OKAN METİN @OKAN_METIN_139

TOPRAK ANA SAVAŞ(MA) BABA

İçeriye heyecanla seslenerek bir kadın girer... Kadın Almanca konuşmaktadır, Barış ise Türkçe… Kadının konuşmaları, üst yazı ile seyirciye tercüme edilir…

 

 

KADIN –                                       Barış... Barış!

DEDE –                                         Buradayım anne...

BARIŞ–                                                  Anne mi? Barış mı? Nasıl yani? Senin adın da mı Barış?

DEDE –                                                  Evet... Bu da annem Singrid! Singrid Führer...

BARIŞ –                                        Nasıl yani? Annen Alman mı?

DEDE –                                         Evet...

BARIŞ –                                         O zaman sen? Bir dakika, ben?

 

DEDE –                                           Ne önemi var Alman ya da İspanyol olmanın... Amerikalı ya da Iraklı doğmanın... Savaşta ölecek olduktan sonra ne önemi var ki bunların?

 

KADIN –                                                 Willkommen Barış… Schön das du kommst / ich freue mich dich zu sehen.

 

Hoş geldin Barış… Seni gördüğüme sevindim…

                                                                      

BARIŞ –                                      Teşekkür ederim...

KADIN –                                                Wie geht es dir? Ich weiss es ist schwer darüber zu denken.

 

Nasılsın? Biliyorum, bunun düşüncesi bile çok zor..

 

BARIŞ –                                      Düşünmesi de zor, yaşaması da...

DEDE –                                       Yaşaması mı? Sen yaşamıyorsun ki artık!

BARIŞ –                                      Sana bir şey sorabilir miyim?

KADIN –                                     Natürlich... / Elbette…

BARIŞ –                                      Dedem öldüğünde, neler hissettin?

KADIN –                                     Warum fragst du mir das?

 

Bana bunu niçin soruyorsun?

 

BARIŞ –                                                 Annemin su an neler hissettiğini çok merak ediyorum...

KADIN –                                                Ja, stimmt… Ich verstehe dich... Als ich erfuhr das mein sohn starb, blieb ich tagelang stocksteif...Ich könnte weder noch weinen noch sprechen...Nach einer woche sparter sah ich auf seinem bett, das braune hemd,dass ich ihm geschenkt hatte.Ich fing schreiend an zu weinen! Es war so eın weınen,dass garnıchts meine tranen aufhalten konnte...So bald ich ihm dieses gedicht schrieb...

 

 

Evet… Seni anlıyorum… Oğlumun olduğunu duyduğumda, kaskatı kalmıştım günlerce... Ne gözümden bir damla yaş akmıştı, ne ağzımdan iki kelime çıkmıştı... Bir hafta sonra, ona hediye ettiğim kahverengi gömleğini gördüm yatağının üzerinde... Çığlıklar içinde ağlamaya başladım! Öyle bir ağlamak ki hiçbir şey dindiremedi gözyaşlarımı... Ta ki ona şu şiiri yazana kadar…

 

 

 Mein Sohn, ich hab dir die Stiefel

Und dies braune Hemd geschenkt:

Hätt ich gewußt, was ich heute weiß

Hätt ich lieber mich aufgehängt.

Mein Sohn, als ich deine Hand sah

Erhoben zum Hitlergruß

Wußte ich nicht, daß dem, der ihn grüßet

Die Hand verdorren muß.

Mein Sohn, ich hörte dich reden

Von einem Heldengeschlecht.

Wußte nicht, ahnte nicht, sah nicht:

Du warst ihr Folterknecht.

Mein Sohn, und ich sah dich marschieren

Hinter dem Hitler her

Und wußte nicht, daß, wer mit ihm auszieht

Zurück kehrt er nimmermehr.

Mein Sohn, du sagtest mir, Deutschland

Wird nicht mehr zu kennen sein.

Wußte nicht, es würd werden

Zu Asche und blutigem Stein.

Sah das braune Hemd dich tragen

Habe mich nicht dagegen gestemmt.

Denn ich wußte nicht, was ich heut weiß:

Es war dein Totenhemd.

                              

BERTHOLT BRECHT

 

                      Oğlum sana bu çizmeleri

                 Ve bu kahverengi gömleği hediye ettim:

 Bugün bildiğimi bilseydim eğer

(bunların hepsini bilseydim eğer)

                          Kendimi asmayı yeğlerdim 

                          Oğlum elini gördüğümde hitleri selamlarken

                          O ellin kırılacağını bilemezdim

                          Ne çeşit kahraman olacağını

                          Konuşurken duydum senin

                          Bilmiyordum, tahmin edemiyordum, görmüyordum:

                          Sen onları kamçılanan esiriydin

                          Oğlum seni Hitler’in arkasında yürürken gördüm

(asker yürüyüşü yani)

                  Ve bilmiyordum onunla yola çıkanın asla geri dönmeyeceğini

                 Oğlum bana almayanın tanınmayacak hale geleceğini söylüyordun

                 Nerden bilebilirdim ki

                 Her yerin kül ve kanlı taslara dönüşeceğini

                 Üzerinde kahverengi gömleği gördüm

                 Buna kaşı değildim          

                 Çünkü bilmiyordum bugün bildiklerimi

                 O senin ölüm gömleğindi

 

 

BARIŞ –                                                 Sen Hitler’in peşinden giderken mi öldün dede?

DEDE –                                                  Ben gitmedim, götürdüler... Götürdüler ve öldürdüler... Üzerimdeki o kahverengi gömleği anneme götürdüler ve beni çırılçıplak gömdüler...

BARIŞ –                                      Mezarın nerde simdi?

DEDE-                                                    Mezarım? Mezarımı mı soruyorsun? Mezarım Rusya’da Stalingrad’da, uçsuz bucaksız buzların altında..Buz kesen havada, yanımda arkadaşlarımla, koyun koyuna yatmakta cesedim! Mezar taşım yok, nerde yattığımı bilen yok, arayan soran yok! Başucumda yaprakları uçuşan bir ağaç yok! Bir kardeşim vardı savaşa giderken geride bıraktığım, simdi artik o da yok!

BARIŞ –                                      Kardeşine ne oldu?

 

DEDE –                                            

 

Kardeşim bir pilottu.

Güzel bir günde emri geldi. 

Hazır etti çantasını, 

Güneye doğru koyuldu yola. 

 

Bir fatihti kardeşim. 

Yerimiz yoktu yaşamaya. 

Topraklar ele geçirmekti 

Öteden beri hayalimiz. 

 

Kardeşimin fethettiği yer şimdi 

Guadarama dağlarında. 

Boyu tam bir seksen, 

Derinliği bir elli

 

BERTHOLT BRECHT