SayfaVeEkran @SayfaVeEkran

Firewatch - Spoilerlı İnceleme

 Hayatımızda var olan problemleri bir kenara bırakıp biraz kafa dağıtmak mı yoksa kaçamayacağımız bu problemlerle bir an önce yüzleşmek mi etkili olan?


 Ana karakterimiz Henry arkadaşlarıyla gittiği bir barda profesörler ve öğrencilerle birlikte muhabbet eden Julia ile tanışıyor. Daha sonrasında ikilinin ilişkisi ilerliyor ve biz de oyunun ilk sekansıyla birlikte Henry adına, ana hikayeye olmasa da ilişkinin akışına etkisi olan seçimler yapıyoruz. Birbirlerine duydukları aşk, hayatı ikisi için de mükemmel kılıyor. Fakat günlerden bir gün Julia Alzheimer hastalığına yakalanıyor. Bu hastalıkla birlikte her şeye muhtaç hale gelen Julia ve onu idare etmeye çalışan Henry’nin ilişkisi zedeleniyor. Bir süre sonra bu zedelenmeden bunalan Henry kendine en baştaki bu mühim soruyu soruyor ve çoğu insan gibi dertleriyle karşı karşıya gelmektense onları biraz daha ötelemeyi seçiyor. Sonuçta; Henry, Amerika’nın Wyoming eyaletinde bulunan Shoshone Ulusal Ormanı’nda bekçilik yapmanın kendisini biraz olsun rahatlatacağını düşünüyor.


 Firewatch tam anlamıyla bu noktada başlıyor diyebiliriz. Henry ile bekçilik yapacağımız kulemize çıkıyoruz ve bir telsiz aramasıyla başlıyor maceramız. Arayan kişi halihazırda orman bekçiliği yapan Delilah’ın ta kendisi. Kendisi bize şu kritik soruyu yöneltiyor: ‘’İnsanlar bu işi bir şeylerden uzaklaşmak için alır, senin derdin ne?’’. Bu soru Henry’ye o an için sorulabilecek en iyi soru çünkü kendisinin yaptığı şey tam olarak uzaklaşmak. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi zekice tasarlanmış cümlelerin, soruların olduğu diyaloglarla birlikte Henry’nin Delilah’ın yönlendirmesiyle birlikte serüveni başlıyor. Geriye kalan hikayeyi ayrıntısıyla anlatmanın yersiz olduğunu düşünüyorum zira incelemeyi spoilerlı yapıyorum. İncelemeyi oyunu oynadıktan sonra okuyacağınız için hikaye bu satırları okurken aklınızdan geçiyor olacak.


 İncelemeye beğendiğim kısımlar ile başlamak istiyorum.


Müzikler


 Firewatch ’ta kullanılan müzikler şahaneydi. Atmosfere apayrı bir derinlik katılmış. Yer yer dinlendirici, yer yer çevrenin harikulade güzelliğinin coşkusunu yaşatan müzikler seçilmiş. On numaraydı. Benim favorim Thorofare Hike oldu. Dinlemek isterseniz oyunun çalma listesinin Spotify linkini aşağıya bırakıyorum.


https://open.spotify.com/album/6t4gSUaC3GZoUac8gpOFtn?si=twYy0sXPQhmunVOMKeIdOA


Grafikler


 Tercih edilen grafik tarzı çok hoşuma gitti. Hikaye biraz ciddi bir hikaye ama yine de gerçekçi grafikler yerine bu tarz bir grafik seçimi atmosferi inanılmaz kıldığından eleştiriye kapalı bir konu benim için. Renk paleti de dört dörtlüktü. Atmosferin yarattığı his o kadar kuvvetli ki oyunun ortalarında bulduğunuz Kodak fotoğraf makinesiyle gördüğünüz muhteşem manzaraları gerçekten çekmek istiyorsunuz. Birçok oyunda olan bu mekaniği ilk defa Firewatch’ta bu denli benimsedim. Aşağıya koyduğum görseli görünce eminim bana hak vereceksiniz.




firewatch-4.0.jpg




Oynanış Süresi


 Oyunu pek fazla takılmadan oynarsanız yaklaşık 3-3.5 saatte bitirebilirsiniz. Fakat ben birkaç kez yönümü kaybettim. Dolayısıyla tahmini 5-6 saatlik bir süre verdim. Bu yüzden bana oynanış süresi gayet ideal geldi.


Seslendirme


 Henry’yi Rich Sommer, Delilah’ı ise Cissy Jones seslendiriyor. İki sanatçı da işlerinin hakkını sonuna kadar vermişler. Tabii şunu söylemem lazım Cissy Jones, karakterine o kadar canlılık katmış ki Delilah’ı oyunda hiç görmememize rağmen kolaylıkla bağ kurabiliyoruz onunla. Kaliteli diyalogları daha da özel kılmış iki ses sanatçısı da.


Hikayenin Aktarımı


 Çevremizde benzer konulara değinen o kadar fazla dizi/film çıkıyor ki klişe kaçınılmaz hale geliyor. Bunun tam tersine özgün bir hikayeye sahip olan Firewatch bu yönüyle daha ilk başta benden +1 puan aldı. Bu bir orman bekçisinin hikayesi değil. Bu orman bekçiliği teması üzerinden bir adamın aşkının, dertleriyle nasıl başa çıktığının, yalnızlığının kısacası hepimizin yaşadığının ya da yaşayabileceğinin hikayesi. Bu hikayede bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz olağanüstü, gizemli deneyler yok. Bu hikayede Delilah üzerinden fantastik bir kurgu da yok. Bu hikayede yalnızca gerçekler var. Oğlu Brian’ın ormanın içindeki bir mağarada düşüp ölüşünü izleyen Ned’in yine Henry gibi gerçeklerden uzaklaşıp bu ormanda yaşaması ve bekçileri takip etmeyi, dinlemeyi alışkanlık haline getirmesi var. Biz oyunun sonuna doğru öğreniyoruz bu gerçeği. Oyun boyunca sürekli merak ediyoruz nasıl bir olayın içindeyiz diye. ’’Kim Henry ve Delilah’ı takip ediyor?, ‘’Kim haklarında rapor tutuyor?’’, ‘’Çitlerin ardındaki aletler gizli bir deney için mi saklı tutuluyor?’’ bunları düşünüyoruz. Ama oyun biz ters köşeye yatırarak ‘’Ben sana hayali değil, olabileceği göstereceğim.’’ diyor. Bu hikayenin aktarımı bence çok başarılı. Diyaloglar yoluyla fakat etkili. Çünkü dediğim gibi konuşmalar gayet akıcı ve akıllıca. Üstelik verdiğiniz kararlar ve söylediğiniz sözler hikayeyi değiştirmese de önünüze çıkıyor. Örneğin; iki kızı uyarmaya giderken Henry’ye hakaret ettikleri için radyolarını göle attım. Daha sonra kızların bizi polise şikayet edeceğini Delilah’tan öğrendim ve bana ‘’Şikayet edilecek bir şey yaptın mı?’’ diye sorunca ben de dürüstlüğü elden bırakmayarak ‘’Radyoyu göle attım.’’ dedim. Bu da oldukça hoşuma gitti.  


 Beğenmediğim tek bir kısım var.


Hikayede Ned ve Brian’ın kilit rol oynaması


 Hikayenin başını beğendim. (Julia, Henry ve Delilah kısımlarını) Fakat beni hayal kırıklığına uğratan şey hikayenin son kısımlarıydı. Oyunda eski orman bekçileri olan Ron ve Dave karakterlerinin birbirlerine bıraktığı notlara tanık oluyoruz yan hikaye olarak. Şahsen ben onların notlarını okurken pürdikkat kesilmedim. Genelgeçer şekilde okudum. İşte benim için Ned ve Brian karakterleri de yan karakter olmaktan öteye geçemediler. Delilah’ın sadece bir sekansta bahsettiği iki karakterin bir anda bütün hikayenin kilit noktası olması beni gerçekten üzdü. Çünkü oyundaki merak duygusu ya Henry’de ya da Delilah’ta bir dönüm noktası olacağını bana hissettirdi. Belki de yapımcı bunu bildiği için olayı Ned ve Brian’a çevirdi, anlıyorum. Fakat bu tercih bence bütün ihtişamı alıp götürmüş. ‘’İnanılmaz bir olay, fantastik bir deney olsun, uçsun kaçsın.’’ demiyorum ama hiçbir şekilde bağ kuramadığım Ned ve Bryan’ın finalde bu kadar kilit noktada olması bence oturmamış. Lafın kısası, bu kadar gizem yaratıp bu gizemi benim için; önemsiz, hikayesini can kulağıyla dinlemediğim Ned üzerinden ‘’Biz gerçekleri tercih ettik.’’ şeklinde oturtmak benim nazarımda geçmedi. Gerçekçi hikaye anlayışını işin içine Ned ve Brian’ı, gizemi, takip edilmeyi hiç katmadan Henry’nin uzaklaşmak için Delilah ile geçirdiği sıradan bekçilik günleri şeklinde sade bir yansıma olarak verselerdi çok tatlı, şirin bir hikaye olurdu. Böyle anlamlı bir hikayeyi Ned ve Brian tercihiyle biraz heba etmişler diye düşünüyorum.


 Oyunla ilgili iki eleştiri gördüm. Onlara da değinmek isterim. Açık dünya ve hayatta kalma öğelerinin olmamasıydı bunlar ve ben katılmıyorum şahsen. Birincisi, yapımcılardan ‘’Bu bir açık dünya oyunu.’’ şeklinde bir açıklama olmadı bildiğim kadarıyla. Dolayısıyla anlamsız bir eleştiri. İkincisi bu bir hayatta kalma oyunu değil, hikaye tabanlı bir macera oyunu. Hayatta kalma öğelerini hiç yakıştıramıyorum bu oyuna. (Hayatta kalma temalı oyunları seviyorsanız çok sevdiğim bir oyun olan The Long Dark’ı öneririm.)


 Sözün özü, Firewatch kesinlikle zaman ayrılması gereken bir oyun. Hikaye beğenseniz de beğenmeseniz de oynadığınız süre boyunca sizi dertlerinizden, tasalarınızdan uzaklaştıracak ve bambaşka bir dünyaya bırakacak. Umalım ki böyle oyunlar daha fazla gelsin, bizler de böylece özgünlüğe olan açlığımızı doyurabilelim!


 Not: Oyunda şöyle bir tatlılık da var.




Firewatch-turt-header.webp




 Görseller:

 https://www.polygon.com/features/2015/3/12/8190441/before-firewatch-was-a-3d-world-it-was-a-painti 

 https://www.vg247.com/firewatch-how-to-find-a-turtle-pe 

1

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yazmak için giriş yapmanız gerekli