Region-Beta Paradoks'u Üzerine
Bilimsel kısmı geride bıraktık. Şimdi gelelim benim tamamen serbest atış kullandığım kısma. Burayı benim düşüncemi merak etmeyenler okumayabilir çünkü sıkılabilirler. Bu paradoksun isminin olduğunu öğrendiğim anda bu yazıyı yazmak istedim aslında çünkü paradoksun anlattığı şey günlük hayatta herkesin çok yaşadığı fakat fark etmediği ama eminim ki zaman zaman üstüne düşündüğü bir durum. Fakat benim ilginç bulduğum nokta kişi bazlı yaşanan bu paradoksun kollektif bir yıkıma yol açtığını fark etmem oldu diyebilirim.
Ülkenin durumu malum hiç de iyi gitmiyor, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı gerçekten saçma seviyelere ulaşmışken, hala görüyoruz ki bazı insanlar (tercihlerini eleştirmemekle birlikte) elde ettikleri statüyü korumak için yaşantılarındaki küçük sıkıntılara göz yumarak onların düzelmemesinin de yolunu açmış oluyorlar. Bunun daha büyük bir kitleye olan etkisini bir örnekle açıklayacak olursak: Mesela son zamanlarda en çok gözüme çarpan durumlardan biri iş bulamam kaygısıyla sevmediğin işi yapmaya devam etme. Borç ödemesi gerekenler ve güvencesi olmayanlar için tabii ki anlaşılabilir bir durum fakat benim kendi düşüncem hiçbir materyal değerin kendi akıl sağlımızın üstünde olmadığı. Faturaları ödüyor, borçları kapatıyor “Aman Ali Rıza Bey tadımız kaçmasın” derken katlanılan mobbing, stres ve iş yoğunluğu sonucunda insanlıktan çıkmamak elde olmayabiliyor.
Daha kollektif bir pencereden baktığımızda ise, elde olanı korumak bizden sonra gelecek nesil için normalleşmiş gözüküyor. Z kuşağının içinde çok daha farklı düşünen ve hareket edenler kesinlikle vardır fakat bu statükocu yaklaşım, davranışsal bir miras olarak (boomer olan benim ebeveynlerim tarafından) bana ve sonra da daha sonraki nesillere benim içinde bulunduğum jenerasyon tarafından aktarılmaya devam ediyor maalesef. Ülkenin içinde de hayat pahalılığına rağmen bir takım lükslerinden vazgeçmeyen ya da yurt dışında yaşamak için artık şansının kalmadığını düşünen bir kısım insan (belki de haklı olarak) kazandıkları parayı burada iyi şartlarda yaşamak için harcarken, ne yazık ki bu imkanlara sahip ol(a)mayan insanların daha da zor bir hayat sürmesine az da olsa katkıda bulunmuş oluyor. Daha zor şartlarda yaşayanların öyle yaşaması tabii ki daha iyi şartlarda yaşayanların suçu değil ama bazen daha birleştirici bir bilinçle herkes için daha iyisi olabilir miydi sorusu beni çok düşündürüyor. Bu noktada bazı durumlar için inandığım bir görüşle bitirmek uygun geldi. ‘Bazen yukarıya çıkmanın en iyi yolu en dibe inmektir. Çünkü oradan sonra tek yol yukarıdır.’ Bu, biraz faydacı bir yaklaşım gibi dursa da yaşam kalitesinin artması açısından, son zamanların popüler (ve dolayısıyla biraz ayağa düşmüş) söylemi “konfor alanından çıkmak”, bana kalırsa popüler kültürün bir kurbanı olmuş ve kişisel gelişim kitaplarının yüzlerce sayfa yazıyla süslemeye çalıştığı ama esasen son derece yalın bir gerçekliktir. Bütün bunlar beynimin içinde sağa sola çarparken Region-Beta Paradoks’unun varlığını öğrenmem ile birlikte bu yazı halini aldı ve ben de kafamı kurcalayan bazı şeyleri sizlere anlatmak istedim. Umarım beğenmişsinizdir.