KüçükKaraBalık @KucukKaraBalik_2245

Bağır!

Önemli bir şey söylemek istiyorum: Bugün tacize uğradım. Fatih'te, öğlen saatlerinde, Orhan Kemal Kütüphanesinin yanındaki küçük bir parkın banklarından birinde yalnız oturuyordum. Oturduktan çok kısa bir süre sonra yanıma bir adam, önce selam vererek oturdu. Koca kara bıyıklı, kafasının ortası kel, orta boylu, esmer tenli, 40-50 yaşlarında bir adamdı. Gözlerinden kafasının karışık ve tedirgin olduğu anlaşılıyordu. Bana memleketimi ve nerede oturduğu korkakca bir şekilde sordu. Nedense salak gibi doğru cevapları verdim. İlk başta sapık olduğu hiç aklıma gelmemişti. Ama çok geçmeden "hayırlı günler" deyip yanından kalktım. Yaklaşık 200 metre ilerdeki tramvay durağına doğru yürümeye başladım. Çok yürümeden "acaba beni takip ediyor mu," diye düşünerek arkama baktım ama adamı göremedim. Biraz sonra yeniden baktım ve saklana saklana yürümeye çalışan adamı gördüm. İçimden, "HELE HELE YARRAMA BAK HELE" diye geçirdim. Bu ne sefil bir adamdı böyle, hani işin gücün yok mu be gerizekAlı herif. Aynı zamanda heyecanlandım ve tedirgin oldum. Ama insan içindeydim zaten bir şey yapamazdı. Karşımda gördüğüm büfenin yanında bekledim ve dimdik adama doğru bakmaya başladım. Adam yanımdan geçip giderken de sürekli adamın suratına baktım. Yüzüme bakamadan korkakça uzaklaştı. Acaba şimdi ben onu takip edip taciz etsem mi, diye düşündüm. Ama show'a gerek yoktu. Biraz sonra aklıma, bir polise ihbar etmek geldi ve etrafta dolanıp polis bulmaya çalıştım ama denk gelmedim. Adam çoktan uzaklaşıp kaçmıştı ama ben eve gidene kadar sürekli etrafımı kontrol etme ihtiyacı hissettim.

Bu yaşadığım olay beni güçsüz ve çaresiz hissettirdi. benim slim cute young boy olarak yaşadığım bu olayı günde binlerce kadın yaşıyor. İnsanın içinde hissettiği bu çaresizlik, bunca acının içinde yaşamak, insanı hayattan soğutuyor. Sinirleniyor insan; bunca aptal, ucube, sikik insanların etrafta dolaşması; insanı kahreden, içini kemiren bir öfkeye sebep oluyor.

Şunu söylemek isterim ki o adama hiç sinirli değilim. O adam, belli ki hayatı bok gibi geçmiş, hayatı boyunca arzularını bastırmış, hep toplumun istediği gibi bir birey olmaya çalışırken kendi mutluluğunu görmezden gelmiş, belki sevilmeyi hiç hissedememiş aciz bir insan. Şunu teyit ederim ki, adamın gözlerine baktığımda korkmuş, acı çeken, sefil bir ruh gördüm. O adam asla mutlu olamayacak. Son anına kadar yüreği hep acı çektirecek ona. Bana inanın. Ben mutlu olacağım, ben arzularına kulak veren, içindeki merakı takip eden, aşkı ve sevgiyi hissedebilen bir özgür ruhum. Ben ne yaşarsam yaşayayım son anıma kadar mutlu olarak yaşayacağım. Deliyim ulen ben, mutlu olacam lan ben Üleeen! Öhö öhö, neyse anladınız işte.

Bir şey daha anlatmalıyım. Eve giderken tramvayda acı bir olaya tanık oldum: Eşinin sözlü şiddetine maruz kalan bir kadın. Kadın eşinin yüzüne tedirgin bir şekilde bakıyor ve eşinin bağırarak sorduğu sorulara kısık ve korkmuş bir sesle yanıt veriyordu. Tramvaydaki diğer insanlar da arada gözlerini, orangutanlıktan nasibi almış bu ERKEK ADAM'a çeviriyor ve kaçırıyordu. Acaba birisi bu adama susmasını söylecek cesareti gösterecek mi diye insanların gözlerine bakıyordum. Hiç kimse bir şey yapmadı, sadece gözlerini çevirip başka yerlere bakmaya çalışıyordu. Ben de kadının gözlerine baktım sürekli, belki yardım ister diye. Bana yardım istediğine dair en ufak bir şey gösterse adama laf atacaktım. Adam üzerime doğru yüreyecekti ve belki birkaç yumruk atacaktı ama ondan sonra tüm tramvay bu adamın ağzını yüzünü sikecekti. En azından ben öyle düşünmüştüm ama hiçbir şey olmadı. Yine çaresizce beklemekle yetindim. Kadın hiç gözüme bile bakmadı, bakamadı.

Yine çaresizliği derinden hissettim. Ne hissedeceğini bilemediğin bir an çaresizlik. Benden büyük çaresizliği ise o kadın hissetmişti. Eşinin sözlerine hiç karşılık veremeyişi sığınacak, yardım isteyecek bir gücünün olmadığını gösteriyordu. Kimsesizdi, onu anlayacak kimsesi yoktu. Bu kadının yarın hayatına devam edebilmesi için yaşadıklarını unutması gerekecek. Gününü yaşamak için dünü unutacaktı. Ve unutulan acılar yeniden tekrarlanacak. Tarih, unutulduğu için tekerrür eder. Acılar, unutulduğu için tekrar eder.

Ben unutamam. Ben mutlu olacağım, ben unutamam. Ben özgür ruhlu bir insanım, ben unutamam. Ben mutlu olduğum için insanları mutlu etmeye çalışırım, ben unutamam. Ben kendimi sevdiğim için başkalarını da severim, ben unutamam. Ben kendime değer verdiğim için başkalarına ve doğaya değer veririm, ben unutamam. Unutamam ben acılarımı, görmezden gelemem onları. İçimde beni kemirmesindense onlarla yüzleşerim. Ders çıkarırım onlardan. Geçmiş utançlarımı, korkularımı, rezilliklerimi sırtımda taşıyamam. Onlardan kurtulmam için onları sırtımdan atıp yüzleşmem gerekir. Bu şekilde daha dimdik devam ederim yoluma.

Bağırın acılarınızı, susmayın. Bangır bangır bağırın acılarınızı dile getirin.

Bu kadar şeyi sizde farkındalık yaratır umuduyla yazdım. Size asla korkmayın, endişelenmeyin demeyeceğim. Aksine korkun, üzülün, ağlayın, tedirgin olun, endişelenin. Yeterki korkmaktan korkmayın. Üzülmekten korkmayın, ağlamaktan korkmayın...

Eğer güzel bir toplumda, güzel bir dünyada, yaşamak istiyorsak bireysel eylemlerimizle buna ulaşamayız. Ancak birlikte hareket edersek bir şeyler başarırız. Bir şeyler yapmalıyız yardıma ihtiyacı olanlar için. Boş boş çaresizce oturmak sadece acıların tekrarlanmasına sebep olacak.

Acele etmeyin, kendinize soluklanmak ve dinlenmek için zaman ayırın. En önemlisi ise düşünün. Kendiniz hakkında düşünün. Kendiniz için en değerli şey yine kendinizdir. Unutmayalım ki sadece kendine değer veren başkalarına ve doğaya değer verir. Çünkü kendine değer veren insan, kendisine kendisinden başka hiçbir şeyin değer veremeyeceğini bilir. Ünvanlar size değer vermez, siz onlara değer verirsiniz. Para size değer vermez, siz paraya değer verirsiniz. Kendisinin ve kendisi gibi diğer her şeyin bir hiç olduğunu bilen kişi, kendisine ve diğer her şeye değer vermeye başlar.

Mutluluklar ve sevgiler diliyorum efenim, sarılmak isteyene sarılıyor, öpmek isteyeni öpüyorum!