Kişisel Gelişememekteyim
Yazılara baktığım zaman en çok okunan yazıların kendini sevmekle, olaylarla farklı bakmakla veyahut kendini geliştirmekle ilgili olanlar olduğunu gördüğüm zaman Türkiye ile ilgili bir gerçekliğin farkına varmam çok uzun sürmedi. Zaten okumuyoruz kitap okumayan bir toplumdan blog okumasını beklemiyorum elbette ama hem blog olsun hem kitap olsun en çok da kişisel gelişim okuyoruz.
Aslında farkına varmadan hepimiz yeniden tek tipe dönüyoruz ve bu çabamızın sebebi de “rakibimiz” olarak adlandırılan tek tip insanlarla aramızdaki farkı açmak. Hepimiz aynı şeylerin peşinden gidiyoruz ve farkına vardıkça , en azından kendi adıma, hepsinin birer safsata olduğunu anlıyoruz. Herkes İngilizce biliyor başka bir dil daha öğrenmem lazım, excel öğrenmem lazım, photoshop öğrenmem lazım, fazla staj yapmam lazım…
Diye uzadıkça uzuyor liste e biz yine yetkinlikleri ve bilgileri tıpatıp aynı olan insanlar olmuyor muyuz? Son zamanlarda sosyal medya içerisinde dönen “abi yazılım öğren veya yazılım öğrenseydin” geyiğine bağlanıyor her şey aslında. Peki hepimiz cidden akademik olarak muazzam kariyere sahip olmak zorunda mıyız? Herkes çok para kazanıp zengin olmak zorunda mı? Cidden hepimiz bunu mu istiyoruz? Kendimize hiç soruyor muyuz aslında biz ne istiyoruz diye yoksa sadece kendince bir şeyler başarmış insanların bize verdiği hayatın tricklerini ezberleyip yapmaya mı çalışıyoruz? İnanmak başarmanın yarısı falan değildir belki de veya yenildiysen daha iyi yenilmene gerek yoktur, belki de o konuda yetenekli değilsindir ve o konu için yeterli değilsindir, vazgeçmeye ne dersin? Vazgeçenler hep kaybedenler midir yoksa kafalarını başka bir yöne çevirip başarıyı başka bir yerde arayıp bulamazlar mı?
Sanırım buna da Emrah Safa Gürkan’ın tarih anlattığı bir videoda denk gelmiştim ve oradan aklımda kalmıştı “Kaderini eline al!” yani bunu görmek için ekstra olarak realist olmaya gerek yok ama kader zaten eline alamayacağın dokunamayacağın şeylerin bütünüyken ortaya çıkan paradigmayı anlatmama gerek yok sanırım.
Evet kendinizi tabii ki sevin hayat o kadar saçma ki onunla yaşayarak dalga geçin edebiyatını da yapın veyahut bu hayata bir kere geliyoruz anı yaşamanın keyfine hepimiz varmalıyız elbette. Fakat herkes için yazılmış olan şeylerle adı üstünde kişiye özgü olan karakteri ve geleceklerini inşa etmeye çalışmak biraz abes olacaktır.
Hepimiz yani her birimiz “biriciğiz” aslında olay bu kadar basit, herkesin beklentisinin ve isteğinin aynı olduğu bir dünya yaratmaya çalışmakta ki amacımızı ise hiçbir zaman anlayamayacak olmak açıkçası beni üzmüyor. Ama bu düzen içinde hobi olarak edindiğimiz şeyleri aslında mesleki olarak hedefleseydik ve tüm ilgimizi ona verseydik hem ülkemizden hem de çeşitli yerlerden çıkacak olan onlarca Dante, Chopin, Kurt Cobain, Anne Hataway, David Fincher ve diğerlerinin nasıl birer beyaz yakalıya dönüşüp evinin veya arabasının fiyatı ile doğru orantılı şekilde iyi-kötü olarak nitelendirilen hayatlar yaşadığının bilincinde olmak açıkça beni üzüyor.
Bazı firmaların personeline dayattığı kurallar kitabı var ve bunun üzerinden aylık değerlendiriliyor şubeler. .mesela erkeklerin saçı kısa düzgün kesim olacak gömlek renkleri açık renkler olacak kadınlar çok büyük takılar takmamalı bla bla güya kurumsallık adına yapılan kurumsal gibi gözüken bireye müdahale eden kendince geliştirme çabaları .kişisel gelişim ?? En sevmediğim en inanmadığım .. yazınız çok güzel olmuş .