dastan_abdullayev @dastan_abdullayev

Üniversite kazanmadan önce yaşadığım iyi ve kötü günlerim.

Lisede okurken



Çocukken arkadaşımla oynadığım o bahçe



İlk aşk günlerimin biri



Yaz tatili


Ben Türkmenistanlıyım yabancı öğrenci olarak Türkiye'ye İstanbul'a Medipol üniversitesine nasıl girdiğimi ve daha önce neler yaşadığımı üniversite için nasıl bir çaba gösterdiğimi anlatmak istiyorum bu blokta sadece bir üniversite için yaptığım işler değil aynı zamanda küçükken nelerle ilgilendiğimi anlatmak istiyorum.




Lise okulun bitmesine az kaldı herkes üniversite hakkında çok merak ediyor okul bittikten sonra ne yapacağız askerlik mi yapacağız ya da üniversiteye okula mı gideceğiz herkes burnu ile ilgili her şeyle meraklı ama ben de o zamanlar çok net bir fikrim net bir dürüst kararım yoktu Rusya'ya üniversiteye gitmek için biraz hazırlamıştım kendimi toparlamıştım Rusça öğrenmeyi konuşmaya başlamıştım Rusya'daki kazanan şehrin üniversiteleri ile ilgili bilgiler toplamıştım kendime nerede nasıl yemekler var nasıl bir kiralık evler var orada onlar çok merak ederek bilgi toplamıştım ama o zamanlarda benim halamın iki oğlu o şehirdeydi onlarla haftada iki kere konuşuyordum çünkü onlar bana Rusya'ya geldiğimde yardımcı olmak istemişler bana ve dediler ki evrakların için yani üniversiteden kabul mektubu için 500 dolar lazım olacak dediler ben de onlara güvendim ama güvenmemek demeyi onu da bilmiyordum ve başka yerlerden bilgi almaya başladım bazı arkadaşlarım Türkiye'ye okula gideceğim diye planlar düzmüşlerdir ve onlardan bilgi aldım biraz ve İstanbul üniversitelerini araştırmaya başladım buradaki Türkmenistanlı eğitim danışmanları ile İMO uygulaması arkada iletişime geçtim bana Allah razı olsun yardımcı oldular bilmediğim şeyler hep soruyordum ve Türkiye'ye okula üniversite girmeye karar verdim ve Türkmenistan’dayken daha önce Türkiye'de okumuş Türkiye'nin üniversitesini bitirmiş oradan mezun oldum bir kişiyle tanıştım onu da tanışmama babam yardımcı olmuştu onun ismi Muzafferdi. Türkiye'nin birçok üniversitelerine başvuru yapmaya başladık Ve başvurulardan 2 hafta geçip hiçbir üniversiteye kazanılamadığımdan dolayı insan Türkiye'deki İstanbul şehirlerinden çok uzaktaki Tokat şehrindeki Gaziosmanpaşa üniversitesine başvuru yapmaya karar verdim daha önce başvuru yapmamıştım çünkü çok uzaktaydı ve Bir köy gibi iyi de orası ve kabul mektubunu kazandım o kabul mektup ile vizeye de başvuru yaptım ve vizemi de aldım Türkiye'ye geldiğimden sonra o daha önce İMO uygulaması ile iletişime geçtiğim kişilerle görüşmeye karar verdim geldim burada Batır abim havalimanında beni karşıladı ve otogara götürdü otogarda bir tane abla beni aldı o ablam kendi evinde kalmama izin verdi 3 ay burada misafir olarak kaldım 3 aydan sonra burada hiç ayrılmamak için karar verdim ve kiraları ödemek de ona yardımcı olmaya başladım. 3 gün geçtiğinden sonra İstanbul'un bu kadar kalabalık olduğunu görüp ben çok şaşırdım herkes sigara içiyordu sokaklarda çok kalabalık insanlar vardı Ben yolları bile bilmiyordum hatta Türkçeyi bile iyi öğrenememiştim çünkü daha önceden Rusya'ya gitmeye karar verdim ve Rus dilini öğrenmeye başladıktan sonra Türkiye'ye gitmek hiç aklıma gelmemişti ama Rusya'ya gitmekten Türkiye'ye gelmek daha iyi oldu çünkü orada savaş oluyordu Ukrayna ile Avrupa'ya gitmeyi de düşünüyordum lisede okurken ve eğer Rusya'ya geçersem Rusya'dan Avrupa'ya geçemeyeceğimi anladım. Medipol üniversitesinde Türkmenler de okuyor dediğini duyduğumda çok şaşırmıştım çünkü bu üniversite Türkmenler için çok pahalıydı en az Türkmenistan’ın bankasından ödediğimizde okul parasını 1000 dolar idi benim için çok pahalı gözüküyordu ve danışmanlarla konuştuğumuzda dediler ki rahatça ödeyebilirsiniz merak etmeyin yardımcı olabiliriz. Ben de tamam dedim o İstanbul'a geldiğimde havalimanında karşılayan akrabam yani abim depozito paralarını ödemesinde yardımcı oldu sağ olsun. Öğrenci bilgimi almak için üniversiteye geldiğimde öyle bir büyük üniversiteyi kazandığıma çok beğenmiştim çok mutlu olmuştum. Lisede okurken Arzu ettiğim üniversite mezbaha üniversitesiydi ve internetten bu üniversiteyi araştırdığımda böyle bir üniversiteye hiçbir zaman bana nasip etmeyeceğini düşünüyordum ama Firuze halam Amerika'daki üniversitelere başvuru yapmam gerekiyordu onu söylemişti bana iki yıl önce ve Liseden  mezun olmadan bir yıl önce Amerikalı üniversitelerine başvuru yaptığımda bana kal mektubu gelmemişti ve en azından Avrupa'ya geçerim diye Türkiye'ye geldim başka vatan direk Avrupa'ya gelmek çok zordu. Medipol üniversitesinden gelirken üye olduğumu kaybettiğimi düşündüğünde hala kopuyorum çünkü hiçbir yer bilmiyordum sadece Google  map bana yardımcı oluyordu ve orada metroya bineceğim daha hızlı eve geleceğimi gösterdi ve bindiğimde bana birisi dedi ki sen nerelisin Ben dedim ki Türkmenistanlıyım, o Ben de Türkmenistanlıyım dedi ben mutlu oldum ve onunla arkadaş olmaya karar verdim metroda bana yolu gösterdi Mecidiyeköy’de inersen metrobüs ile evine gelebileceğimi söyledi ve onun dediğini yaptım ve eve geldim annemle konuşuyordum annem ben İstanbul'a geldiğimden 3 güne kadar gecelere uyumadan ağlamış tabii ben de üzüldüm özlüyordu. Ve o evdeki abla tekstilde çalışmama yardımcı oldu iş görüşmesini yaptık ve her hafta sonu çalışıyordum günlük 450 TL alıyordum ve bu para benim bir haftam için yeterli oluyordu okulun yemeklerini pek sevmedim tabii doyduruyordu ama güzel değildi. Zaman geçince bazı arkadaşlara kaybettim ve yeni arkadaşlarla tanıştım hayatın bu kadar kolaylıktan zorluğa geçmesini fark ettim ve aslında hayat zor olduğunu düşündüm ve anladım hocalarıma hep İngilizce konuşuyordum çünkü ben Türkçeyi bilmiyordum.



Arabanı sür soğuk aralıkta diye başlayan bir şarkının hep dinlediğimden sonra Türkçeyi biraz kendimde toparladım. Yeni arkadaşlar dediğim kişi o nazar ve Rahimdi. Rabbim bana ödevlerimde yardımcı oluyordu hatta bazı ödevleri de kendisi yapıyordu. Ben de onun ödevlerini yapmakta yardımcı oluyordum resim çizmekte yaratıcı çizim dersimiz de hep resim çiziyorduk 1 sınıfken başta başladığımızda çok zor geliyordu ama sonrasında bayağı kendimizi toparladık ve hiç merak etmeden hiç acele yapmadan rahatça ödevlerimizi yapmaya başladık. Görsel için tasarımcı olarak neler yapabileceğim i öğrendiğimden sonra çok mutlu oluyordum. Bazen oturup kendimden soruyorum ki beni Türkiye'ye değiştirdim acaba. 3 ay geçtikten sonra rahatça Türkçe konuşmaya başladım ve daha çok yeni arkadaşlarla tanışmaya başladık 3 ayın içinde Türkçemi toparlayabildiğimde çok mutlu oluyordum rahatça hocalarla konuşabildiğimden mutlu oluyordum ve okuldan sonra çalıştığımda da tekstilde patronlarla Türkçe konuştuğumda mutlu oluyordum.  Lisede okurken Amerikan corner'da volunteer olarak çalışıyorum ve Amerika hakkında bilgileri Amerika'nın kültürü ve Amerikan dillerini bizim şehirdeki okuyan öğrencilere ve Amerika kornalara gelen yeni öğrencilerle çalışıyordum ve onlara öğretiyordum sunum yapıyordum haftada iki kez film izliyorduk ve bir erkeğe benzeyen bir kızla tanıştım zaman geçti onunla iyi arkadaş olmaya başladı ve o doğum gününe çağırdı Ben de gittim çok mutlu oldu gel diye be beğendim ve içeriye geçtik oturduk kızlar ve Rus arkadaşlar vardı Rus arkadaşlar da aram çok da iyi değildi ama o doğum gününden sonra çok iyi olduk oturduk yemek yedik içecekler vardı ve dans ettik. O gün o erkeğe benzeyen kızın arkadaşı ile dans ettiğinden sonra o bana âşık olmuş ve arkadaşımdan benim telefon numaramı almış gecesi uygulamasında bana mesaj attı ve ben de çok şaşırdım Kim bu diye çünkü bilmiyordum onun ile mesajlaşmaya başladın bana vurulduğunu söyledi ben de ya çok daha kafaya takmadım yani yine de aynı günle aynı işte devam ettim öyle yani çok da uğraşmadım uğraşılacak tabii kız değildi. Zaman geçti tabii beni seven kişileri hediye vermeyi ben de seviyorum bayramlarda hediye verdim o çalıştığım iş yere geldiğinde beni görmeye yemek yemeye götürüyordum ve gitmesi için taksi parasında ben ödüyordum o kadar beni görmeye gelip de gerçekten beni sevdiğini anlayınca ben de onunla daha iyi iletişim kurmaya karar verdim. İki aya kadar 10 ile sevgili olduk ve mutlu günler yaşıyorduk hep beraber geziyorduk. Bir gün onunla telefonda konuşurken direk yüzüme kapattı normal doğru düzgün konuşuyorduk ama bilmiyorum ne için yaptığını ve direkt yine de ben aradım niye kapattın dedim kapatmak istedim kapattım dedi ben ona kızdım gerçekten kızabileceğim bir halde benimle konuşuyordu yani onun isteği de beni kızdırmaktı galiba. Ve öyle bir daha konuşmayacağım ha kendime söz verdim ve kendi yolunda yine de devam ettim Amerikan corner'da çalışıyordum sunumlar yapıyordum İngilizcem bayağı iyileşmişti Amerikan konsolosunda çalışan kişiler geliyordu ve onlarla iletişime geçip Amerika hakkında daha iyi bilgi aldığımdan çok mutlu oluyordum. Bir günü arkadaşımla sunum yaparken tahtada yazılan İngilizce kelimeleri dinleyicilere tercüme yaptırmaya karar verdim ve onların arasından birisini seçip tecrübe yaptırdım o seçtiğim kişinin de yüzüne daha görmemiştim ilk defa görüyordum tanımıyordum ve bana tecrübe yaptırdım maşallah iyi yaptın İngilizce biliyormuş keşke ben de o zaman başka birisini seçtim diye en pişman olduğum yer orasıydı çünkü sonun bittiğinden sonra benimle çalışan kızlar o senin seçtiğin kız çok güzeldi diye para her türlü laf attıklarından çok pişman olmuştum onu seçtiğimi. 2 gün geçti telefonuma mesaj geldi mesajda diyor ki ben senin seçtiğin o kız ismim Ülker benimle konuşabilir misin diye yazıyordum ben de mesajına cevap vermedim çünkü ilk tanıştığım kızla seviştiğimdeki pişmanlığı yine de yiyememeyi istemiştim 3 gün geçtiğini de mesaj geldi niye cevap vermiyorsun diyor. Ne zaman geçtikçe her türlü numaralardan aramalar geliyordu ben cevap vermiyordum ama en son ona cevap verdim ben Amerika kronoloji çalışırken cevap verdiğim o numara Ülkermiş. Ve o diyor ki ben sana hediye gönderdim direkt işe onu alır mısın seni taksiyle bekliyor dedi ben de hastayım içerden çıktım taksiye baktım bir kız oturuyor yüzüne baktım o kaç gün önce arkadaşımla sunum yaparken seçtiğim kız Ülkeriymiş. Bana diyor ki ne zaman müsait olacaksın Bir gün işten sonra müsaittim dedim tamam dedi beni dışarıda bekledi Ben iş saatimi bitirince iş yerimi terk ettim ve onun ile gezmeye gittik ve AVM'de masa tenisi oynadık. Bana vurulduğunu söylediğinde hiç güvenmemiştim ve iyi yapmışım. Zaman geçince bana hep mesaj atıyordu ben de müsait olduğumda cevap veriyordum. Bir gün bana Türkiye'ye gideceğini söylemiştim ben de İstanbul'da 10 ilde beraber bir evde yaşasak nasıl olur diye hayaller kuruyordum. Ve Allah'tan o hayallerim gerçekleşmedi çünkü dedem diyordu ki ilmi sevgi ile karıştırırsan hiçbir şey bu hayatta öğrenemezsin demiştin ve onun dediği çok doğruymuş ben de İstanbul'a geldiğimden 2 sene sonra geçse bile hala bir tane kazı bile kafaya takma.

Babaannem!


2017'de biz ailemle denize tatile gidecektik Ağustos ayıydı her şey planlıyorduk uçak biletlerimiz de almıştık ve yeni kıyafetler almıştık plaj için. Ağustos 5'te uçak biletimiz vardı bahçede bahçe işlerini tamamlayıp gitmeye karar verdik ve çalışırken annem birden koşarak babamın yanına gitti ve annem çok kendisini çok kötü hissediyor deyince ben de koşarak babaannemin yanına gittim ve gittiğimde yüzleri mavi süremeye başlamıştı babamla koşarak geldi ve babaanneme sarıldı ağustosunun 3te saat akşam beş buçukta kayboldu kendimi çok çok gibi hissediyordum herkes çok kendi seni toparlayamıyordu ağlıyordu halamlar da geldi herkes her yerde oturuyor doğal diyordu Ben de ağlıyordum aynı zamanda ama kafanda düşündüğüm şey neler oluyor sadece neler oluyor neler oluyor ve gerçekten bunlar gerçek olduğunu bildim kendimi biraz toparladım ve dışarıya çıktım o günü çok zor geçirdik yarınki günü babaannem mezarlığa taşıdık ve o günü insan çok ağlayınca gözyaşları kalmayacağını gerçek olduğunu öğrendim. Keşke diyorum ki daha önceden babaannemi çok sarılıp öpseydim onu sevdiğimi söyleseydim onunla çok gezseydim diye çok pişman oldum. Ağustos 5'te denize tatil yapmaya gideceğimiz uçak biletini iptal ettik ve babaannem kaybolduğunu kabul etmek çok zordu. İnsan hiçbir zaman bir saniye sonra bir dakika sonra Bir saat sonra bir gün sonra bir ay sonra ya da bir sene sonra ne olacağını hiç bilmiyorum.

Avcılık!

2018'de babaannemi kaybettiğimizden Bir sene sonra akrabalarımızla bir gün tatil yapmaya karar verdik ve babam dedi ki iki gün sonra hepimiz beraber kumsala gideceğiz ve orada balık avlayacağız dedi ben de dedim ki sadece bir günümüzü bir balık avı ile mi geçireceğiz diye merak ettim çünkü daha önce hiç böyle bir kumsalda balık avlamamıştım. O iki günde hızlı geçti ve uyurken birden babam geldi ve gittik dedi o an geldi diye çok mutlu oldum ve arabamıza sadece kıyafetlerimizi Kalın kalın kıyafetlerimizi yükledik ve annemin babasını Evine yani dedemin evine gittik orada dedemin arabasına her türlü yiyecekler içecekler mutfak şeylerini karşı fırçalarını hepsini dedemin arabasına yükledik. Ve yola çıktık yolda o dedemin kardeşinin evine girdik ve onun arabasına geçirdik her şeyi çünkü o araba daha büyüktü herkes sağabileceği kadar büyüktü araba Toyota Sienna arabasıydı çok büyüktü en sonunda arabanın en arka kısmına ben ve o Zafer abimin iki çocuğu ve dayımın oğluna yer vardı 3 kişilik yerde 4 kişi olarak oturduk ve önümüzde babam ve ikram dedemin sandalyesi vardı orada oturdular ve en önde Zafer ağabeyim şoför oldu ve yanında dedem oturuyordu. Yolda çok uzun iyiydi ben de acıkmıştım ne yiyeceğimi bilmiyordum çünkü yanımızda yiyecekler içecek vardı ama o büyük poşetten alıp arabada yemek çok kolay değil yolda iyi değildi okul zaman içinden giderken çok miden bulanıyordu ve yolda kustum. Az kaldı araba yakışacaktım ama Zafer ağabeyim arabayı durdurup yetişti. Ve o konaklamamız olacak yere en son geldik yollarda yolumuzu kaybettik her türlü yollar vardı. O Zafer abimin çocukları ile arabanı içindeki yiyecek içecekleri her şeyi indirdik ve kendimize orada konaklama yaptık. Ciğer çok sevmiyordum hatta yerken daha önce çok midem bulanıyordu hatta kokusunu bile sevmiyordum kokusundan bile nefret ediyordum orada bir şey anladım ki insan acıkırsa her şey yiyecekmiş sanki orada bana karşı bile göre yapıyormuş gibi ben ölü gibi kurtlar gibi acıktığında onlar ciğer pişirdiler ve onu yediğimde anladım ki ciğerim aslında bakmış. Herkes kendin toparladım yüzlerimizi yıkadık saat 12.00'de orada yemeğimizi bitirdiğimizde sonra balık tutmaya herkes oradan dağıldı. Ben de elimde sopa ile nereye gideceğimi bilmiyordum ve eşyalarımızı korumak için orada kaldım tek başıma. 2 saat sonra herkes geri döndü sadece daima oldu ile dedem dönmedi 2 saat oldu bekledik 3 saat oldu bekledik gelmiyorlar ya. Herkes oturuyor bekliyor hiçbir şey yapmıyor bağırıyorlar tabii dede o dayımın oğlunun adı Timurdı. Sonra bağırmaya başladık herkes dede, Timur diye bağırıyorduk. Ve ben onların gittiği yöne gidip onları aramaya karar verdim benimle Zafer abimin bir çocuğu gitti Bir saat aradık orada en son bulduk baktım dedemin yarısı suda yarısı kumsalda yatıyordu yüzleri güneşten simsiyah olmuş yanına koştum baktım Timur oturuyormuş. Ben de koşarak yanına geldim iyi misiniz diyorum ikisi de cevap vermiyor baktım orada suda otların arasına sarılmış halde yatan bir gemi varmış onu aldım otları kesip ve dedemi ve Timur’u geminin içine oturttum ve gemide yüzüp konakladığım yere gitmeye karar verdim su gittiği yöne ters attığı yönü ters gidiyordum çok zormuş ya vallahi o kadar zor olduğunu bilmiyordum ve soğuya indim suda yüzüp gemiyi itip en son çabalar çabalara kaldığımız yere geldik çok acıkmıştım geldim Zafer ağabeyim yemek yapmış güzeldi yemek yedik bir çoban geldi Ben de o yemek yemeyi bitirip odun toplamaya elime baltayı alıp giderken çobanın geldiğini gördüm ve onu gördüğümde kim dini hiç bilmiyordum tabii yüzlerce simsiyah eski kıyafetlerden geziyordu her şeyi bekleyebilirsin böyle bir kişiden ama iyi insan yemiş dedemle konuştu tövbe de yaptı kendi evine yemeğe çağırdı sadece Zafer abimle dedem yemeği yemeye gitti onlara yardımcı olmuşlar onlar suyu direkt yerde içiyormuş tabii o yerden çıkan suda temiz değil. Suyun içindeki toprakları zaman geçince suyun altına indiğinde içiyormuşlar. Ben de onlar yemek yemeye gittiğinde baltayı alıp odun toplamaya gittim ve Tavşan yakaladım koşarak üstüne atladım ve kulağından çekip onun evinden aldım yanımda kimse yoktu tavşanı yüreğimde nasıl odun toplayacağımı bilmiyordum ve tavşanı bırakmak zorunda kaldım ve bıraktım. Yarınki günümüzde de yetebileceği kadar bayağı çok odun topladım ve konakladığımız yere getirdim kimse yok Zafer abimin çocukları ile oturuyorduk ve sıkıldığımızdan kendi aramızda şakalaşarak savaşmaya başladık kumsalın içinde gözlerimizde kumdan dolmuştu ve birden sinyalin sesi gibi ses çıkaran bir ses gelmeye başladı. Çok ince bir sesiydi ne olduğunu bilmiyorduk korktuk ve konakladığımız yerdeki halının altına direk girip yattım ben yanındaki Zafer abimin çocuklarını ne yaptığını nerede ne iş yapıyordu onu hiç merak etmedim ne olursa onlar olsun diye halının altına girip yattım yarım saat geçtiğinde sonra hiçbir şey olmayacağını bildim ve dışarıya çıktım. Baktım her yer karanlık orada birden beni sinekler çakmaya başladı kumsalın sinekleri o kadar büyük oluyormuş ki ellerimin parmaklarımın yarısı gibiydi o kadar büyük idi gerçekten. Ay ay ay diye ses çıkıyordu ses çıkan yere baktım ikram abim ile babam yemeği alıp koşarak geliyorlar ve hemen onlarla birlikte odunlara ateş ettik onları yaktık sinekler de ateşten kaçtılar ve biz rahatladık tuttuğunuz balıkları o ateşle pişirdik güzeldi patatesleri oradaki ateşe attık ateşte pişirdik. Ve oradaki yıldızlara bakıp patatesleri yedik. Kumsalda yıldızların bu kadar çok olup gözükmesini söylüyorlar ama 2018'e kadar bu kadar çok yıldızları hiç görmemiştim istediğin yıldızı görebiliyordun orada. Bir saat geçtiğinden sonra dedemle Zafer ağabeyim o çobanın evinden geldiler ve birazcık olsa da bize pilav getirmişler ben de pilav ı sevmedim güzel değilmiş ve arabaya gidip uyudum gecesi çok soğuktu. Titreye titreye sabah uyandım ikram abim kumsalda yerde kıyafetsiz uyuyormuş çünkü gece kimse yokken iki şişe alkol boşaltmış tek başına içmiş. Ve hemen kalan odunları yaktım ısınmaya başladım çay yaptık kendimize çay içtik ısındık kahvaltı yaptık dedem de kalktı gecesi olan şeyleri anlattı. Dedem dedi ki gece uyurken şapur şapur-şapur ses çıkıyordu sol taraftan dedi gittim baktım dedi benim ayağım gibi çok büyük bir balık tuttuğunu söyledi şu an benim yanımda yatıyor balık diye bize söylediğinde ben gidip onun yattığı yere baktım gerçekten benim ayağım gibi balık varmış. Onu kestik ve kendi aramızda paylaştık arabaya yükledik ve hemen eve geri döndük. Evde bizi anneannemle annem ve diğer akrabalarımızın hatunları çocukları bizi bekliyordu. O tuttuğumuz balıkları yedik ve güzel bir başımızdan orada kumsalda neler geçirdiğini neler yaşadığımızı neler öğrendiğimizi onlara anlattık.

Çocukken kaybettiğim arkadaşlarım!

Yaz tatillerinde herkes tatile gittiği gibi ben de uzaktaki sevdiğim arkadaşlarla gezmeye gidiyordum. Onlar bazen bize geliyordu biz de onlara gidiyorduk. Onlar bize geldiğinde her şeyi her şeyi kontrollü oluyordu her şeyde geniş de gezdiğimiz yerler oturduğumuz yerler yediğimiz yemekler kontrollü oluyordu oynadığımız oyunlar bile hatta ama biz onlara giderken çok da öyle bir şey yoktu aradığımız oyunlara ilgi göstermiyorlar giydiğimiz kıyafetlere bakmıyorlar. Bir günü arkadaşımla sokakta oynamaya karar verdik ve sabahtan akşama kadar sokakta borç plastik şişeyi top olarak futbol oynadık ve giydiğimiz kıyafetler çok kötü bir hale gelmişti yani giyilemez hale gelmişti yırtılmıştı her şey her yeri toz falan olmuştu. Ve o arkadaşımın annesi bana çok kızmıştı çünkü bizim oturduğumuz yer köy olduğu için onlar şehirde olduğu için bizi köylü diye onların içinde sanki biz hiç şeyi görmemiş kişiler olarak tanınıyorduk. Kıyafetlerimizi arkadaşımın annesi aldığı onları yıkadı bize bağırdı ve yeni kıyafetler verdi biz de arkadaşımın annesi kızdığı için o gece o evde kalmamaya karar verdik ve arkadaşımın dedesinin evine gitmeye karar verdik ve orada kalmaya karar verdik. Karnımız toktu yiyecek içecek her şey vardı orada zaten ve gece uyuyamadık. Işıklar söndürmüştük Hadi uyumamız gerekiyor diye söylüyorduk birbirimize ama hiç uyku gelmiyordu gözlerimize.


Evin bahçe tarafından ağaçların hareket ettiği rüzgârda hareket ettiği sesler geliyordu birden adam yürüdüğünde çıkan sesler gelmeye başladı ayak izlerinin sesleri gelmeye başladı. Ve ikimiz de korkmaya başladık merak ediyoruz ki acaba bahçe tarafta kim var. Arkadaşımın dedesinin odasını kapısı zaten açılmadığını çok iyi biliyoruz o uyuyordu. Dışarıya çıkmayı salona geçmeyi karar verdik. Birden ışıklar söndü 5 dakikadan sonra yine yandı 5 dakikadan sonra yine söndü. Neler oluyor diye merak ediyorduk korkuyorduk ışık söndüğü zaman ben aynaya baktım insan elinin gölgesi vardı. Arkadaşım a aynaya bak ele bak diye bağırarak söyledim. Arkadaşım diyor ki hiçbir şey yok merak etme biz sadece salona çıkıyoruz dedi tamam dedim ben de ve salona çıktık her yer karanlık. Salona çıktığımızda bahçe tarafa gidilen koridor biraz ışıklıydı ve bahçede her türlü sesler çıkıyordu. Ve o zaman benim arkadaşım bahçeye baktığında beyaz giyinmiş bir kadının gördüğünü söyledi bana. Ben de yine de oraya bak bayağı korktum ve Hadi sokağa çıkalım dedik. Sokağa çıkabileceğimiz o kapının açmaya çalıştığımızda açılmadı bir anda biri çok korkuttu ne yapacağımızı hatta bilemedik birbirimize bak bağırıyorduk. Bir baktım o kapının anahtarı bahçeye çıkmak için gidilen koridordaki masada duruyormuş. Arkadaşıma diyorum ki o anahtarı almamız lazım anahtarsız çıkamayız buradan diyorum. Çıkmak istiyorsan diyor o zaman git al. Hayır seni al diyorum anlamıyor ondan sonra ben gitmeye karar verdim o koridora. Ben gitmeye karar verdim ve o anahtarı kapının açılması için arkadaşıma getirip verdim. O an ayaklarımı bile hissetmiyordum çünkü çok korkuyordum sanki yüreğim kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi oluyordu. O anahtarı alıp kapını açacağımız anda çok sakin olduk ve birisi telefonda bizi aradığını duyduk. Ne bileyim birden bir cesaret geldi ve ben o uzakta Duran telefonu alıp cevap verdiğimde arkadaşımın annesi olduğunu duyunca anlayınca çok mutlu hissettim kendimi ve biraz kendimi toparladım ama o arkadaşım hala kendisinde değildi ve ağlıyordu hatta aralıkta ile o kapıyı bile açamadı. Kapıyı bile ben açtım tabii ben kendimi burada cesaret olduğumu göstermek istemiyorum ama işte olan şeyi gerçek şeyi söylemek daha iyi olduğunu düşünüyorum. O lanet kapıyı açtık ve sokağa ayakkabılar koşarak çıktık ve arkadaşımın annesiyle evine taraf koştuk. Neler oluyor diye sordu bizden arkadaşının annesi tabii biz her şeyi anlatınca bizi sadece bir ışığın sönüp yanmasından korktu var diye anladı. Biz de bu kadar şeyi söylediğimizin bir anlamı yok doğru kabul ettik ve bir daha gece yarısı o eve gitmeyeceğimize birbirimize söz verdik. Yarınki günü bu olan olay ile ilgili kimseye söylememeye karar verdik. Ve Bizim eve geldik. O günü babamın abisinin doğum günüydü çok iyi geçiyordu herkes toplanmış akrabalar gelmiş arkadaşlar çocuklar abiler ablalar gelmiş mutluyduk. Doğum günün bir yarısında bizim köydeki bir çukurda balık olduğunu duyduk ve oraya birden balık avlamaya gittik sadece ben ve arkadaşım. Orada arkadaşım büyük bir balık avladı Beğendik balık iyiydi. Herkese söylemek için eve döndüğümüzde çok geç olmuştu zaten evdeki akrabalarımız ablalarımız abilerimiz bizi aradığını bilmiyorduk. Birden bir ağabeyim kozalak geldi ve bizi dövdü. Bize bağırıyor diyor ki neredesiniz nerede kaldınız niye gittiniz bize söylemeden elimizde balık gözlerine bakıp duruyorduk hayırdır oğlum diye. Ama iyi yapmıştı o zaman bizi dövmeseydi biz zaman geçince yine kimseye söylemeden bir yere giderdik. Olan şeyleri anlattık balık avladığımızı anlattık ve herkes merak etmiş korkmuşlar ne oldu bunlara nereye gittiler diye ve doğum günü berbat etmiştik. Doğum gün geçti berbat olsa bile dans ettiler oyun oynadılar her türlü komik şeyler oldu bilmem kimsenin kıyafet yırtılmış bilmem kimsenin üzerine yemek düşmüş. İşte geçti ve iki gün sonra tekrar buluştuk. Buluştuğumuz yerde bir çiftlikte. İnekler atlar koyunlar vardı ama onların yemekleri hep terasta duruyordu. Arkadaşımla onların yemeklerini hepsini aşağıya düşürüp hayvanlara vermeye karar verdik sanki başka bir yapacak iş yok gibi. Onların yemeklerini hepsini aşağıya indirdik onlar hepsini yediler. Bir baktık biz yukarıya terasa çıktığımız o merdiven bile aşağı gitmiş düşmüş yani. Ondan sonra ne yapacağız nasıl ineceğiz aşağı diye merak edip bir çözümü bulmaya çalıştık. En son bulduk ikimiz de kıyafetlerimizi çıkarttık üstümüzdeki ve hepsini birleştirdik onu paraşüt olarak kullanıp aşağı ineceğimizi düşündük ve yukarıdan aşağı zıpladık ve 5 kiloluk 2 kurbağa gibi aşağı düştük. Ben nefes alamıyorum ama düşünüyordum neler oluyor nasıl indik aşağıya çok şok geçirmiştim. Arkadaşıma bakıyorum kendini kaybetmiş. Beykoz s**** ağabeyime dedim ki arkadaşım kendini kaybetti. O da diyor ki nasıl kaybetti oğlum ne yaptınız siz diye bana bağırdı ve arkadaşım yanına gitti onu kaldırdı ve ambulans çağırdı. Hastaneye gittik hepimiz beraber çünkü bende de bir iki elimde yaralar vardı. Ne oldu diye sorduklarında ben her şeyi söyledim ve onları kandıramadım. Arkadaşım Allah'tan hastanedeyken kendine geldi. Ve sonra annem bize bağırmaya başladı. O günden sonra hiç birbirimizle görüşemedik çünkü annelerimiz bunu istemiyordu. Kendilerine bir şeyler yaparlar ya da yine tehlikeli bir şeyler yapar diye korkuyordular.


Yaz tatili!

Yaz tatillerinin bir günü dedemin evine gitmeye karar verdim annemin babası yani. Onlar da zaten benim istiyorlar bahçe işlerinde yardımcı olur diye. Şehirden akrabalarımız geliyordu onlara ve elma toplamada yardımcı oluyorlar. Ağaçlar çok büyüktü hatta altına girmek için sadece ben sığıyordum almalar bayağı dökülüyordu ağaçlardan. Benden bir yaş büyük Ganişer ağabeyim vardı ve onun kardeşi benden 2 yaş büyük Ali şer abim vardı. Onlarla zaten aynı yaşta gibiydik aynı düşünüyorduk aynı hareket ediyorduk aynı oyunlar oynuyorduk yani hepimiz beraber geziyorduk üçümüz yani. Dedemlerde kalıp yardımcı olmaya işlerinde karar verdik ve aynı zamanda geceleri de oyunlar oynarız diye düşünüyorduk hepimiz beraber gezmeyi çok seviyorduk çünkü iyi olsun kötü olsun her zaman birbirimizin yanımızdaydık. Gündüzleri hepimiz beraber çalışır geceleri hepimiz beraber her türlü korkunç oyunları oynuyorduk. Geziyoruz oyunlar çok şaşırtıcı meraklı korkunç oluyordu ve biz bundan keyif alıyorduk. Bir günü saklanma oyununu oynamaya karar verdik ve bir kişi arıyordu diğer kişiler saklanıyordu işte herkes oynadığı gibi. Ben aramaya karar verdim onlar saklanmaya ve saymaya başladım. 50'ye kadar sayıyordum ve sayıp bitirdiğimden sonra yanımda kimse yoktu onu fark edince o karanlıkta korkmaya başladım. Elimde fener vardı ve onları aramaya başladım 2 saattir aradım ama hiç birisini bulamadım. O kadar büyük bağdı ki hatta bağın en son kısmı ön taraftan hiç gözükmüyordu. Ağaçlar da çok büyük rüzgârlı olduğunda şatır şatır sesler çıkarıyordu. Ve bulamadım onlara bağırmaya karar verdim bulamadığımı söyledim çıkın dedim yeter artık oynamayacağım dedim. Her yerden geldiler birisi ağacın dibine çıkmış oturmuş uyuyakalmış birisi güllerin otların arasına girmiş uyuyakalmış yine birisi ineklerin odasındaki yemeklerin arasında uyumuş herkes uyuya kalmış. Ve sabah kalktıklarında çok yorgun olup yine çalışmaya devam ede bilmeyeceğini hissettiklerinde ben çok gülmüştüm.

1

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli