Hamdi İrdal @Hamdi_Irdal_1560

Şener Şen'in Kıymeti Bilinmeyen Filmi Değirmen




Reşat Nuri'nin her zaman akıcı, okunaklı ve insanı saran bir üslubu vardır. Elinize bir romanını alıp okuduğunuzda insana kendini okutmasını bilir. Değirmen de diğer Reşat Nuri romanları gibi insanı yormayan, rahat ve güzel bir eser. Aynı zamanda Osmanlı - Cumhuriyet mukayesesi konusunda yazarın en net mesaj verdiği kitaplarından. 1914 senesinde Sarıpınar isimli küçük bir Anadolu kazasında geçen hikâyenin baş kahramanı Kaymakam Halil Hilmi Bey; Reşat Nuri romanlarından tanıdığımız diğer taşra memurlarının aksine ne mücadeleci bir idealist ne de hayattan ümidini kesip kendini içkiye vermiş, İstanbul yıllarını özleyen bir çilekeş. Halil Hilmi Bey yıllar içinde aile adamı olmaya ve devlet işlerini bir şekilde idare ederek vasat bir hayat yaşamaya alışmış, ihtirassız, mühim bir mevkiye gelme şansı kalmamış, her Reşat Nuri memuru gibi yaşadığı hayatın kendisini tükettiğini düşünse de buna isyan etme kudretine malik olmayan, sıkıntılarını içine atmış bir adam.

Bu yazıda asıl incelemek istediğimiz konuysa kitabın aynı isimle 1986 yılında Atıf Yılmaz tarafından çekilen ve eğer ilk defa izleyecekseniz sizi muhtemelen heyecanlandıracak olan sinema uyarlaması. Başrolünde Şener Şen'in oynadığı film Atıf Yılmaz -Şener Şen ikilisine rağmen çok popüler değil. Anlattığı dönemin havasını yansıtma konusunda başarılı olan film, insanı sarıp içine çekmeyi başarıyor. Uğraşacak bir şeyleri olmadığından vilayetten gelen haberi bire bin katarak günlerce konuşan taşra eşrafı, Balkanlar'da yaşadığı olayları yüzlerce kez anlatmaktan bıkmayan ve yüksek bir rütbeye gelemeyişinin acısını Enver (Paşa) ve (Resneli) Niyazi ile olan hatıralarından bahsederek çıkarmaya çalışan kumandan, memurların pek çoğunu ve eşrafı kendine bağlamış kudretli zengin Tüccar Ömer Bey gibi o dönemin taşrasında hemen her yerde görebileceğimiz tipler filmde mevcut. Elbette aydınlanmanın ve seküler değerlerin temsilcisi olarak Mühendis Deli Kâzım karakteri de yerini almış. Deli Kâzım'ı ve temsil ettiği değerleri yazar kitapta veciz bir biçimde karakterin ağzından şöyle özetlemiş: "Medreseleri yıkmadıkça, softaların sarığını hayvanların boynuna yular yapmadıkça bu memleket kurtulmaz."

Hikaye Reşat Nuri romanlarından aşina olduğumuz üzere Osmanlı döneminde Anadolu şehirlerinin ve halkının sefaletini, İstanbul'un bu durum karşısındaki acziyetini ve umursamazlığını anlatıyor. Filmde olaylar Kızanlıklı Nadya (Naciye) isminde bir muhacir kadının kasabaya gelerek raksıyla ve cilvesiyle bütün erkeklerin aklını çelmesiyle başlıyor ve ardından yaşanan bir zelzeleyle birlikte Şehzade Şemseddin Efendi'nin ziyaretine ve büyük harbe kadar uzanan bir takım olaylar cereyan ediyor.

Halil Hilmi Bey, Şener Şen'in oynadığı diğer filmlerde gördüğümüz karakterlerden farklı ve Şen'in performansı harikulade. Halil Hilmi Bey'in hissettikleri, kişiliği, hayata ve olaylara karşı mukavemetsizliği, Şener Şen'in oyunculuğuyla vücut bulmuş. Her şeye rağmen bir kelebeği kovalayarak kendini oyalayan ve dertlerinden kaçmak isteyen, hayattan hiçbir beklentisi kalmamış bir adamı Halil Hilmi'de görmek mümkün. Bütün bunların yanında Halil Hilmi yine de seyirciye varlığını hissettiren hiç de silik olmayan bir karakter olarak resmedilmiş.


Pek çok güzel tarafına rağmen filmin önemli bir kusuru var; senaryoda, kitapta verilmek istenen mesaja büsbütün zarar verecek bir değişiklik yapılmış. Kitapta Şehzade geldiğinde kasabanın her zamanki perişan halini görüp zelzele olmuş zannederken, filmdeyse kasabadaki binalara zarar vererek Şehzade kandırılıyor. Payitahtın Anadolu'nun harap vaziyetinden bihaber olduğu mesajı tamamen kayboluyor. Nerede kitapta anlatılmak istenen, nerede filmde anlatılan! Fakat bu büyük kusuruna rağmen film; müziğiyle, karakterleriyle, atmosferiyle ve akışıyla Reşat Nuri romanları gibi rahat ve güzel. Bir Pazar günü ikindi vakti yahut sakin bir tatil zamanında açıp izlendiğinde insana hüzünlü bir lezzet veriyor.


Değirmen Turgut Özakman tarafından "Sarıpınar -1914" ismiyle tiyatro oyunu haline de getirilmiş ancak izlemediğim için oyun hakkında yorum yapamayacağım. Eğer Şener Şen'in tek başına başrolde olduğu filmleri seven biriyseniz bu filmi keşfettiğinize kesinlikle mutlu olursunuz. Ayrıca tarifine ulaşması mümkün olmayan bir tatlı ismini de filmi izleyince öğreniyorsunuz: Fosfotin muhallebisi.

2

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli