SOĞUK PAZAR
“Ay tamam. Gözümden yaş geldi. Allah iyiliğini versin senin.”
“Versin valla.”
Sanki mercimek çorbası yerine, yüz yıllık şarap içiyor gibi bir halleri vardı. Dışarıdan sarhoş gibi görünseler de hiç olmadıkları kadar kendilerindeydiler. Basit bir jestin yarattığı içtenliğin keyfini sürüyorlardı. Her şeyin olduğu gibi gülümsemenin de beklenmeyeni çok daha etkili olmuştu. Yıllar önce, beklemedikleri bir sürü hayal kırıklığıyla boğuşan bu iki kadın, bu beklenmedik mutluluğu fazlasıyla hak etmişlerdi.
Bu ilginç akşam yemeği sona erdikten sonra oturmuş kahve içiyorlardı. Zahide, kahvesinden son ve en kıymetli yudumunu da aldıktan sonra, fincanı önündeki sehpaya bıraktı. Doğrulup Leyla’yı biraz süzdükten sonra;
“Abla”
“Abla mı? Leyla’ya ne oldu?”
“Beni biraz sever misin?”
“Ne?”
“Senin gönlün çok geniş biliyorum ben. Beni de biraz sever misin? Ben hiç böyle güzel sevilmedim. Ölmeden bir göreyim.”
“Ağzından yel alsın ne ölmesi. Sen gel bakayım yanıma şöyle.”
Zahide, Leyla’nın oturduğu koltuğa cenin şeklinde uzanarak başını Leyla’nın kucağına koydu. Kızından sonra ilk kez kucağında biri yatıyordu. Başını koyup yatacak, sevgi dolu bir kucağa duyulan özlemi kimse onun kadar iyi bilemezdi herhalde. Bu yüzden Zahide’ye de kızına yaptığından farklı bir muamele yapmadı. Avcunu yüzüne koyup diğer eliyle de saçlarını okşuyordu. Bir yandan da şimdiye kadar neden bu kadar uzak durduğunu düşünüyordu. Gayet yumuşak bir tonda sordu Zahide’ye;
“Anlat bakalım Zahide Hanım.”
“Ne anlatayım ki?”
“Bilmem. İster canını yakanları anlat, ister gelecek planlarını. Ya da sadece gül. Sana ne iyi geliyorsa artık.”
“Öyle içten gülmek her zaman kısmet olmuyor insana.”
“O zaman anlat güzelim. Senin dinlemeye değer bir hikâyen var, belli. İstediğin yerini anlatabilirsin. Hatta henüz yaşanmamış olanlarını.”
“Ben lise üçte okul birincisiydim. Evden okula, okuldan eve gidip gelirdim. Tek istediğim doktor olmaktı.”
“Çok mu seviyorsun doktorluğu?”
“Yok, ondan değil abla. Başka bölümleri kazansam bile babam okutmazdı. Liseye bile annemin zoruyla gönderdi.”
“Bu devirde kaldı mı öyle adamlar!”