Refet: Kadınlık Mefkuresine Bir Bakış
Fatma Aliye’nin Refet Romanı Bağlamında Kadınlık Mefkuresine Bir Bakış
Fatma Aliye Hanım’ın yazdığı ve 1896 tarihinde yayımlanan Refet romanı, yoksul ve yetim bir kız çocuğunun öğretmen olma ideali yolunda karşılaştığı zorlukları ve annesiyle birlikte verdiği yaşam mücadelesini anlatır. Tarih boyunca kadınlar ikincilleştirilmiş ve erkeklerin doğuştan sahip olduğu çoğu haktan mahrum bırakılmışlardır. Bu eşitliksiz durum, kadınların gitgide şiddetlenen mücadelesini yanında getirmiştir. Kadınların kamusal alandan uzak tutulması, siyasi hayatta söz sahibi olamaması gibi sorunlar günümüzden çok uzak olmayan tarihlere kadar geçerliliğini korumaktaydı. Verilen mücadelenin kırılma noktası, Tanzimat-Erken Cumhuriyet dönemine tekabül etmektedir. (Berktay, 2020) Osmanlı döneminde 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ilk kadın şairler, Makbule Leman ve Şair Nigar karşımıza çıkar. Refet romanıyla ünlü bilinen ilk kadın romancılarımızdan Fatma Aliye de yine bu dönemde eserleriyle edebiyat dünyasına katılır. Bu üç isim, dönemin çoğu alanı gibi edebiyat dünyasının da erkek egemen geleneksel yapısına rağmen bir kadın sesi olmayı başarmış ve benimsedikleri kadınlık mefkuresinde birbirlerine olan desteklerini göstererek kadın dayanışmasına örnek olmuşlardır. (Zihnioğlu, 2003) Dönemin geleneksel ataerkil yapısına bakıldığında Fatma Aliye; kadınların gerek kamusal gerek özel alanda varoluş ve kimlik mücadeleleri, toplumsal konumları üzerine eserleri aracılığıyla düşünsel etkinliklerde bulunmuş ve toplum üzerinde önemli bir etki yaratmıştır.
Osmanlı klasik döneminde, kadınlar mekânsal olarak evle sınırlandırılmışlar ve kamusal alanın dışında bırakılmışlardır. Örneğin dönemin fermanlarına bakıldığında bu sınırlandırmalar, kadınların kaymakçı dükkanlarına girmelerinin yasaklanması gibi noktalara vardığı görülebilir. (Tarih Toplum, 1984) Refet karakteri ise, hem çalışan hem okuyan dolayısıyla mekânsal anlamda tamamen evle sınırlandırılmamış, nispeten kamusal alanda daha çok bulunan bir kadındır. Refet’in bir gün sokakta durup simit alıp eve getirmesi onun için farklı bir deneyim olarak aktarılır. Hatta mahallesinin çarşısında gezinmekten, alışveriş etmekten hoşlanmadığını ve bunu yapan kızları da pek tasvip etmediğinden bahseder. (Topuz, 2020) Bu durum, kadınların kamusal alanda bulunmalarının normal karşılanmayan bir durum olduğunu göstermektedir. Refet, eve para getiren kişi olması gibi durumlar sebebiyle annesinin benzetmesiyle ve toplum nezdinde “evin erkeği” rolüne bürünmüştür.
Geç Osmanlı döneminde bile devam eden kadınların kamusal alanda varoluşlarının problemli hali, dolayısıyla eğitim hayatında da benzeri bir tabloyu getirmektedir. Refet romanında gösterildiği gibi; üniversite derecesindeki eğitime genellikle burjuvazi kesimindeki kadınlar erişebiliyordu ve bu da meslek edinmek amaçlı olmuyordu, genellikle entelektüel bir kaygı taşıyordu. Refet kendine, toplumun kadınlar için çizdiği yoldan farklı bir yol çizmişti. Öğretmenlik ideali için azimli bir şekilde çalışıyordu. O dönemde tüm dünyada var olan kadınların erkeklerden daha düşük zeka kapasitesine sahip olduğu, akıl yürütme yeteneğinin zayıf olduğu gibi öne sürülen anlayışlar yaygındı. Hatta bunun temellendirdiği önemli bir mesele olan kadınların siyasi hayatta varoluş mücadelesine bakılması yeterli olacaktır. Kadınların sırasıyla seçme ve seçilme haklarını elde edişleri 1900’lü yıllara dayanmaktadır. Amerika’daki gelişim sürecine bakıldığında iç savaş sonrasında mülk sahibi olsun ya da olmasın siyahi erkek vatandaşlara oy hakkı tanınmasına rağmen mülkü olan orta sınıftaki kadınlara oy hakkı tanınmamıştır. (Berktay, 2020) Oy vermek, diğer bir deyişle karar verici olmak akıl yürütme yeteneği ile ilişkili bir durumdur ve kadınlar akıl yürütme konusunda daha zayıf görüldüğü için bu haktan mahrum bırakılmışlardır. Refet karakteri, eğitim hayatındaki azimli ilerleyişi ve çalışmasının sonucunda elde ettiği başarılar ile güçlü bir kadındır. Diplomasını alıp öğretmenlik mesleğine hak kazandığı zaman artık tam anlamıyla kendi ayakları üzerinde durabilecek, bağımsız, özgür bir kadın olmuştur. Sahip olduğu bu özgürlük ile evlenme teklifi aldığı Mucip Bey’i reddeder. Hatta yalnızca reddetmekle kalmaz, neden reddettiği konusunda ısrarcı davranan Mucip Bey’e “Çünkü siz cahilsiniz.” şeklinde bir cümle de kurar. (Topuz, 2020) Fatma Aliye’nin kurduğu bu senaryo, tarih bağlamında incelendiğinde dönemin iki anlayışına meydan okuduğu görülür: Kadınlar seçme hakkına sahip değildir ve erkekler, kadınlardan akılca daha üstündür. Refet romanında karaktere, toplum kabullerinin tersi yönde bir çerçeve çizildiği gibi bunu doğrudan dile getirmekten de çekinilmez.
Ataerkil toplum yapısında kadınlar ikincilleştirildiği, bağımlı kılındığı ve özerk olamadığı için dürüst olma hakkına da sahip olamamışlardır, fakat Refet romanında bunu elde eden bir kadın karakter görülür. Fatmagül Berktay; ileri sürdüğü dürüst olma hakkı görüşünde, aslında bir nevi kadınların sıkışıp kaldıkları toplum düzeni içerisinde hayatta kalmanın yolları olarak karşımıza çıktığını savunur. Güç erkekte olduğu için; kadınlar, onu manipüle etme veya ona boyun eğme yoluna gidebilir. Bu, kadının dürüst olma hakkını elinden alır. Ancak kadın gücün kendisi olabildiği durumlarda dürüst olma hakkını, dolayısıyla da ahlaki bir özne olma hakkını elde eder. (Berktay, 2020) Refet’in kurgusundaki işleyiş bunu destekler niteliktedir. Geleneksel toplum düzeninde kadınlar, maddi olarak bir erkeğe bağımlıdır. Bu erkek rolü öncesinde ailedeyken, evlenme yaşına gelindiğinde koca olur. Kadınların seçme hakkından bahsedemeyiz ve güç, erkekte olduğu için kadınlar ilişkilerinde genellikle dürüst bir şekilde karar vermek yerine boyun eğme ya da manipüle etme eğilimlerinde bulunabilirler. Refet ise diplomasının ve maddi bağımsızlığının getirdiği özgüvenle düşüncelerini ifade etme, reddetme, karar verme haklarına sahiptir.
Erken dönem feminizminin getirdiği kültürel duruşlardan biri benimsenen İslami değerlere olan bağlılıktı. İslam kültürünün üstünlüğünü ve dolayısıyla Osmanlı’nın gücünü kanıtlama çabası, Batı değerlerine karşı bir duruşu getiriyordu. İslam kültürünün savunulması durumunun yanında getirdiği durumlardan biri, kadınlara yüklenen “namus” ve “iffet” kavramlarıydı. (Zihnioğlu, 2003) Erken dönem feminist yazarlar da bunun temsilcisi ve savunucusu olmuşlardır. Fatma Aliye’nin kadınlık mefkuresi yolunda ilerici ve cesur fikirlerini eserlerinde sunsa da bu konunun temsilcilerinden olmasıyla bütünlükçü bir feminist tavırda bulunduğu söylenemez. Fatma Aliye, İslami hassasiyetleri yüksek ve eserlerinde de bunu yansıtan İslamcı bir yazardır. Şarkiyatçı olarak nitelendirilebilecek, Osmanlı kadınını yetersiz ve aşağı gören Batılı yazarlara karşı eserlerinde Osmanlı kadınlarının savunuculuğunu yaptığı ve bu önyargılara karşı güçlü bir duruş sergilediğini söyleyebilsek de bütünlükçü bir feminist tavrı izlediği söylenemez. Çünkü Refet eserinde de görülebileceği üzere çizdiği ideal kadın, İslami hassasiyetleri yüksek ve iffetli bir kadındır. “İslam kadını” şeklinde ürettiği kavram da bu duruşunu özetlemektedir. (Zihnioğlu, 2003) Refet romanında, ana kahramanımızın hayallerini süsleyen meslek olarak kadınlar için en uygun görülen öğretmenliği seçmesi de bununla temellendirilebilir. Fakat izlediği bu duruşun, gerek Batı edebiyatında feminist hareketin dışında bırakılan Osmanlı kadınına karşı önyargıyı yıkmakta gerekse Osmanlı toplumundaki okuyucuların yarattığı tek başına güçlü olan bu yeni ideal kadın tipini kabul ettirmede anlamlı bir hamle olarak görülebilir.
Tanzimat döneminden Cumhuriyet dönemine uzanan tarihlerde yaşayan Fatma Aliye Hanım, dönemin geleneksel yapısının kadın hakları bağlamında problemli durumuna olan eleştirisini, Refet romanında ve diğer eserlerinde dile getirmiştir. Eğitime verdiği önemi vurgular, kadınların bunun dışında bırakılmasını; mekânsal olarak yalnızca ev ile sınırlandırılmalarını yanlış bulur. Refet romanında da çizdiği ideal kadın karakterini eserin sonunda bir öğretmen olarak görürüz. Eserleri aracılığıyla yaptığı eleştiriler, toplum düzenindeki değişim için büyük katkılar sağlamıştır. Dönemine göre ilerici ve cesur yazar Fatma Aliye Hanım’ın feminist çizgideki düşünceleri ve var olan düzeni sorgulayan tutumu, yazarın günümüzde hala edebiyat dünyasının önemli bir ismi olarak anılmasını sağlamaktadır.
Kaynakça:
Topuz, F.A. (2020). REFET. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Berktay, F. (2020). Osmanlı’dan Bugüne Kadın Mücadele Tarihine Bir Bakış. Academy in Exile.
Zihnioğlu, Y. (2003). Kadınsız İnkılap. Metis Yayınları.
Alkan, A. (2020). Cins Cins Mekân. Varlık Yayınları.
Tarih Toplum. (1984). Osmanlı Toplum Yaşayışı ile İlgili Belgeler, Bilgiler.
Aydoğdu Çelik, M. (2019). Tanzimat’tan bir kadın profili: Fatma Aliye Hanım’ın Refet Öğretmen’i. RumeliDE Journal of Languageand Literature Studies.
Çakır, S. (2011). Osmanlı Kadın Hareketi. İstanbul: Metis.
---
www.eastpak.com.tr
---
3
Henüz hiç yorum yapılmamış.