Kmlkcr @Kmlkcr_1337

SOĞUK PAZAR

“Benim sihirim sensin canım kızım benim. Bak yine ağlattın beni otobüsün içinde.”

           “O zaman yüzünü güldürecek bir şey söyleyeyim. Pazar günü sana çok güzel bir sürprizim var.”

           “Neymiş bu sürpriz. Meraklandırma beni.”

           “Olmaz söylemem. Adı üstünde. Sürpriz.”

           “Ben bu sözü bir yerden hatırlıyorum sanki.”

           “Evet. Her doğum günümde senden duyduğum söz bu. Ezberlerdim artık. “Söyleyemem Hasret, adı üstünde sürpriz.”

           “Bir ağlattın, bir güldürdün, beni darmadağın etin yine.”

           “Senin hep gülmen gerek Leyla Hanım.”

           “Nedenmiş bakayım o?”

           “Senin gülüşün kadar hiçbir şey benim içimi ısıtamıyor da ondan.”

           Hasret, henüz 14 yaşında olsa da annesi onu çok iyi yetiştirmişti. Kültürlü ve akıllı bir kızdı. Sırf annesi zor durumda kalmasın diye babasının yanında kalmaya razı olmuştu. Sabırsızlıkla annesinin yanına geçeceği günü bekliyordu. Babasının yanında ona iyi bakılıyordu. İstediği her şey sorgusuz yerine getiriliyordu. Leyla, kızının kendini asla bırakmayacağını biliyordu. Kısa vadede onu annesinin yanına getirmek, uzun vadede ise elinden geldiğince rahat ettirmek üzerine planları vardı. Bu özlemi kendinden büyük kız, annesinin hasreti olmaktan çıkıp yeniden Hasret‘i olmalıydı.

           Leyla, otobüsten inip aynı hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Çok sürmeden evine gelmişti. Üç katlı bir evin giriş katında oturuyordu. Bu eski evin bile kirası ona ağır gelmiş, kendine bir ev arkadaşı bulmuştu. Kendi pek ev arkadaşlığı yapacak yaşta değildi. Yaşından da öte, dağılan hayatını toplama planlarının arasında üniversiteli bir ev arkadaşı yoktu. Ancak hayat onun için de zordu. Yine de kendince seçici davranmıştı. Ayak uydurmakta zorlanmayacağı, kendi halinde bir kız bulmuştu. En azından öyle sanıyordu.

           Kapıyı anahtarıyla açıp içeri girdi. Gördüğü manzara ağzını açık bıraktı. Yemek masası eksiksiz olarak hazırlanmıştı. Üstelik çok güzel kokular yayılıyordu mutfaktan.

           “Misafirimiz mi var?”

           “Aşk olsun Leyla. Tamam, çok hamarat değilim kabul ediyorum ama en iyi arkadaşıma iki tabak yemeği yapamayacak kadar da beceriksiz değilim herhalde.”

           “Öyle düşünmediğimi biliyorsun. Henüz böyle bir manzarayla karşılanmadığım için olabilir. Ayrıca en iyi arkadaşın olmadığımı da biliyorum.”

           “Diğer arkadaşlıklarımın ne kadar kötü olduğunu bilmediğin için öyle sanıyorsun. Sen tanıdığım en saygın insansın benim.”

           “Tanıdığın en saygın insan küçük bir şirketin muhasebecisiyse işin zor.”