METIN_139

1978 İstanbul doğumlu Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Marmara Üniversitesi Halk Eğitim ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi Ziverbey Konservatuar Geleneksel Türk Tiyatrosu Uzmanlık mezunu... Senaryolar yazdı Tiyatro oyunları yazdı Skeçler yazdı Şiirler yazdı... Ve oynadı... Ve anlattı...

OKAN METİN @OKAN_METIN_139

TOPRAK ANA SAVAŞ(MA) BABA

İçeri bir Amerikan askeri girer… İngilizce konuşmaktadır. Ama Türkçe konuşan Barış ile anlaşabilmektedirler… Amerikan askerinin sözleri tercüme edilir ve üst yazı ile seyirciye gösterilir…

 

JHONY –                                               A man who has brutalized can do this. A man whose humanity has been destroyed.

 

İnsanlıktan çıkartılmış bir insan yapabilir bunu! İnsanlığı yok edilmiş bir insan!

 

BARIŞ –                                       Sen kimsin?

JHONY –                                               I am a death American soldier. I died in order to bring peace and democracy to the world. I died in order to liberate the mankind and to save it from the terror. I died for the comfort and the future of the people living in my country. Do you believe if I say so?

Only fools might belive these!

 

 

Ben ölü bir Amerikan askeriyim... Dünyaya demokrasi ve barış götürmek için öldüm. İnsanları özgürleştirmek ve terörün elinden kurtarmak için öldüm... Ülkemdeki insanların huzuru ve geleceği için öldüm...

Zannetmeyin sakın!

 

BARIŞ -                                                 Ya ne için öldün? Sen de mi savaş kurbanı oldun! Git isine dostum! Ben mi dedim sana, git ıraklarda bir ülkeye demokrasi götür diye?

JHONY –                                                Of course you did not tell me to do so. But I did not want to go either..

 

Sen demedin, evet! Ama ben de gitmeyi istemedim...

BARIŞ –                                       Gitmeseydin o zaman...

JHONY –                                               If I were thinking the way I do now at that time, I wouldn’t have gone there. I wouldn’t have believed the lies of democracy and the bulls of freedom. But I was in a different mood then. I was preparing to get married. I had a job! I had dreams! I had a happy family! One day I learned that my girl friend was cheating on me. I was destroyed when I learned this. I fell in a deep sarrow. It became hard to stay in the city where I’d grown up! I tried to run away from myself. I ran away, leaving everything. My home, my family, my job.. And everything left me! I became a jobless, homeless, a hopeless man! The life was willing me to die! But I should have had a reason to die. If I killed myself, I would have made her happy. I enlisted to the army. By signing the contract I ceased from my life.

 

Şimdiki aklım olsa gitmezdim oraya... Kanmazdım bu demokrasi yalanlarına, özgürlük palavralarına! Ama o zamanlar öyle bir psikolji içindeydim ki... Evlilik hazırlıkları yapıyordum... Bir işim vardı! Hayallerim vardı! Mutlu bir ailem vardı! Bir gün sevgilimin beni aldattığını öğrendim! Arkadaşının kuzeni ile birlikteymiş. Bana bir sure ara verelim, belki dönerim sana dedi! Araştırdım, koştum peşinden bir dedektif gibi! En sonunda telefon dökümleri geçti elime! Anladım aldatıldığımı! Yıkıldım! Evimde duramaz oldum... Sokaklarında dolaşamaz oldum, doğup büyüdüğüm şehrin! Kaçmaya çalıştım kendimden! Her şeyimi bırakıp kaçtım! Evimi, ailemi, işimi... Ve her şey de beni bıraktı! İşsiz, evsiz barksız ve hayalleri olmayan bir adam oldum! Hayat artik ölmemi istiyordu benden! Ama bir şeyler için ölmeliydim. Kendi kendimi öldürürsem, onu sevindirirdim...

Orduya yazıldım, sözleşmenin altına imza attım! Hayatimi çöpe attım!

 

BARIŞ –                                                 Aşk yüzünden demek... Saçma! İçinde böyle bir aşk olan biri, içinde aşk olan biri, insan öldüremez! Sen şayet öldürdüysen insanları, bahsedemezsin Aşktan falan!

JHONY –                                       You are talking nonsense. You can go to death only if you have such a love in your heart and you have nothing left to lose in your life. And you can become a murderer only if you can see the enemy as that woman who had destroyed your everything and kill them as if you were killing her. Each time I pulled the trigger, I killed her! Each day! With each bullet! At each step! And after each murder, I came back to life again. I was mistaken again!

 

                                                        Esas senin söylediğin saçma! Şayet böyle bir aşk varsa içinde ve hayatta kaybedecek bir şeyin kalmadıysa ölmeye gidebilirsin ancak! Ve karşındaki insanları o her şeyini silip bitiren kişi olarak görebilirsen, onu öldürüyormuşçasına öldürebilirsen ancak bir katil olabilirsin! Ben hep onu öldürdüm. Her gün! Her kursunda, her adımda! Ve her cesetten sonra yeniden dirildim! Yeniden yanıldım!

 

BARIŞ –                                       Sonra nasıl öldün?

JHONY –                                               I received a letter. A letter, saying that Sarah had died.

 

                                                        Bir mektup geldi... Sarah’in öldüğünü söylüyordu mektup!

 

BARIŞ –                                       Ölmüş mü?

JHONY –                                               Written in the letter that she had comitted suicide. She couldn’t have forgiven herself. She had loved me and only me.. She had killed herself…

 

 

İntihar etmiş... Bana yaptıklarını affedememiş, kendisini affedememiş! Beni, sadece beni çok sevmiş! İntihar etmiş...

 

BARIŞ –                                       Sen de kendini mi öldürdün?

JHONY –                                               No! As I read the letter, that monster inside me had died! Everything became meaningless! I started to interrogate the reason of my being in the army. I started to interrogate my life, everything happened.. I started to ask myself “why am I here?” I grieved bitterly seeing the people screaming, crying, diying around myself. I became unable to touch the trigger. One day in the center of the city, a girl walked towards me. Her eyes were just like Sarah’s.. Her hair, her lips.. She looked in my eyes. Looked.. Looked.. And then, she pulled the primer on her and burst herself! Everything darkened, my life darkened! My life which was going as it should, slipped from my palm within a year..

 

 

Hayır! Mektubu okuduğum an, içimdeki o canavar oldu! Anlamsızlaştı her şey! Orda bulunma amacımı sorgulamaya başladım! Yaşamımı sorgulamaya başladım! Olan bitenleri! Niye buradayım ben, diye sormaya başladım kendi kendime! Etrafımda ölen insanları, ağlayan, bağıran insanları gördükçe içim yandı! Donuklaştım… Elim tetiğe gitmez öldu! Bir gün, şehir meydanında, bir kız yaklaştı yanıma!

Ayni Sarah gibiydi gözleri, saçları, dudakları... Gözlerimin içine baktı! Baktı... Baktı... Ve sonunda, üzerindeki funyeyi çekip kendini patlattı! Gözlerim karardı, hayatim karardı... Yolunda giden hayatim, bir sene içinde avuçlarımın içinden kaydı!

 

BARIŞ–                                                  Kayıyor ve kaydırılıyor hayatlar hiç uğruna... Birilerinin hayatlarına yıldızlar eklensin diye, yıldızlar gibi kaydırılıyor hayatlar! Birilerinin cepleri dolsun diye, birileri özgürlüğüne özgürlük katsın diye, birileri gülsün diye birileri ağlatılıyor! Oval ofislerde, kapalı odalarda, gizli telefonlarda, içki masalarında satılıyor hayatlar, harcanıyor hayaller, ümitler... Hayır! Ben yapamam bunu! Savaşa gidip de birini öldüreceğime, kendimi öldürürüm de yine de savaşa gitmem!

DEDE –                                        Ne savaşı?

PABLO –                                      Barış, ne diyorsun sen?

KADIN –                                      Was hast du gesagt?Unsichlich!

 

Ne söylüyorsun barış? Aptalca konuşma!

 

YÜZBAŞI –                                  Ne savaşından bahsediyorsun sen...

BARIŞ –                                         Dünya savaşı... Son dünya savaşı... Görmüyor musunuz hala? Etrafınız çevrildi! Etrafı yanan bir eve sıçramaz mı sanıyorsunuz yangın? Ki kıvılcımlar çakılıyor içerde... Farkında değil misiniz gelen savaşın? Geliyor... Hazır olun! Karşı olmak saçma! Size sormayacaklar nasıl olsa! Karşı olmaktansa hazır olun savaşa! Ama ben yokum bu savaşta!

Yokum! Yokum! Yokum! Yokum!

 

 

 

 

Işıklar kararır... Nokta ışıkta Barış yerde yatmaktadır! Sayıklayarak uyanir... Kalkar, gitarı ile bir şarki çalar Final Şarkısı “TUT ELİMİ ANNE” girer... Yukardan sallanan ipin altına bir sandalye koyar... Yukardan beyaz bir bez düşer, ışıklar ters döner... Barış’ın gölgesi kendini asar... Muhafızlar girer, Barış’ı indirirler ve tabut taşır gibi bezin önüne getirirler. Ayağa kaldırırlar ve...

 

 

MUHAFIZLAR –                         Barış öldü... Barış artik yok!

 

Sessizlik…

 

BARIŞ –                                         ( Alaycı bir gülümseme ile…) Zaten hiç olmadı ki...(Çıkar...)

MUHAFIZLAR –                                  ( Kendi aralarında konuşarak çıkarlar…) Doğru soyluyor… Ne zaman oldu ki… Ben hiç görmedim! Barış olmadı gerçekten de... Yaşayanınız oldu mu?

 

Işık kararır... Tekrar yandığında iki muhafız içeriye girer. Birinin elinde bir çuval ekmek, diğerinde bir bidon su ve iki tas vardır...

 

MUHAFIZ I-                                           Evet... Bunu oyun sananlar varsa hala yanılıyorlar...

MUHAFIZ II –                              Mahkemeye çıkana kadar, esirsiniz... Savaş esiri... İşte burada ekmek var, burada da su...

MUHAFIZ I-                                          Hakkınızda ikinci bir emire kadar burada tutuklusunuz...

MUHAFIZ II –                                        Kapılar kilitli, uslu uslu oturun burada tamam mı?

 

Demir kapıyı kilitleyip çıkarlar ve ışıklar söner... Bir nokta ışık dışında hiç bir ışık kalmaz... Seyircinin tepki vermesi beklenir… Seyirci kapıları zorlamaya başladığında full ışık ve selam...

 

 

SON

 

OKAN METIN

Ocak 2007

istanbul

 

 

 

*SAVAŞIN DOĞUŞU RİTÜELİ:

 

4-5 dakika sürecek bir dans gösterisidir… Bombalama sonucu yerde yatan askerler, derin bir sessizlik sonrası müziğin başlamasıyla yavaş yavaş dirileceklerdir… Yani toprak onları tekrar var edecektir… Ayağa kalkan insanlar ritimi hissedip mutlu dans ederlerken yukarıdan kâğıtlar dökülecektir… Kâğıtları yerden alan insanlar bir sınır çizecek ve ikiye ayrılacaklardır… Sınırı geçen birini, diğer taraftaki biri dövecek, dayak yiyen yanına bir kişi alıp onu dövecek… O bir sopa ile o iki kişiyi dövecek, o iki kişi bıçak ile onu öldürecek… Onun arkadaşları silah ile iki bıçaklıyı öldürecek, onlar bir tüfek ile uzaktan silahlıyı öldürecek, onlar bomba atarak onları öldürecek… Sonunda sahnede kavga eden iki kişi ve disko müziğinde dans eden bir kalabalık olacaktır… Ve bir anda uçak sesleri duyulacak… Üzerlerine yağan bombalar sonucu hepsi ölecektir… Burada da, savaşın temelinde kavga etmek olduğu, savaşın kavganın büyümüş hali olduğu vurgulanacak ve günümüz dünyasına bir gönderme yapılarak, dünyanın bir yerinde insanlar savaşırken, diğer insanların dans etmesi sembolize edilecektir… Uçak sesleri ve düşen bombalar ile savaşın herkesi öldüreceği, duyarsız kalınmaması gerektiği vurgulanacaktır…

 

Müzik, vurmalı çalgılarla başlar… Çünkü ilk insanın müziği sadece ritimlerdir. Ardından bir ney sesi duyulur ki bu da İslamiyetlin simgesi olacaktır… Ritim yavaş yavaş hızlanırken, her hız arttırılışında çanlar çalacaktır ki bu da Hıristiyanlığın simgesi olacaktır… Yani dünyadaki en büyük savaşlara sebep olan aynı Tanrı’nın iki farklı dini sembolize edilecektir… Bir süre sonra kemanlar ile bir klasik müzik tadı verilirken, daha sonra kanun ve ud ile bir arap ezgisi sunulacak, daha sonra bir disko müziği halini alacak, fonda köpek havlamaları, siren sesleri, kornalar vs duyulacaktır… Bu da bir kargaşa ortamını sembolize edecektir…