Ölümcül Oyunlar
Orijinal: Funny Games
Avusturya, 1997
Yönetmen: Michael Haneke
8/10
Tatile yazlıklarına giden mutlu bir aile. Bir adam bir kadın ve oğulları. Arabalarında ilerlerken müzik dinleyip kimin parçası olduğunu tahmin etmeye çalışan, birbirini sevdikleri çok belli olan bir çift. Arka koltukta belki de onlara sahip olduğu için mutlu bir çocuk.

Bu bir korku ve gerilim filmi. Zaten bu türde birçok film buna benzer başlar. Her şey çok iyidir ama asla böyle yürümeyecektir. Son derece klasik ve baştan tahmin edilebilir. Ama yönetmenin de amacı bu gibi sanki. Klişeler sunup her seferinde kroşelerle seyirciyi yıkmaya çalışmak…
Evlerine gelirler. Komşuları ve arkadaşlarıyla ayak üstü konuşurken yanlarında beyaz giyen iki genç de vardır. Sorulara kararsız ve tedirgin cevaplar gelir arkadaşları tarafından. Evet tarafından. Bir şeylerin garip ilerlediği bellidir. Bir süre sonra iki beyazlı gençten şişko olan(Bu tabiri diğer arkadaşı onun için kullanır. Yoksa fazla kilolu veya şişman diyecektik bu bir süre sonra izlerken küfürler savuracağımız bu adama) arkadaşlarının dört tane yumurta istediklerini söyler ve kadın kibar bir şekilde verir. Burada şişko gencin bakışları ben tekin biri değilim diye bağırır fazlasıyla. Alıp giderken düşürür ve tekrar ister. Bakışları, ısrarcılığı hatta tipi sinir bozucudur. Seyircinin rahatsız olma zamanı gelmiştir artık. Kadın yine verir bu arada mutfak tezgahındaki telefonu da bilerek suya düşürür çocuk ve sakarlık bahanesiyle devam eder. Sinir bozuculuğu artık kadını da sarmıştır. Bir süre sonra diğer daha zayıf, özgüveni yüksek ve son derece soğuk kanlı beyazlı diğer genç gelir. İkisinin de elinde beyaz eldivenler. Çok açık bir suçlu göstergesi, bir başka klişe gözümüze sokuluyor adeta. Bu sefer de köpeklerini bahane ederek sinir bozuculuklarına devam ederler. Ardından bir şeylerden şüphelenen adam çocuğuyla kayıktayken kontrol etmek için eve uğrar. Bu arada halat için kullandığı bıçak da kayığın içine düşer. Adeta benim de önemli bir rolüm olacak bu filmde diyor bıçak. Ardından adam eve gelir karısı onları evden kapı dışarı etmeye çalışırken o da varıp yardımcı olmaya çalışır. Ama suçlularımız çok pişkinlerdir. Hep üste çıkmaya çalışan, adeta hiçbir şey olmuyor gibi davranan bir sinir bozuculukla.

Artık oyun ciddileşmeye başlar. Beklenen şiddet kapıdadır. Hatta artık kapıda değil evin içindedir. Adamın bir tokat tepkisine karşılık yanda duran golf sopası adamın bacağına vurulur ve anında sakat bırakır. Artık ciddiyet anlaşılmıştır. Bundan sonra suçlularımızın oyunları devam eder. Köpeği öldürdüklerini soğuk sıcak oyunuyla göstermeleri gibi.
İzlerken çok rahatsız oluyoruz. Her şey suçlu beyazlıların kontrolündedir ve onlar çok serinkanlıdır. Tabi şişko için bu tamamen söylenemez. O daha çok yardımcı gibidir. Zayıf suçlu onunla da oyunlar oynar. Üzerine gider sinirini bozmaya çalışır. Adeta bir süre sonra karşılık verecekmiş de masum aileye yardım edecekmiş gibi… Ama işte bu da bir klişe.
Artık aileye istedikleri işkenceleri yapabilirler ve yaparlar da. Örneğin kadını kendisini soymaya mecbur bırakıp tekrar pek de vahşi bir amaçları yokmuş gibi tekrar giyinmesini istedikleri psikolojik şiddetler de dahil.
Çaresizlik… Hem masum ailenin hem bizim çaresizliğimiz. Yönetmen bunun farkındadır ve bize karşı kullanır da bunu. Zayıf ve her şeyin hakimi suçlu arada kameraya dönüp bizim üzerimizde de oynar. İşlerin istediğimiz gibi gitmediğini söyler bize.

ir kaos anında çocuk kaçar ve komşularını evine girer. Zayıf suçlu da peşinden gider. Evin içinde çocukla başlattığı yeni bir oyun. Çocuk banyoda onun yaşıtı olan arkadaşının pompalı tüfekle vurulup öldürüldüğünü görür. Peki biz nereden biliyoruz bu ayrıntıyı? Çünkü tüfek hemen orda duruyordur. Çocuk onu alır ve tüm seyircinin yapmasını istediği şeyi yapmaya çalışır. Katilin silahıyla katili vurması. Tabi ki bir klişe gerçekleşecektir ve silah boş çıkacaktır. Böylece eve geri dönüş. Artık birilerinin ölmesi gerekiyordur ve bu basit bir sayma oyunuyla gerçekleşir ve çocuk ailenin gözü önünde öldürülür. Ve bu öldürülme ve kadının soyulması gibi gururlarını zedeleyen sahneler bize gösterilmez. Belki de bu yönetmenin biraz da olsun bizi düşündüğünü gösterir.
Çocuk öldürülür ve katiller işerinin bittiğini söyleyip giderler. Onları bir sessizliğe gömüp giderler. Peki bu kadar mıydı yani? Tüm oyunlar bunun için miydi? Yoksa bu masumların tarafındaki seyirci daha mı fazla şey istiyor? Tatmin olmadık mı? Yönetmen de bunun küçük bir şaka olduğunu(kendi şakasının katillerin değil) gösterir.
Yardım istemek için planlar yaparlar. Bir an telefon çalışır gibi olur ama yine hüsran. Adam artık sakattır ve kadın yardım istemek için çıkar. Yolda bir araba gelir ve kadın emin olamaz acaba onlar mı diye ve saklanır yanından geçerken araba. Ardından arkasından koşar ama nafile. Bir hata yapmıştır. Ardından başka bir araba gelir. Büyük bir risk alır ve arabayı durdurur. Evet kim olduklarını biliyoruz ve tekrar eve dönüş yapıp oyuna devam ederler.
Bir oyun esnasında kadın kaşla göz arası tüfeği alır ve ayakta duran şişkoyu öldürür. Bu kez şok oluyoruz işte. Yoksa artık bir şeyler beklentilerimiz dahilinde mi ilerliyor. Asıl katilimiz panik içindedir ve garip bir şekilde kumandayı alıp televizyonu açmak ister. Garip bir sahne. Ama yönetmenin Belly's Video adlı filmini izleyenlere dank edecektir. Bu katilimizin daha küçük yaşlarda oynadığı rolüne atıf yapan bir sahne. Kumandayı aramasının nedeni sahneyi geriye sarmak. Ve evet sahne geri sarılır ve kadın tüfeği eline almaya çalışır ama başarılı olamaz. Ardından katil yine bize bakıp yüzümüze tokadı vurur. Klişeler, kroşeler…
Sıradaki kurbanımız babadır ve baba öldürülür. Sırada artık anne vardır. En başta asıl oyun sabah dokuza kadar onları öldürüp öldüremeyeceklerine dair girdikleri iddiaydı. Evet iddiaya aile de girer ama söz hakları olmadan.
Sabah olmuştur kadını elleri kolları ağzı bağlı bir şekilde kayığa bindirip bir yolculuğa çıkarlar. Bıçağın artık rolünü oynaması gerekiyordur. Oynar ama kısa bir roldür. Onu fark ederler ve hiçbir şey yaşanmaz maalesef. Saat artık sekiz olmuştur. Bir saat kalmıştır iddianın bitmesine. Heyecan katmadan o an suya atarlar kadını. Çünkü sıkılıp acıkmışlardır. Karakterlerinin rahatlığı tekrardan gösterilir. Kadının suya atılması adeta film boyunca kurduğumuz hayallerin suya atılmasıdır.

ayığı bir yere çekerler ve katilimiz bir eve doğru gider. Yine önceki sahnelerin birinde annenin denk geldiği başka bir aile. O sahnede kadın çaresiz bir şekilde katili bir tanıdığı gibi göstermek zorundadır. Tıpkı arkadaşlarının ayak üstü konuşurken yapmak zorunda kaldıkları gibi.
Kapıdan seslenir ve kadın dışarı çıkar ve genci tanır. Her şey onun için normaldir. Katil yine dört yumurta ister. Yeni kurbanlarımız bellidir. Yeni bir oyun başlamak üzeredir…

Çokça vurguladığım gibi, bana kalırsa seyirciyi hep merak içinde bırakan ama hep hayal kırıklığına uğratıp çıldırtmaya çalışıyor yönetmen. Sıkça klişeleri kullanıyor ama hep de bir yandan hep beklentimizi karşılamadan ilerletiyor. Bir filmde yönetmen ne kadar söz sahibi olabilecekse belki o kadar söz sahibi. Burada söz sahibi olmayanlar kurbanlar. Yani aile ve biz…
Tüm bu tarz filmleri eleştirir gibi davranıyor ve böyle kullanıyor kahramanları da. Film bittikten sonra seyirciyi de bir boşluğa itip düşünceler içinde bırakıyor. Bir oyun da bizim üzerimizde kurgulanmıştır…
Yumurta isteyen komşudan şüphelenmemiz mi gerekir acaba?
5
yeterince uzun bir yazı olduğu için eklemediğim birçok ayrıntıya sahip bir film. iyi seyirler :)
Okurken dahi heyecanıma yenik düştüm koşarak izlemek istiyorum filmi ve bunda sizin katkınız çok fazla.