SOĞUK PAZAR
“Benim bir kere kırıldı hayallerim. Ondan beri kimseye indirmedim perdelerimi. Kusura bakma. Kızından ayrı koyduğun kadından objektiflik bekleme hakkın yok.”
“Buraya kavga etmeye gelmedim. Geliyor musun benimle?”
“Bekle burada. Zahide’yi uyandırayım.”
Leyla’yı bu buluşmayı ertelemeye ikna edebilecek tek şey yine buluşmanın kendisiydi. Kızına sarılıp uyuma fikri, aklından geçerken bile ayaklarını yerden kesmişti. Koşarak Zahide’yi uyandırdı. Kızına bir kez daha sarıldı. İki avucuyla yanaklarını okşayarak;
“Sen biraz Zahide ablanla otur. Ben hemen dönerim olur mu?”
“Peki anne. Ben kendim de otururdum. Rahatsız etmeseydin.”
“Olur mu kızım! Tek başına bırakamam seni. Zaten çok sürmez gelirim.”
İki gün önce olsa Zahide’ye bu kadar güvenebilir miydi? Zahide mi değişti iki günde yoksa Leyla’nın onu koyduğu yer mi? Belki de o geceye kadar tanıdığı biri bile değildi. İnsanlara bu kadar kolay güvenecek biri değildi. Ancak Zahide’yle paylaştığı duygular taklidi mümkün olmayan türdendi. Kim bu kadar iyi rol yapabilirdi ki? Daha doğrusu, kim bu duyguları taklit edecek kadar acımasız olabilirdi?
Leyla ile Harun, arabalarına binip yola çıktılar. Leyla tedirgin olduğu kadar da heyecanlıydı.
“Nereye gidiyoruz.”
“Şimdiye kadar uzak durmaya çalıştım. En azından mutlusun diye sesimi çıkarmadım. Ama böyle devam edemez. Kendine de bana da zarar veriyorsun.”
“Sen ne diyorsun Harun! Bak yine kandırdıysan beni…”
“Seni kandıran ben değilim anla artık. Sen kendi kendini kandırıyorsun.”
“Sen saçmaladın yine. Beni geri götür. Yaptığın iyilik senin olsun. Kızıma gitmek istiyorum.”
“Kızına gidiyoruz zaten. Ayrıca o ikimizin de kızıydı.”
“İkimizin de kızıydı ama sen onu benden aldın. Ben neler çektim haberin var mı senin?”
“Senin çektiğini söyleyeyim; Sen beni tek suçlu ilan edip kendini sıyırdın her şeyden. Asıl ben neler çekiyorum biliyor musun? Kızımıza üzülemedim bile senin haline üzülmekten.
“Kızımıza üzülseydin onu annesiyle bırakırdın.”
Harun’un gözleri iyiden iyiye dolmaya başlamıştı. Neyse ki gidecekleri yere varmak üzereydiler. Bir yandan yola bakıyor bir yandan da dönüp Leyla’yı süzüyordu. Nasıl bu hale geldiklerini idrak etmekte güçlük çekiyordu. Arabayı uygun bir yere park ettikten sonra ceketinin cebinden bir hap çıkarıp yuttu. Aylardır ağrı kesiciyle ayakta durabiliyordu. O da kendini karanlığın kucağına bırakmak isterdi belki ama birinin ayakta durması gerekiyordu.
Arabadan indiler ve Harun önde karısı arkada yürümeye başladılar. Leyla sadece Harun’u takip ediyordu. Sağı solu seyrederek yürüyordu. Üşüdüğü için kollarını bağlamıştı. Üşümekte çok haklıydı. Burası her mevsim soğuk, günün her döneminde karanlık bir yerdi. Harun bir anda durdu ve Leyla’ya elini uzattı. Elinden tutup varış noktalarına kadar götürdü.
Henüz hiç yorum yapılmamış.