Şule Kılıçaslan @Sule_Kilicaslan

bir kitap bir anime

izmir'e gitme hazırlıklarına ufaktan başlamışken kitaplığımı da baştan gözden geçireyim dedim ve okuduklarımından, gördükleriminden aldığım notların olduğu eski bir defterimi gördüm. uzun zaman olmuştu kapağını açmayalı. açınca da direkt iki şeyi düşündüm eskiden daha az üşengeçmişim ve yazım daha okunaklıymış. şimdi iyice tövbe estağfurullah bir hal aldı sanırım. geçen ptt deki görevli bile yakındı yazımın okunaksızlığından. neyse uzatmadan; yangını var depremi var daha nice öngörülemeyen durumu var bir de dijitale aktarayım dedim bazı kısımları. - e artık server larda çökmez heralde, ona da yapacak bir şey yok :) -


başlayalım...


Müstear ismi Trevanian olan Rodney William Whitaker'ın Şibumi kitabından seçtiğim bazı alıntılar işte şöyle:


  • Elinizde bir avuç gerçek bilgi var Binbaşı. Ve siz onlarla gülünç sonuçlar çıkarıyorsunuz.

/* sadece bu kitap için değil genel olarak en sevdiğim alıntılardan biridir. ve kimi zaman kendimi içimden bu cümleyi tekrar ederken bulurum :) */


  • ... ama hepsinden önemli olan, insanda bir ... nasıl söylemeli bilemiyorum. İnsan hem matematikçi olmalı hem de şair.


  • .... Anlatılamayacak bir şeyi anlatmaya çalışırken olağanüstü başarılısın bence.


  • ... Filozoflar ve savaşçılar için Go ne ise, muhasebeciler ve tüccarlar için de satranç o bence.


  • Anlatılamayacak bir niteliği tarif etme çabası. Bildiğin gibi şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün. O kadar doğru bir söz ki cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. Sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır fakat pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse... nasıl söylemeli... Hakimiyet peşinde otorite mi ? Onun gibi bir şey.


  • Unutma ki onlar bu tecrübeyi kazanmak için hayat keselerinden ödemişlerdir. Yeniden dolduramayacakları bir keseden.


  • Ve sonradan dönenlerin aşırı bağlılığı var sende.


  • Kazanan tarafın yaptığı propagandanın, kaybeden tarafın tarihini oluşturduğunu farkedemiyordu.

/* üf.. bu cümleden ilk okuduğumda da çok etkilenmiştim ve etkisini hiç kaybetmiyor. hiç düşünmediğim bir tarafa dikkat çektiği için sanırım, bilemiyorum. */


  • Adaletin yalnızca eşit olanlar arasında eşitlik sağlayacağı gerçeğini göremiyor, herkes arasında eşitlik sağlayabileceği hayaline kapılıyorlardı.


/* daha pek pek çok değinilecek kısım vardı ama şu son cümle ile bitirelim. */


  • Go ile satrancın farkı, felsefeyle muhasebe defteri tutmanın farkı gibidir.



evet, haliyle kitapta bu denli çok geçince -ve bir bakıma bir go oyunu gibi ilerler kitap- benim de kitabı okurken oyun da dikkatimi çekti; az buçuk araştırdım. O sırada şöyle tatlı mı tatlı komik mi komik "Hikaru No Go" animesi ile tanıştım. şimdiden söyleyeyim bazıları çocukça bulabilir, ama ben tam olarak öyle düşünmüyorum.


an image of...




an image of...

böyle şaşırdığında ceketi omuzundan düşen amcalar var :))


özellikle animedeki şu minvaldeki -orijinalini hatırlamıyorum şimdi de biraz bakındım ama kaçıncı bölümde olduğunu kestiremedim, olur da baştan izleyen olursa ya da zaten bilen; söylerse sevinirim.- diyaloglara bayılmıştım: Sai karakteri bir şekilde bir kaç yüzyıl öncesinden geldiği için haliyle Japonya'nın yeni görünümü onu dehşete düşürür. Yüksek katlı binalar, teknoloji vs. ama bi yerde diyor ki şemsiyeler aynı bizim zamanımızdaki gibi. insanoğlunun buna alternatif bir çözüm bulmamış olması ilgincine gider.


öyle işte güzeldi bence, izlediğim zamanlarda çok keyif almıştım. bi bakılabilir.


müzikleri de çok hoştu örnek verecek olursam -> 我们的冒险 (棋魂)钢琴 - Bokura No Bouken (Hikaru no Go) piano - YouTube


Bir de şu kısmı eklemeden bitirmeye hiç bir şekilde gönlüm razı olmadı.


Lise yıllarında okuduğu Şibumi kitabıyla Go oyununu araştırmaya başlayan Alpar Kılınç üniversite için ODTÜ'ye gittiğinde 1988'de Türkiye'nin ilk Go kulübünü kurar. Bu değerli gencin hayatını okumak isterseniz aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. Yazı zaten gayet kompakt ve güzel olduğu için direkt oraya yönlendirmek daha mantıklı geldi.


bakabiliyorsanız; hoşça bakın zâtınıza.




10
Şule Kılıçaslan @Sule_Kilicaslan

Jsjsjsj. Ya evet bana da biraz keskin bir cümle gibi geldi ama haklılık payını yüksek buluyorum yazarın ve de sağolun ^^

Özgür Çağdaş @ozgur_cagdas

baya olmuştu şibumi'yi okuyalı, güzel alıntılar ama satrancı o kadar gömmeye gerek yok =)

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli