Jasmina @_jasminee_

Tasarım Yolculuğum: İlk Adımlar, Hatalar ve Yurtdışında Hayat.

creative-ideas-design-creativity-concept_53876-125012.jpg


Tasarımcı olmak istiyorsunuz ama korkuyor musunuz veya nereden başlayacağınızı bilmiyor musunuz? Cevabınız evet ise bu blog tam size göre.

Merhaba  benim  adım  Jasmina.  Tasarım  çalışmalarına  nasıl başladığımı  paylaşmak  istiyorum:  ilk  adımlar,  hatalar  ve faydalı bulgular.

Küçük yaşlarımdan itibaren sanat ve tasarım dünyasıyla iç içe  büyüdüm.  Annem,  beni  farklı  aktivitelere  yönlendiren biriydi ve dans, güreş, satranç gibi pek çok kulübe katıldım. Ancak içimdeki yaratıcılığı en iyi şekilde ifade edebildiğim alanın  çizim  olduğuna  karar  verdim.  Çizim  grubuna katıldığımda,  yeteneklerimi  geliştirip  kendimi  ifade  etme fırsatını buldum.

Grubun en yetenekli çocuklarından biri olarak öğretmenimden sık sık takdir aldım. Bu destek, beni daha da motive etti. Zamanla,  okullardaki  fuarlar  ve  yarışmalarda  eserlerimi sergileme  fırsatım  oldu.  İnsanların  çalışmalarımı  beğenip satın aldığı anlar, benim için çok değerliydi. Bu, sadece ilk kazancım değil, aynı zamanda tasarım alanında kendime olan güvenimin  de  bir  göstergesiydi.  O  an,  “Daha  fazlasını yapabilirim.” düşüncesi zihnimde yeşermeye başladı.

Ancak işler her zaman kolay gitmedi. Tasarım sürecinde çeşitli hatalar da yaptım. İlk başlarda, tarzımı bulmakta zorlandım ve başkalarının beklentilerine çok fazla odaklandım. Bu da benim özgünlüğümden ödün vermeme yol açtı. Ancak zamanla, kendi sesimi  bulup  bireyselliğimi  keşfetmem  gerektiğini anladım. Yanlışlarım  bana  değerli  dersler  kattı;  kendi  stilimi oluşturmak için cesur adımlar atmam gerektiğini keşfettim.

Bu  yolculuğumda  edindiğim  en  faydalı  bulgulardan  biri, deneyimle öğrenmenin önemiydi. Her yeni proje ve her deneme, beni  biraz  daha  ileri  taşıdı.  Başlangıçta  karşılaştığım zorluklar, beni daha sağlam bir temele oturttu ve kendimi geliştirmemi sağladı. Başkalarının eleştirileri de önemli bir öğretmendi; bu eleştirileri yapıcı bir şekilde değerlendirmeye çalıştım.

Tasarıma  olan  sevgim  ve  ilgim  gün  geçtikçe  arttı.  Kendi hikayemi yazarken, başkalarına da ilham vermek istemek, beni daha fazla motive etti. Eğer bir tasarımcı olmak istiyorsanız, korkmayın ve ilk adımı atın. Hatalarınızdan ders alın, özgün tarzınızı  yaratmak  için  kendinize  güvenin.  Unutmayın,  her büyük yolculuk bir adımla başlar.

Lisede, yaşıtım olan tüm genç kızlar gibi ben de modaya ilgi duyuyordum. Okul kurallarına rağmen şık giyinmeyi seviyordum. Her gün okula farklı ve dikkat çekici kıyafetlerle gidiyordum. Bazen  okul  arkadaşlarım  bana  şaşkınlıkla  bakıyordu  çünkü tarzım  alışılmışın  dışındaydı.  Ama  ben  kendi  tarzımı  çok seviyordum. Kim ne derse desin, giydiğim kıyafetlerle kendimi her zaman özgüvenli hissediyordum.

Bu  dönemde,  portre  çizmekten  kıyafet  tasarlamaya  geçtim. Modeller  çiziyor  ve  üzerlerine  tasarlamak  istediğim kıyafetleri ekliyordum. Öncelikle kendimin giymek isteyeceği kıyafetleri tasarlıyordum. Çizerken rahatlık, kalite ve diğer önemli  unsurları  dikkate  alıyordum.  Kendi  giyim  mağazamı açmayı hayal ediyordum, ama benim için önemli olan nicelik değil, nitelik üzerine çalışmaktı.

Zamanla lise hayatımın sonuna yaklaşıyor, üniversiteye giriş süreci  başlıyordu.  Bu,  hayatımdaki  en  heyecan  verici dönemlerden biriydi. Özbekistan’daki (Taşkent şehri) birkaç üniversiteye başvuruda bulundum. Başvurduğum okullar arasında ülkenin en prestijli üniversitelerinden biri de vardı ve en çok oraya kabul edilmek istiyordum.

Bir  süre  sonra  üniversitelerden  kabul  mektupları  gelmeye başladı. Ancak en çok istediğim okuldan mektup alamadım. Daha sonra  öğrendim  ki,  kazanabilmem  için  sadece  birkaç  puan eksikti. Bu beni çok üzdü. Günlerce ne yiyebildim ne içebildim ne de uyuyabildim. Ailem durumumu gördü ve bana destek oldu. Onların yanımda olması benim için çok değerliydi, bu yüzden onlara sonsuz minnettarım.

Allah’ın benim için farklı bir planı vardı. O yaz, güzel bir akşam yemeğinde, babam bana yurt dışında okumayı teklif etti. Özellikle de Türkiye’de. Peki neden Türkiye? Çünkü buranın kültürü bize çok yakındı, dili de biraz benziyordu. Sonuçta hepimiz Türk soyundan geliyoruz. Üstelik babam iş için sık sık Türkiye’ye gidiyordu ve biz de ailecek tatil için bu ülkenin turistik şehirlerine sıkça seyahat ediyorduk. Fazla düşünmeden hemen kabul ettim. Bu benim için büyük bir fırsattı ve onu kaçırmamam gerekiyordu.

Üniversite başvuruları hâlâ devam ediyordu. Ben İstanbul’u seçtim. Cesur bir karardı çünkü İstanbul, yaşadığım şehir Taşkent’ten beş kat daha büyüktü. İstanbul’daki üniversiteleri araştırmaya başladım ve en çok İstanbul Medipol Üniversitesi ilgimi çekti. Hemen başvurumu yaptım ve bir süre sonra kabul mektubum geldi. Çok mutlu olmuştum.

Eylül 2022’de annemle birlikte İstanbul’a geldik. Üniversiteye yakın  bir  otelde  kaldık.  Kayıt  işlemleriyle  ilgilenirken fırsat buldukça şehri gezip keşfediyorduk. Üniversiteye giriş için  sınava  girdim  ve  başarıyla  geçtim.  Kayıt  işlemlerim tamamlandıktan sonra annem ülkeme geri döndü.

Şimdi Türkiye’de yabancı bir öğrenci olarak yaşamak hakkında konuşmak  istiyorum.  Koca  bir  şehirde,  yabancı  bir  ülkede tamamen  yalnız  kalmıştım.  Burada  hiçbir  şey  bilmiyordum, kimseyi tanımıyordum. Her şey benim için yepyeniydi. Korkmuş muydum?  Dürüst  olmak  gerekirse,  evet.  İnsanların  nasıl olduğunu bilmiyordum, şehirdeki bölgeleri tanımıyordum, hiç tanıdığım yoktu, hele ki arkadaşım hiç yoktu. Üstelik Türkçeyi de  tam  olarak  bilmiyordum,  bu  da  işleri  daha  da zorlaştırıyordu.

Ailem güvenliğim konusunda endişeliydi, bu yüzden ilk bir buçuk  yıl  kız  öğrenci  yurdunda  kaldım.  Yurtta  çok  tatlı kadınlar çalışıyordu. Bana kendi kızları gibi davranıyorlardı ve yurttaki kızlar da çok sıcakkanlıydı. Bazılarıyla yakın arkadaş oldum. Beni sık sık odalarına davet edip annelerinin hazırladığı ev yapımı Türk yemekleriyle ağırlıyorlardı. Türkiye'de yemekler çok lezzetli. Türkler özellikle kebapları, pideyi,  dolmayı,  menemen'i  çok  severler  ve  tatlı  olarak kesinlikle Türk baklavasını tercih ederler. Tatlıyı en iyi şekilde güçlü Türk çayı ile içmek gerekir. Neredeyse tüm Türk mutfağını denedikten sonra memnun kaldım.

Üniversitedeki eğitimimin başında, bu alanda ilerlemek için bir bölüm seçmem gerekiyordu. Hayatım boyunca tasarıma ilgi duydum ama hangi alanda ilerleyeceğimi bilemiyordum, çünkü

"tasarım" kavramı gerçekten çok geniş. İç mimarlık bölümünü seçtim.

İlk  gün  derslerimde  oturdum,  daha  sonra  üniversitedeki arkadaşlarımla  olan  derslerin  nasıl  geçtiğini  öğrenmek istedim.  Sadece  bir  derse  girmeyi  planlamıştım. Arkadaşlarımın, bu arada, aynı bölümde ama farklı bir alanda olduğunu belirtmekte fayda var. Onların dersinde olmak beni çok  etkiledi;  hem  grup  iyiydi  hem  de  dersler  ilginçti. Düşüncelerimden sonra, bölüm değiştirmeye karar verdim - iç mimarlıktan görsel iletişim tasarımına.

Geç aktarım nedeniyle sorunlar yaşadım ve ikinci yarıyılda derslere başlayabileceğim ihtimali vardı. Ama neyse ki, her şey çözüldü.

Eğitimim keyifli geçiyordu, derslere gitmekten hoşlanıyordum. Derslerin Türkçe geçmesi benim için faydalıydı. Arkadaşlarımla ve öğretmenlerle iletişim kurarak Türkçemi geliştirdim.

Haftasonları arkadaşlarımla şehrin turistik yerlerini ziyaret ettik, vapura binerken güzel yemekler yedik, insanlarla sohbet ettik. Yabancı bir ülkede uyum sağlamak için altı ay kadar bir süre geçti, ama bu her birey için farklıdır. Yeni bir ülkede uyum sağlama hızı, kişinin kendisine ve zihinsel hazırlığına bağlıdır.

Yurtdışında öğrenci olmanın hayatımda büyük bir deneyim oldu. Akademik dersleri öğrenmenin yanı sıra önemli yaşam becerileri edindim.  1)  Hızlı  bir  şekilde  her  şeye  uyum  sağlamayı öğrendim. 2) Ödemeler ve belgelerin düzenlenmesi konularında bağımsız bir şekilde sorunları çözmeyi öğrendim. 3) Yeni bir dil  ortamına  dalarak  kültürel  farklılıklara  saygı  duymayı öğrendim. 4)  İletişim  becerilerini  geliştirdim.  Farklı  uluslardan insanlarla ortak bir dil bulabiliyorum. 5) Görüş açımın çok genişlediğini  fark  ettim.  Yeni  ülkeler  ve  insanlarla tanışmanın buna neden olduğunu düşünüyorum.

Tasarım  konusuna  geri  dönmek  istiyorum  ve  üniversitedeki derslerde ne öğrendiğimi, hangi programlarla çalıştığımı ve karşılaştığım zorlukları detaylandırmak istiyorum. Öncelikle, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi'nde Görsel İletişim Tasarımı bölümüne katılmadan önce, programlarla çalışma konusunda en ufak bir deneyimim yoktu. Daha basit programlardan başlayarak daha  karmaşık  programlara  geçtik.  Bu  2  yıllık  eğitim süresince, Adobe Photoshop, Adobe Illustrator ve Adobe After Effects gibi programlarla çalışmayı öğrendim.

Programları öğrenmek zor muydu? Evet, ama sadece başlangıçta. Her şeyin nasıl çalıştığını anladıktan sonra daha kolay hale geliyor.  Eğer  bir  şey  olmuyorsa  hemen  pes  etmemelisiniz. Başarılı  olana  kadar  tekrar  tekrar  denemelisiniz. Öğretmenlerim her şeyi çok iyi açıkladı, ama bazen yine de anlamadığım noktalar olabiliyordu. Öğretmenler için, hepimizin anlaması önemliydi; bu nedenle, öğrenene kadar birkaç kez tekrar  anlatabiliyorlardı.  Sabrı  için  onlara  büyük teşekkürler.

Şu anda 21. yüzyıldayız ve teknoloji her gün gelişiyor. Farklı platformlarda  faydalı  bilgiler  bulabilir,  eğitim videoları izleyebilir  ve  çevrimiçi  dersler  satın  alabilirsiniz. İnternette  eğitim  videoları  aramanızı  öneririm,  bunlar hayatınızı  oldukça  kolaylaştıracaktır.  Her  tasarımcı, renklerle ve fontlarla çalışabilme yeteneğine sahip olmalıdır. Pinterest  ve  Behance  gibi  uygulamalarda  örnek  çalışmalara baktım.  Yeni  fikirler  için  ilham  alabilirsiniz.  Özellikle Behance uygulamasında, renklerin ve fontların özenle seçildiği profesyonel çalışmalara göz atabilirsiniz. Bir tasarımcının sadece çizim yapabilmesi değil, aynı zamanda trendleri analiz edebilmesi,  neyin  şu  anda  güncel  olduğunu  bilmesi  de önemlidir.  Güzel  bir  iş  yapmaya  çalışırken,  işin işlevselliğini  unutmamalıyız.  Hata  yapmak  normaldir. Başlangıçta çoğu kişi hata yapar, ben de dahil olmak üzere. Hatalarım sayesinde pek çok şey öğrendim. Örneğin, başlangıçta sadece benim gözümde güzel görünen fontları seçiyordum, ama sonra okunabilirlik ve farklı stillerin uyumlu bir şekilde bir araya getirilmesinin önemli olduğunu anladım. Ayrıca aşırı sayıda font kullanıyordum, bu da uyumsuz görünüyordu. Şimdi ise bir tasarımda maksimum 2-3 font kullanıyorum. Google Fonts uygulamasında,  çalışmalarınızda  kullanabileceğiniz  iyi ücretsiz  fontlar  bulabilirsiniz.  Yaptığım  bir  diğer  hata, kaynak dosyalarımı kaydetmemekti. Dosyam bir kaç kez bozuldu ve tüm çalışmamı yeniden yapmak zorunda kaldım. Şimdi her zaman  yedek  kopyalar  oluşturuyorum.  Tasarım,  sadece yaratıcılık  değil,  aynı  zamanda  sürekli  bir  öğrenmedir. Trendleri  analiz  etmenin,  renk  ve  font  uyumunu  dikkate almanın, kaynak dosyaları saklamanın ve denemekten korkmamanın ne kadar önemli olduğunu anladım. Bu süreç sonsuzdur, ama tam da bu yüzden güzelliği buradadır - her zaman öğrenilecek ve gelişilecek bir şey vardır. Umarım blogum sizin için faydalı olmuştur. Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkürler!

1

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli