SayfaVeEkran @SayfaVeEkran

Jack London - Yıldız Gezgini (Spoilerlı İnceleme)

 ‘’Ölüm diye bir şey yok. Yaşam ruhtur ve ruh da ölemez. Yalnızca et ölür ve geçip gider, hep kendisini belirleyen kimyasal maya, hep plastik, yalnızca akışkana dönüşmek için daima billurlaşan, yeni ve farklı fani biçimler almak için billurlaşıp sonra yeniden akışkana dönüşen bir sürünme. Bir tek ruh kalır ve yukarıya, ışığa doğru ilerlerken kendisini ardışık ve sonu gelmez yeniden doğuşlar içinde oluşturmayı sürdürür. Yeniden yaşadığımda ne olacağım? Merak ediyorum. Merak ediyorum…’’ diyor bu satırları yazarken idam edilmek üzere olan Darrell Standing. 




20220904-bir-kitap-yildiz-gezgini-jack-london-581146-f6c0cfaa21735618f6b2.jpg




 Başkahramanımız Darrell Standing, Kaliforniya Üniversitesi’nde tarım ekonomisi profesörü. Fakat öyle sıradan bir profesör değil. Amerika Birleşik Devletleri’nin tarım sektöründe birçok konuda yeniliğe imza atan ve bu alanda sözü dinlenilen biri. Darrell’ın sevdiği bir kadın var ve bu kadına Profesör Haskell da talip olur. Bunun üzerine Darrell, Haskell’ı gözünü kırpmadan öldürür. Cinayet suçundan müebbet cezasına çarptırılan Darrell, ülkenin çürümüş hapishane sisteminin en zalim örneklerinden olan San Quentin Eyalet Hapishanesi’ne gönderilir. Eğitimci kimliğinin verdiği ‘’yanlış görünen şeyi düzeltme’’ alışkanlığı bu katı işkence merkezinde hiç hoş karşılanmaz ve Darrell ‘’iflah olmaz’’ damgası yiyerek çeşitli eziyetlere maruz kalır. ‘’Vur abalıya.’’ mantığıyla bir de üstüne komplo yıkılan Darrell, artık ömrünün sonuna değin tecrit cezası çekecek Kaliforniya’daki üç mahkumdan biri olur. San Quentin’in gaddar Müdürü Atherton’ın ona tek bir cümlesi vardır: ‘’Ya dinamit ya ölüm.’’ Hiçbir şeyin yoktan var edilemeyeceği gibi Darrell da olmayan dinamitleri var edemez. Dolayısıyla deli gömleği cezasından bir türlü sıyrılamaz. Bunun üzerine, bu dayanılmaz acıdan kurtulmak için diğer üç mahkumdan biri olan Ed Morrell’ın tavsiyesi ile ‘’bilinçli ölme’’ diyebileceğimiz tekniği kullanır. Ve deli gömleğinin içinde iken acı çeken bedenini terk ederek farklı dönemlerdeki geçmiş yaşamlarına geri döndüğü seyahatlere çıkar. Hal böyle olunca, bu çıldırtıcı gömlek Darrell için bir problem olmaktan çıkar ve Atherton pes eder. Gardiyanı darp ettiği müebbetlik oluşuyla da haksız biçimde desteklenince Darrell idam cezasına çarptırılır. Aslında bu, Amerika’nın yozlaşmış hukuk sisteminin bir insanı başından savma çabasıdır.


 ‘’Geçmiş yaşamlarına geri döndüğü seyahatlere çıkar.’’ cümlesi esasında tüm hikayenin özeti niteliğinde. Çünkü bu sözcükler tamamen reenkarnasyon kavramını anlatıyor ve Darrell Standing bu kavrama inanan, özümseyen ve de reenkarnasyonu kanıtladığını bizlere anlatan biri. Bu bağlamda, geçmiş yaşamlarındaki hadiseleri kanıtladığını görüyoruz. Jack London’ın reenkarnasyona inanıp inanmadığını bilemiyorum ama mesele zaten bu veya sizin inanıp inanmadığınız değil. Bütün mesele, London’ın bu kavramı kabul eden bir karakterin etrafında harika bir tutarlı kurgu yaratması. O kadar müthiş ki son sayfayı kapadığınızda aklınızda tek bir soru kalmıyor. Darrell tekrar tekrar vurgulayarak ölüm ve yaşama karşı olan bakış açısını size açıklıyor. Tabii, bu netliğin en temel sebebi kitabın muhteşem dili. O kadar akıcı, sürükleyici, samimi bir dil var ki okudukça okuyasınız geliyor. Aynı zamanda bu anlatımla Darrell’ın geçmiş yaşamlarındaki deneyimlerini okumakla kalmayıp adeta yaşıyorsunuz. Deli gömleğinin içinden yolculuğa çıkarak bir kont, bir Viking, bir çocuk, ilkel çağda yaşayan bir okçu, 8 yıl denizde hayatta kalan bir denizci oluyorsunuz. ‘’Bütün bunlar şaşırtıcı mı?’’ derseniz asla değil. Çünkü Jack London’ın en büyük alametifarikalarından biri de bu. Şu zamana kadar okuduğum her kitabında o atmosferde buldum kendimi.


 Kitabın beslendiği ana damar reenkarnasyon dedik ama en az o kadar önemli bir de yan konu var. O da Amerikan hapishane sistemi. London, bu düzenin bütün yozlaşmışlığını, gayriinsaniliğini, kokuşmuşluğunu gözler önüne seriyor. Satırları okurken bu zalimlikten, ikiyüzlülükten iğrenmemek elde değil. London, aynı zamanda okurun vicdanına seslenerek gerçeklerin farkına varmasını ve bu düzeni sorgulamasını istiyor. Bunların yanında insan, adalet, eğitim, ahlak, kadının erkek hayatındaki yeri gibi daha sayamadığım birçok konuyu es geçmiyor. İşte bir örnek: ‘’Uzun çağlar boyunca pek çok yaşam sürdüm. İnsan, birey, son on bin yılda hiçbir ahlaki ilerleme göstermedi. Bunu kesinlikle doğrularım. Evcilleşmemiş bir tayla bir koşum atı arasındaki tek fark tümüyle bir eğitim farkıdır. Eğitim, günümüzün insanıyla on bin yıl önceki insan arasındaki tek ahlaki farktır. Üstüne cila niyetine kapladığı ince ahlaki derisinin altında, on bin yıl önceki aynı yabanıldır. Ahlakilik bir sosyal fon, zahmetli çağların bir birikimidir. Yeni doğmuş bir çocuk, uzun zamandır biriken soyut ahlak tarafından eğitilip cilalanmazsa tam bir yabanıl olup çıkar.’’ Hakikaten muhteşem.


 Uzun lafın kısası, Jack London’ın Yıldız Gezgini her kitapseverin okuması gereken bir şaheser. London’ın ustalık eseri diyebilirim. İyi ki varsın Jack London!


Görsel Kaynağı: https://www.truvaedebiyatdergisi.com/haber/bir-kitap-yildiz-gezgini-jack-london-2170.html

1

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli