Yapay Zekanın Yol Açacağı Problemler Üzerine Sosyolojik İnceleme
Günümüzde robotlar ve yapay zeka teknolojisi, hayatımızın her alanında daha yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu teknolojik gelişmeler, yeni etik ve hukuki sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu makalede, Lexpera blogundan "Robotlar ve Yapay Zeka: Etik ve Hukuki Açıdan Güncel ve Muhtemel Sorular" başlıklı bir yazıyı sosyolojik açıdan inceleyeceğim.
Makale, robotlar ve yapay zeka teknolojilerinin gelişimi ile birlikte ortaya çıkan etik sorunları ele almaktadır. Yazar, robotların insanların yerini alıp alamayacağı, yapay zekanın insan zekasını aşabileceği ve insanların yapay zekaya karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği gibi soruları tartışmaktadır. Ayrıca, hukuki açıdan robotların sorumluluğunu ve yapay zeka teknolojilerinin kullanımını düzenleyen yasal çerçeveleri de ele almaktadır.
Bu soruların tartışılması, toplumsal bir mesele olarak ele alınabilir. Robotlar ve yapay zeka teknolojilerinin kullanımı, işçi sınıfı ve toplumun diğer kesimleri üzerinde de etkili olabilir. Makalede bahsedilen yapay zeka teknolojisi, işgücü piyasasında yer alan insanların yerine geçebilir ve bu da işsizliğe yol açabilir. Buna ek olarak, robotların hayatımızdaki rolleri ve toplumda kabul edilebilir sınırları hakkında tartışmalar yaşanmaktadır.
Yazar, soruları tartışırken, Fransız sosyolog Émile Durkheim'in toplum ve birey arasındaki ilişki hakkındaki teorisine atıfta bulunmaktadır. Durkheim'e göre, toplum, bireylerin bir araya gelmesi sonucu oluşur ve bireylerin davranışları toplumun normları tarafından şekillenir. Bu teori, robotların toplumsal etkileri hakkında düşünürken de geçerlidir. Robotların toplumsal etkileri, toplumun bu yeni teknolojik gelişmeleri nasıl kabul ettiği ve robotların toplumda ne kadar yaygın olarak kullanıldığı gibi faktörlere bağlıdır.
Bir diğer ifadeyle, Fransız sosyolog Émile Durkheim, toplumun işlevsel bir organizasyon olduğunu ve her bir parçasının birbirine bağlı olduğunu savunur. Yapay zeka ve robotların gelişmesi, toplumdaki işlevsel yapıyı etkileyebilir. Üstteki örneği devam ettirecek olursak, birçok iş alanında yapay zeka ve robotların kullanılması, insan emeğine olan ihtiyacı azaltabilir ve dolayısıyla işsizlik oranlarını artırabilir. Ayrıca, yapay zeka ve robotlar, insanların iş yerindeki psikolojik ihtiyaçlarını da etkileyebilir. İnsanların birbirleriyle olan iletişimlerinde ve bir arada çalışma ortamlarında, yapay zeka ve robotların varlığı, insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamalarını zorlaştırabilir.
Max Weber, modern kapitalist toplumlarda rasyonel eylem kavramını geliştirdi. Yapay zeka ve robotların gelişimi, rasyonel eylemin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Yapay zeka ve robotlar, verileri analiz ederek kararlar alabilirler ve bu kararlar, verilerin doğruluğuna dayanarak rasyonel bir şekilde alınır. Ancak, yapay zeka ve robotların rasyonel kararları, insanların duygusal ve ahlaki değerlerinden etkilenmez. Bu nedenle, yapay zeka ve robotların aldığı kararlar, insanların ahlaki değerlerine uygun olmayabilir.
Bu noktada, söz konusu etik ve hukuki çerçevelerin belirlenmesinde, özellikle de hukuki sorumluluğun belirlenmesinde, sosyolojik düşünceler ve ahlaki değerler önemlidir. Örneğin, Max Weber'in "rasyonel bürokrasi" kavramı, robotların yönetimindeki işleyişin belirlenmesinde etkili olabilir. Bu kavram, hukuki sorumluluğun belirlenmesi açısından da önemlidir. Rasyonel bürokrasi, yasalara uygun, planlı, öngörülebilir, rasyonel ve etkili bir işleyişi amaçlar. Bu çerçevede, robotların yönetimi de rasyonel bürokrasinin özelliklerini taşıyacak şekilde düzenlenmeli ve hukuki sorumluluk da belirli bir yapı içerisinde ele alınmalıdır.
Sosyolog Max Weber'e göre, toplumsal değişimler ve dönüşümler, sosyal eylemlerle gerçekleştirilir. Bu perspektiften bakıldığında, yapay zeka ve robotik teknolojilerin toplumsal değişimlere etkisi, bu teknolojilerin nasıl kullanıldığına ve toplumda nasıl kabul gördüğüne bağlıdır. Örneğin, yapay zeka ve robotik teknolojilerin kullanımı işsizliği artırabilirken, aynı zamanda iş süreçlerini daha verimli hale getirerek toplumsal kalkınmaya da katkı sağlayabilir.
Karl Marx, kapitalizmin insanları sömürdüğünü ve emeğin sömürüldüğünü savunur. Yapay zeka ve robotların kullanımı, bu sömürüyü artırabilir. Örneğin, yapay zeka ve robotlar, daha hızlı ve verimli bir şekilde üretim yapabilirler ve bu da şirketlerin karını artırabilir. Ancak, bu artan kar, işçilerin ücretlerine yansımayabilir. Ayrıca, yapay zeka ve robotların kullanımı, insan emeğine olan ihtiyacı azaltırken, şirketlerin işçilere olan yatırımını da azaltabilir.
Henüz hiç yorum yapılmamış.