Orion @Orion_75
Potansiyelimizin Sınırları

“Kimse sana aşık olduğunu söyleyemez. Sadece sen bilirsin. Her şeyinle. Tüm bedeninle.”


Matrix / Kahin’in bu cümlesine bayılırım . Aşka sezgisel bir yaklaşımdır, gerçeğin dolaysız , içgüdüsel bir biçimde kavranması gibidir .

Burada “İçgüdü” bahsini biraz açmamız lazım . İnsan dahil tüm canlılarda mevcuttur . Bizi ortak amaca yöneltir . Biraz biyolojiye gireceğiz : İçgüdü, genlerimizde vardır. Bu anlamda kesintisizdir ( sperm ve yumurta hücrelerinin davranışları (kapasitasyon henüz sır ) , zigot, fetüs , bebek , yetişkin, tekrar başa dönen döngü ). İçgüdü  sonradan öğrenilmez , herhangi bir düşüncenin eseri değildir. Gerektiği zamanda ve gerektiği yerde kendiliğinden ortaya çıkan yeteneklerimizdir. İçgüdü konusu bilimde hala tartışmalı da olsa ben bu şekilde açmayı uygun buldum. Bu konuyu açmadan Aşk’ı anlamak zor keza…

“Neden Aşk kavramı, potansiyelimizin sınırlarında bize yol göstericidir ? “ sorusuna “İsfahan Şahının oğlu Kerem, aşkı Aslı için dağları hangi güç ile delmiş ? “ sorusu ile yanıt verelim. Aşk, sırtını benliğe vererek mantığı ve sağduyuyu ezip geçebilir , sınırları ve gücü sonsuzluğa ulaşabilir .( İd (Alt benlik), ego (benlik), süper ego (üst Benlik) kavramları için Freud ‘un “ Ego ve İd ”kitabını öneririm) .

Aşk ile ilgili duyduğum en anlamlı açıklamalardan birisi de Nolan’a aittir (Interstellar) :


“-Aşk bizim icat ettiğimiz bir şey değildir. Aşk gözlemlenebilir, çok güçlüdür. Bunun da bir anlamı olması gerekiyor. Sevginin tabii bir anlamı vardır, eğer toplumsal yararı, toplumsal bağları ve çocukları varsa… Biz ölmüş insanları da seviyoruz. Bunun toplumsal yararı ne ? Yok. Belki de bu daha büyük bir anlam içeriyor. Belki henüz anlayamadığımız bir şey. Belki de bu bizi bilinçli olarak algılayamadığımız bir üst boyutun kanıtıdır, bir eseridir. Yıllardır görmediğim, tanıdığım birisi için kainatı aşıp geldim -ki bu insan muhtemelen ölmüş olabilir-. Aşk bilinçli olarak boyutlar arası zaman ve uzayın ötesine geçirebildiğimiz tek şeydir. Henüz anlayamasak bile, Aşka güvenmeliyiz.”



Madem ki sınırları zorlayacağız, bu durumda diğer bir kavram , “Hırs / Azim “ . Hırs ile yeteneklerimizi ne kadar geliştirebiliriz ? Çalışarak, okuyarak , pratik yaparak , ve tüm bunları “Azim” ile yerine getirerek nereye kadar ilerleyebiliriz ? Sınırları aşmak, ne kadar acılı bir yolculuğa çıkmayı gerektirir ? Kusursuz bir iş çıkarmak isteyen kişi , ne kadar baskı altına girebilir ? Azim nereye kadar sürebilir, çözülme nerede başlar ? Bu soruların cevabı elbette isteğimizin derecesine ve potansiyel gücümüzü kinetiğe ne kadar yansıtabildiğimize bağlıdır. 


Whiplash 'te Fletcher ne diyordu : 

"Ben orada insanları, onlardan beklenenin ötesine zorlamak için bulunuyordum. Bunun mutlak bir gereksinim olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde dünyayı bir sonraki Louise Armstrong’dan, Charlie Parker’dan mahrum ederiz. Charlie Parker’in nasıl Charlie Parker olduğunu anlatmıştım. Charlie Parker , aslında tek bir gayeyle alıştırma yapmış , "bir daha asla kimseyi kendine güldürmeyecekmiş" .Günlerce, aylarca çalışmış. Bir sene sonra sahneye geri dönmüş. Sahneye çıkmış ve dünyanın duyduğu en iyi soloyu çalmış. 

-Belki çok ileri gidersiniz ve bir sonraki Charlie Parker, Charlie Parker olmadan onun cesaretini kırarsınız.

-Hayır oğlum, hayır. Çünkü bir sonraki Charlie Parker’in cesareti asla kırılmayacak. Açıkçası Andrew, karşıma hiç Charlie Parker çıkmadı. Ama çabaladım. Pek çok kişiden daha fazlasını yaptım yani. Çabalarım için de özür dileyecek değilim ...”

Görme engelli ressam John Bramblitt , etek ve terlikleriyle tam maraton yarışını birincilikle bitiren Meksikalı María Lorena Ramirez , yüz yaşında tam maraton koşup bitiren Fauja Singh ve benzerleri bu güçleri nasıl edindiler ?


Tutku / İhtiras / Passion !


Sınırlarımızı belirleyen şey, Aşk ve Hırs’ tan ziyade hissettiğimiz “Tutku” nun mertebesidir. “ Tutkulu Aşk” ve “Tutkulu Hırs” ikilemeleri ile anlam bulur sınırlarımız . Aksi halde ortalamalar üzerinde gezinip durur , parabolün tepe noktasını asla göremeyiz. Tutku , burada katalizör etkisi de yaratır . Tepkimeyi hızlandırır , interaksiyon sağlar . Sınırları zorlamanın ilk adımı , hayata tutku ile bağlanmaktır. Descartes’e göre , belirli nesnelere ,     kişilere , düşüncelere ve olgulara yönelmiş , çok güçlü ve sürekli bir duygudur . Belirli zihinsel işlevlere yönelir , onların üzerinde egemen olur , diğer zihinsel işlevleri bastırır . Hegel, tutkuyu tüm davranışların temel kaynağı kabul etmiştir . Tutku , kişiliğin derinliklerinden gelir . İnsan kişiliğinin değişik katmanlarında bulunan ruhsal güç ve karmaşalardan kaynağını alır ve kişiyi belirli bir amaca yöneltir. Burada önemli olan, tutku ile tutsaklığın sınırlarını ayırt edebilmektir.

Nihayetinde içimizdeki Aşk ve Hırs , kuvvetli bir tutku ile birleşmediği sürece sınırlarımızı kestirmemiz zordur.

Tutkularınız bol olsun, hayattan keyif almanın , farklı ve kışkırtıcı şeyler başarmanın yegane yolu buradan geçmektedir ( elbette farkında olan insanlar için ) ; hiç olmazsa tutkulu insanlara değer verin …

Sağlıcakla…
Orion
3

Henüz hiç yorum yapılmamış.