Pandeminin Sosyolojik ve Psikolojik Sonuçları
Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin prensiplerinden birisi yalnızca ardışık olması değil bir alttaki katman var olmadıkça üsttekinin gerçekleşemeyecek oluşudur .En temelde fizyolojik ihtiyaçlara rastlarız( uyuma, beslenme, nefes alma, cinsellik). Bunun hemen üstünde kişinin güvenlik ihtiyacı gelir(mülkiyet güvenliği, ailenin güvenliği vs) Belki buraya kadar bütün temel ilkeleri halen karşılayabiliyoruz. Evet evlerimizdeyiz, can sağlığımız korumaya çalışıyoruz ve nefes alabiliyoruz. Fakat dilerseniz üçüncü aşamaya da bir bakalım.
Üçüncü katmanda öngörülen temel ihtiyaçlar sosyal ihtiyaçlardır. Bunun içine arkadaşlık, sevgi/saygı, ait olma gibi ihtiyaçlar girer. Kendini sosyal olarak var edemeyen, ilişkileriyle kendi benliğini yakalayamayan ve kendini toplumun bir parçası olarak aidiyet duygusu besleyemeyen her birey işte bu basamakta tökezler. Maalesef ki bu noktada tökezlediğimiz bir dönemden geçiyoruz. Bu basamakların piramit şeklinde oluşunu yazının başında açıkladım. Dolayısıyla tamamlanamayan bir basamak kişinin kendini gerçekleştirme yolundaki çabalarını( aslında bu çaba tamamen hayatın kendisi demektir) yerle yeksan eder. Bu eşittir mutsuzluk demektir. Kafelerde bulunmak, sinemaya gitmek, arkadaşlarla sohbet etmenin ne denli büyük nimetler olduğunu görmedik mi? Bunlar bizim sosyalizasyon sürecimizi tamamlayan küçük küçük yapıtaşları. Bunları yapmadan kısıtlı bir yaşam sürmek bizim sosyal benliğimizden kopuşunu beraberinde getiriyor. Bazı şeylerin önemini kaybedince görüyoruz maalesef. Doğamız gereği zaten kısıtlamalara tabi olamıyoruz. Tarihsel gelişimimiz ve kodlanmamız da bize sürekli ileriyi işaret ediyor. Hem kısıtlamaya maruz kalan hem de ilerlemekten yoksun olan bir insan kaçınılmaz olarak depresyona giriyor. Depresyon kelimesinin dilimizde çok kullanılarak anlam aşınmasına maruz kaldığını biliyorum. Benim buradaki kullanımım tamamıyla psikoloji biliminin tanımına hizmet ediyor.