Mare of Easttown Üzerine Bir İnceleme
Mare of Easttown
Yazının devamında Mare Of Easttown dizisinin içeriği ve sonu ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.
Mare of Easttown, her şeyin oldukça sıradan gözüktüğü bir Amerikan kasabasında aslında sıradan ve normal addedilen ilişkilerin altında ne kadar da sıra dışı hadiselerin yaşandığını anlatan bir drama. Mare of Easttown konusu itibariyle suç, drama ve gizem türlerini içinde barındıran bir polisiye dizisidir. Pensilvanya’nın küçük bir kasabasında yaşayan Mare ( Kate Winslet), en yakın arkadaşlarından birinin kayıp kızını arayan bir dedektiftir. Tüm hayatını geçirdiği Easttown kasabasında, kayıp kızı bulamadığı için medya ve kasaba ahalisinin tepkisini alan Mare, kasabada gerçekleşen yeni bir cinayetin ardından iyice baskı hissetmeye başlar. Bir yandan cinayeti çözmeye çalışan Mare, bir yandan da intihar eden oğlunun travması ile yüzleşmek zorundadır.
Mare of Easttown Künye Bilgileri
Dizinin yönetmeni, 2020 yılı yapımı Hunt filmiyle bilinen Craig Zobel iken dizinin senaryosu Brad Ingelsby’a ait. Mare of Easttown oyuncuları ise harika performansları ile dizinin seyir zevkini arttırıyorlar. Harika aksanı ve kusursuz oyunculuğuyla dizinin yıldızı Kate Winslet, mini dizi kategorisinde en iyi kadın oyuncu Emmy ödülünü alarak başarısını taçlandırdı. Julianne Nicholson ve Evan Peters en iyi yardımcı kadın ve erkek oyuncu dallarında Emmy ödüllerini kazandılar. Bu ödüllü oyunculara Jean Smart, Angourice Rice ve küçük bir rolde de olsa kendini göstermeyi bilen Guy Pearce gibi başarılı oyuncular eşlik ediyor.
Mare of Easttown dizi kategorisinde 2021’in en dikkat çeken yapımlarından biri olarak çok sayıda eleştirmenden olumlu yorumlar aldı. Usta oyuncuları ve polisiye kalıplarını bir kasaba hayatının dinamikleriyle harmanlayabilmesi gibi özellikleriyle Mare of Easttown imdb en iyi 250 dizi arasında kendine yer buldu. IMDB kullanıcılarının oyları ile dizi 8,5 puan alırken metascore puanı ise 81 gibi yüksek bir puan oldu.
Kadınların Yönettiği Bir Kasaba
Kasabadaki suç olaylarını araştırması dışında, yaşlıların sorunları çözen ve madde bağımlılarına yardımcı olan Mare, bu yönleri ile adeta kasabanın seçilmemiş doğal bir yöneticisi gibidir. Yaklaşık bir senedir kayıp kızını arayan kanserli bir anne, madde bağımlısı kardeşinin problemleri ile uğraşan bir abla ve bebeğinin kulak ameliyatı parasını toplamaya çalışan genç bir anne gibi karakterleriyle Mare Of Easttown benim nazarımda oldukça anaerkil bir dizi olmayı başarıyor.
Mare kendi oğlunu kaybetmiş, en yakın arkadaşının oğlunu hapse yolluyor ve dedektif Zabel’in annesi oğlunun ölümünden dolayı Mare karakterini suçluyor. Bu bağlamda dizi, bize Mare’in erkekler veya daha özelinde oğullar ile ilgili bir sorunu olduğunu anlatmaya çalışıyor. Öte yandan Mare, çocukluk arkadaşının kızını ve diğer kaçırılan kızı kurtarmayı başarıyor. Bu anlamda Mare of Easttown anne kız ve anne oğul ilişkilerine derinlemesine dalmaktan çekinmiyor. Bu konuda politik doğruculuk yapmadan bütün ilişki biçimlerinin pek de güllük gülistanlık seyredemeyeceğini samimi bir şekilde ifade ediyor.
Dizinin yazarı Brad Ingelsby, dizideki kadınların kendi hayat hikâyesinden devşirdiğini ve bu kadınların nasıl bütün aileyi ve toplumu bir arada tutan ana unsur olduklarını anlatmak istediğini ve bu duruma ne kadar hayran olduğunu söylüyor. Dizi zaten bu açıklama olmadan bile anaerkil özellikleri konusunda oldukça belirgin bir yapım olarak öne çıkıyor. Benim açımdan da dizinin en önemli özelliği kadınların dizide oldukça ön planda olmaları oldu. Zira katil kim sorusunun çok heyecan yaratmadığını hatta yer yer zorlama olduğu kanısındayım.
Mare of Easttown ve Katil Kim Kurgusu
Dizide, katil kim sorusunun cevabı çok sık değişiyor. Son zamanlarda seyirciyi ters köşe bırakma amaçlı kurgulanan katil kim öyküsü artık biraz zorlama kalmaya başladı.Zira katil kim sorusunun çok heyecan yaratmadığını hatta yer yer zorlama olduğu kanısındayım. Özellikle Dylan’ın Jesssy’e silah çektiği sahnede sanki bu ikilinin Erin’in ölümü ile bir alakaları varmış gibi gösterilmeye çalışılıyor ancak olaylar netleştiğinde bu silahın sadece Jessy’in bir fotoğrafı saklamasından kaynaklandığını anlıyoruz. Demek istediğim olası katillerin sayısını arttırmak adına bazı sahneler fazlasıyla zorlama olmuş. Öte yandan bence dizinin esas ilgi çekici olayı, kasaba hayatını oldukça detaylı bir şekilde vermesinden kaynaklanıyor.
İlk bölümlerden itibaren, katil kim sorusunu canlı tutabilmek adına, dizi kurgusu bütün olağan şüphelileri önümüze çıkarmaktan geri durmuyor. İlk olarak ölen karakterin eski sevgilisi Dylan ve liseden öğretmeni Frank ilk şüpheliler olarak gözümüze sokuluyor. Zira Frank sadece basit bir lise öğretmeni değil aynı zamanda Mare’ın eski eşi olduğundan bir katil şüphelisi olma fikri ana karaktere olan yakınlığıyla dikkat çekici bir boyuta taşınıyor. Dizi katil kim sorusunun cevabını neredeyse her yeni bölümde değiştiriyor. Bunu yaparken de olası yeni katili kör göze parmak sokar gibi bariz bir şekilde etiketliyor.
Bütün gizemin çözüldüğünü, cinayeti Mare’ın en yakın arkadaşı Lori Ross ( Julianne Nicholson)’un kocası John Ross’un işlediğine ikna olduğumuzda dizi sonsuz bir döngü gibi ilk bölümdeki yaşlı çiftin evine dönüyor. Bu evin bahçesindeki çimleri biçmekle görevli Ryan karakterinin ev sahibinin silahını aldığını anlıyoruz. Ryan karakterinin cinayet motivasyonu, dizinin anlatmaya çalıştığı şey açısından oldukça önemli diye düşünüyorum. Ryan, babası John’un yasak ilişkisinden dolayı aile saadetlerinin bozulmasını önlemek adına babasının sevgilisini öldürüyor. Bu açıdan dizi kasaba ve kasabanın aile kavramını gözler önüne seriyor. Kol kırılır yel içinde kalır mantığıyla Ross ailesi, olayı örtbas etmeye çalışıyor. Mare’ın en yakın arkadaşı olan Lori, kendi oğlunun cinayetini ifşa etmektense kocasının suçu üstlenmesini kabul ediyor.
Dizinin başlangıcında, farklı dinamikler, farklı ilişkiler söz konusu olsa da sakin ve görece mutlu insanların yaşadığı düşünülen Easttown kasabası dizinin sonlarına doğru hayatın kendisi gibi daha karmaşık bir yere doğru evriliyor. Diziyi bitirdikten sonra, herkesin her şeyi bildiği ama politik doğruculuk ve var olan sözde ahlak anlayışına ters düşmemek adına olayların iç yüzünü sakladığı masumiyete en uzak olan bir yer olarak kaldı aklımda Easttown kasabası.
Mare of Easttown Kasabası Gerçek Mi Hayal mi?
Hayatının önemli bir bölümünü kasabada geçirmiş biri olarak Mare of Easttown konusu itibariyle dikkatimi çekti. En başından itibaren dizinin katil kim kısmını arka planda çalan bir müzik gibi değerlendirdim ve bence dizi yaratıcılarının da esas meselesi olan kasaba dinamiklerinin anlatıldığı bölümleri pür dikkat izledim. Kasaba neydi? Saflık ve masumiyet şeklinde kendini lanse ettirmek isteyen ama özünde bunlara en uzak olan bir yer mi?
Hikâye Amerika Pennsylvania’nın küçük bir kasabasında geçiyor ve kasaba hayatının derinliklerine doğru bizi adım adım içine çekiyor. Kasaba hayatının derinliklerine indikçe burnumuza gelen kötü kokular artıyor ve bir yandan da cinayet soruşturmasını yürüten dedektif Mare’in hayatının derinliklerine de dalıyoruz. Hatta bir süre sonra Mare’in terapi seanslarına eşlik ederek onun en derin yaralarının açığa çıkışına şahitlik ediyoruz. Bu anlamda dizi ana planda akan cinayet soruşturmasını aslında kasaba hayatının ve de dedektif Mare’ın hayatının derinliklerine girmek için bir metot olarak kullanıyor diyebiliriz. Cinayet bahane hoş olmayan gerçekleri açığa çıkarmak esas mesele şeklinde özetlenebilir dizi yazarının bu taktiği.
Bu diziye en kaba şekliyle tanımlamak gerekirse, bu dizi; bir aile ve kasaba dizisidir. Ancak bu kasaba ve aile dizisinde bazı hoş olmayan gerçekler bir cinayet soruşturması esnasında ortaya seriliveriyor. İnsan bir yandan Mare karakterine üzülüyor zira araştırdığı ve sorguladığı insanlar onun birlikte eğitim aldığı, her gün gördürdüğü, bildiği insanlar. Bu açıdan küçük kasaba doğup orada bir dedektif olma fikrinin pek hoş olmayan kısımlarını izletiyor dizi. Ayrıca herkesin her şeyi bildiği ama bilip de görmezlikten geldiği bu kasabada yaşama fikri de epey korkutucu geliyor kulağa.
Mare bir yandan kasabayı derleyip toparlıyor ancak kendisi de bu kasabanın hoş olmayan gerçekliğinden muaf değil. Torununun annesini, torununun velayetini bırakmamak adına haksızca hapse attırabilecek kadar zalim ve bu işi kendi dedektiflik yetkilerini kullanarak yapacak kadar zorba bir karaktere dönüşebiliyor. Kısaca bu kasabada kimse masum değil, ben de dizinin en çok bu yönünü sevdim, zira metropol hayatının koşuşturmasından, beyaz yakalıların birbirlerinin ayaklarını kaydırma çabasının iğrençliğinden ve yapay ilişkilerden usanıp kasaba güzellemesi yapmanın bir alemi yok. Kasabanın da kendi dinamikleri içerisinde aç gözlü, hırsız, katil, sapık ve daha nice kötücül karakteri ellerini kollarını sallayarak gezinebiliyor. Zira metropol hayatının aksine kasabada kol kırıldı mı daha çok yen içinde kalıyor. Burada suçluların adalet önüne çıkartılması köklü akrabalık ilişkileri gereği biraz zorlayıcı olabiliyor.
Genel olarak dizinin kasaba hayatını tüm çıplaklığı ile vermeye çalıştığını düşünüyorum. Amerika’dan bağımsız olarak kasaba kavramının en temel özelliğinin kol kırılır yen içinde kalır mantığı olduğuna inanan bir kimse olarak dizinin bu anlayışı gözler önüne sermesi hoşuma gitti. Öte yandan bir Amerikan kasabasının kilise ile olan ilişkisini anlamlandırabilmek Türkiye’de yaşan bir kimse olarak benim için zor bir konu. Father Dan karakteri dizinin en sempatik ve en ideal karakteri gibi lanse ediliyor ve bu anlamda kilisenin olumlu algıladığını düşünüyorum. Öte yandan diğer papazın taciz iddiaları ile gündeme gelmesi ama dizinin sonunda bu kasabadan başka gidecek bir yerim yok deyip vaaz vermeye devam etmesi gibi veriler ışığında dizi yapımcılarının kiliseye bakış açısının sevaplarıyla günahlarıyla bu kilise bizim kilisemizdir ve kasabanın bir parçasıdır şeklinde özetlenebileceğini düşünüyorum.
Mare’ın İçsel Mücadelesi
Her ne kadar kasabayı ve kasabalıları anlatsa da Mare of Easttown özünde dedektif Mare Sheehan’ın hayatını alıyor. Bu açıdan dizideki cinayet soruşturmasına paralel bir şekilde Mare’ın hayatına ve oğlu Kevin’ın intiharından dolayı duyduğu suçluluk psikolojisine odaklanılıyor. Bu açıdan dizideki cinayet soruşturmasının bir çeşit analoji olduğunu iddia edebiliriz. Mare bir yandan cinayeti soruştururken bir yandan da kendi iç derinliklerini kazımaya başlıyor.
Diziyi bitirdikten sonra, herkesin her şeyi bildiği ama politik doğruculuk ve var olan sözde ahlak anlayışına ters düşmemek adına olayların iç yüzünü sakladığı masumiyete en uzak olan bir yer olarak kaldı aklımda Easttown kasabası. Her ne kadar kasabanın yerlisi olsa ve tüm kasabalıyı çocukluğundan beri tanıyor olsa da Mare yine en yakın arkadaşının küçük oğlunu hapse yollamaktan geri durmadı.
Aslında küçük Ryan’ı hapse yollayarak bir anlamda onu kurtarmış oldu zira bu büyük sır ile Ryan’ın sonu da Kendi oğlu Kevin’ın intiharı gibi olabilirdi. Bu anlamda Ryan’ın suçunun gizli saklı kalmaması aslında Ryan’ın lehine oldu zira karanlıkta kalan acılar insanı içten içe kemirip durur. Mare’in en yakın arkadaşı ve Ryan’ın annesi Lori, bir süre sonra bu gerçeği anlamış olacak ki Mare’i affetti. Dizinin son sahnesinde Mare nihayet Kevin’ın intiharı ile gerçek anlamda yüzleşip, Kevin’ın intihar ettiği çatı katına çıkabiliyor. Aslında Mare bu hareketi ile Mare kendi içine doğru çıktığı seyahatin sonuna gelmiş oluyor ve Kevin’ın ölümü için kendini suçlamaktan vazgeçiyor.
Seyahat demişken, bir başka HBO dizisi olan ve 2019 senesinde adından sıkça söz ettiren Chernobyl dizisinde bahsedilen Ukrayna’nın Chernobyl bölgesinin gerçekte nasıl bir yer olduğunu merak edenler için, SNA_Travel dikkat çekici bir seyahat planı sunuyor. Normalde Chernobyl bölgesine bireysel giriş yapabilmek epey zorlu ve meşakkatli bir süreç olduğundan Chernobyl’ın gerçekte nasıl bir yer olduğunu merak edenler için SNA Travel’ın bu opsiyonu kaçırılmayacak bir fırsat niteliğindedir.
Henüz hiç yorum yapılmamış.