"BOŞ AYNA" - Kitap Yorumlaması
Dr. Karyl McBride, evlilik ve aile terapistliği yapan, aile kökenli disfonksiyonel sorunlar konusunda uzmanlaşmış, narsist ebeveynlerin çocukları hakkında araştırmaları olan psikolog yazar.
“Anne senin için hiçbir zaman yeterince iyi olamayacağım… Değil mi?” beni kitaba çeken kitabın kapağındaki vurucu cümleydi. Benim görüşüme göre, Anne- kız ilişkisinin olmazsa olmaz motto cümlesidir. Anneniz tarafından onay ve kabul görmek için sürekli bir şeyler yapmanız gerektiğini bilirsiniz. Başarmak yerine getirmek için ne kadar çaba harcasanız da bu sizi iyi hissettirmez. Boş ayna… Kitabın adı nokta atış olmuş. Aynaya yansıyan insanın içindeki boşluk, manalı geldi bana.
Kitap 3 bölümden oluşuyor. İlk iki bölüm, narsist anneler ve kızlarının ilişkilerindeki darbeyi ve yaşam biçimlerine etkilerini anlatıyor. Son bölüm de iyileşmenin rehberini sunuyor. Yazarın vaka deneyimleri ve araştırmalarını ortaya koyduğu samimi bir eser olmuş. Kendinizle bir iç hesaplaşma yaşatıyor. Kitabın başlarında bir anket var mesela kendinizi analiz edebiliyorsunuz. Derin duygularınızı anlamanızı ve kabul etmenizi istiyor. Kendinizi konumlandırıyor, bir motivasyona erişmenizi sağlıyor ve ona göre hareket ediyorsunuz. Daha sahici ve sağlıklı hissediyorsunuz.
Annelik, kültürümüzde o kadar idealize edilmekte ki, bir anne genellikle kendini çocuklarına adayan biridir. Anneler günü birçok ülkenin en çok kutlanan günlerinden biridir. Sarsılmaz kutsal varlık kurumudur.
Bende kız çocuk annesiyim, anneliği annemden, kültürden, biraz okuyarak ve o yolculukta yaşayarak öğrendim. Mükemmel olmaya gayret ettim, hatalar yaptım, tökezledim, düştüm kalktım, sevinçlerim oldu, böyle yaşanıyor bu müessese galiba. Anne kız ilişkimiz darbeler aldı, iyileştirme sürecinde ise, her şeyi olduğu gibi söylemeyi öğrendim. İma yok, gard yok, kendimi olmadığım biri gibi göstermek yok. Kitap da beni destekleyen örnekler buldukça güçlendim.
Dr. Alexander Lowen: “Varlık bilgelikten daha üstün bir yere oturduğunda, şöhret itibardan daha çok değer gördüğünde, başarı öz saygıdan daha önemli hale geldiğinde, kültürün ta kendisi görüntüye fazla değer vermiş olur. Ve narsistik olarak kabul edilmelidir.” (s.112)
Yani güzellik temel prensip olmaya devam ediyor. Bir kız için en önemli varlığı görüntüsü maalesef. Araştırmalar bunu destekliyor. Beden algısı bozukluğu, salgın haline geldi. Görüntünün hislerden, kimliğinden, değerlerinden daha önemli olduğu bomboş hisseden kadınlar oluştu. Bu tür kadınlar da hep yetersizlik hissiyle mücadele ederler.
Yaşamımdan bir anekdot:
Eşim hoş ve pasif biriydi. Her şeye katlanıyordum. Bana karşı iyiydi. Eve ekmek getiren de bendim. Beni kullandı. Narsistik biriydi ve benim de narsistik yaram vardı. Fakat bunu ilişkinin içindeyken göremiyordum. Bugün baktığımda görüyorum. Her şeyi ben hallediyordum. İnsanlarla tartışmaya girdiği için çok kereler işten atıldı. Onun için işler buldum. Hiçbir şey için çaba göstermedi. Geçmişe baktığımda da ona yaptıklarımın farkında değildi. Bunu hak ediyor, nimet olarak görmüyordu. Hiç özür dilerim cümlesi kurmadı. Patlıyor ve bir yandan da hayata devam ediyordum. Normalin dışında davranışlara epey toleranslıyım. 17 yılın sonunda boşandım, iyileşiyorum.
“Annemden aldığım mesaj, yapılması gerektiğini düşündüğü şeyi yaparsam beni seveceği mesajıydı. Kendim olmaya çalışıyorum ama kim olduğumu bilmiyorum.” (s.217) Bu alıntıyı yaptım, hayatımı özetliyor sanki…
Kızımı yetiştirirken performans odaklı bir anne olmamayı seçtim. Hayatını inşa ederken kararlarına, seçimlerine karışmamayı tercih ettim. El yordamıyla doğru ne bilmeden, bazen kafayı gözü çarparak hayatı öğreniyor. Bende yanında durmaya çalışıyorum… kesinlikle emin olduğum tek şey var hayatta, sevdiğim 2 kadın annem ve kızım. İyikilerim…
-Cevza
2
Henüz hiç yorum yapılmamış.